Asım Gültekin, hem eylem adamlığı hem fikir adamlığı hem de gönül adamlığının bir arada bulunduğu nadide örneklerden biriydi.
90’lı yılların ortasıydı, daha henüz lise talebesi olduğum dönemler. Kitap okumayı çok seven, edebiyat ve sanat tutkunu bir gencim. Derslerimden çok edebiyatla ilgileniyorum. Bir gün okuduğum liseden mezun birisiyle tanıştım. Edebiyat Öğretmenliği bölümünde okuyan bir üniversite öğrencisiydi. Kaldığı öğrencievi de okuduğum okula çok yakındı. Bir gün evine gittiğimde hayran kaldım. Evin her tarafında kitaplar vardı. Kitaplık alamamıştı ama kitaplar yerlerde insan boyunu aşan kuleler halinde duruyordu. Sezai Karakoç, Rasim Özdenören, Cahit Zarifoğlu, İsmet Özel ve Nuri Pakdil’in birçok kitabını onun kütüphanesindeki kitaplardan ödünç alarak okudum. Yatılıda okuduğum o yıllarda o ev benim sığınaklarımdan biri olmuştu. Her fırsatta soluğu abimin yanında alıyordum. Sayesinde sadece yukarıda saydığım isimleri değil birçok başka edebiyatçıyı da tanıdım.
Taziye şakası
Bir gün kendisine daha sonra pişman olacağım bir şaka yaptım. O zamanlar yazarlık yaptığı gazetede ölüm haberinin çıkmasını sağladım. Tabii o zamanlar iletişim imkânları şimdiki gibi değildi. Gerçek öğrenildiğinde iş işten geçmiş taziye gazetede basılmıştı. Sonraki gün bir yanlış anlama olduğuna dair düzeltme yapıldı ama uzunca bir süre ölü sanıldı. Aradan 6 ay geçtikten sonra yolda karşılaşıp “Sen ölmedin mi?” sorusuna muhatap olmuşluğu bile vardı. Her karşılaştığımda İsmet Özel’in, “Ölümle şaka olmaz diyenler / kıyasıya yanıldılar bu çağda / Taksitle Ölüm diye bir roman yazıldı artık / Önce Öl / Sonra Öde denilmek suretiyle / aşılıp geçildi bu roman da” mısraları gelirdi aklıma.
Çok sevdiğim bu abim Asım Gültekin geçtiğimiz günlerde vefat etti. Haberi ilk duyduğumda, bu sefer kim şaka yapıyor, diye düşündüm açıkçası; ama maalesef bu kez gerçekten vefat etmişti.
Son yıllarda etimoloji alanında çalışmalar yapıyordu. “Birden Bine Türkçede Sayıların Kökeni Üzerine Denemeler” isimli kitabını birkaç kez okumuşluğum var. Salgından dolayı, yaptığı etimoloji derslerini ve Muhammediye okumalarını -ki bu okumaların her yerde yapılması için çok çaba harcamıştı- YouTube üzerinden yapıyordu.
Son tweeti
Her daim beyaz haberler verirdi. Örnek bir Müslümandı. Dergilere önem verirdi, yıllarca Sirkeci Garı’nda yapılan Dergi Günlerini düzenlerdi. Twitter hesabındaki son tweet 18 Temmuz tarihli ve ibret alınası şu sözleri yazmış: “Kusuru kendimizde aramalıyız. Kimseye kolay kolay kızmamalıyız
İmtihan. İmtihan dünyası. Mihnet tabiatında var. Rabbimin sevdiği ne güzel kulları var şu dünyada.
Onlar yanlışa düştüğümüzde ne de güzel tutarlar elimizden. Dünya onlarla güzel. Secde ile güzel. Zikirle güzel. Hay hak hu!”
Abartısız binlerce kişinin Asım Gültekin’le alakalı anlatacak en az bir anısı vardır. Vefatından sonra sosyal medyada kendisiyle alakalı yazılanları okuyunca bunu bir kez daha anladım. Hem eylem adamlığı hem fikir adamlığı hem de gönül adamlığının bir arada bulunduğu nadide örneklerden biriydi. Yerinin doldurulması imkânsız. Umutsuzluğa hiç kapılmadan -çünkü Müslümana umutsuzluk yakışmaz- her daim hareket halinde, sürekli eylem insanıydı. Belki onlarca kitap yazabilecekken vaktinin büyük çoğunluğunu, sadece öğretmen olduğu için değil, gençlere ayırdı.
Hayatımda Asım Gültekin olmasaydı, onu hiç tanımamış olsaydım, onun tanıştırdığı, yüz yüze veya fikren, kişiler olmasaydı hiç şüphesiz şimdiki ben olamazdım. Üzerimde çok büyük emeği olan ağabey bildiğim birisini kaybetmenin derin üzüntüsünü taşıyorum.
İyi bilirdim, mekânın cennet olsun ağabey.