Türkiye’de bir kültürel iktidar var ama kültür yok. Türkiye’nin dışında tanınan kaç sanatçımız var? Bu soruya hakkaniyetli bir cevap verebilirsek durumun daha net ortaya çıkacağını düşünüyorum.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz günlerde “Eğitim ve öğretimde, kültürde arzu ettiğimiz ilerlemeyi sağlayamadığımızı düşünüyorum” deyince ara ara gündeme gelen ve uzun yıllar daha konuşacağımızı düşündüğüm kültürel iktidar mevzusu gene tartışılmaya başlandı. Almanya’nın sesi Deutsche Welle’nin konuyla alakalı hazırladığı haberde görüşlerine yer verilen Yusuf Genç’in açıklamalarında dikkat çekici hususlar mevcut: “Zannediliyor ki Erdoğan ‘kültürel iktidar’ vurgusunda kendi iktidarını kastediyor. Hayır, bu vurgu Türkiye’de, Türk aklının ve düşüncesinin iktidar olması gerekliliğine bir vurguydu” diyor. Genç’e göre, Türkiye’de kültürel iktidar kimsenin elinde değil, çünkü öyle bir kültürel iktidar yok.
“Londra, Brüksel ya da New York odaklı kültür endüstrisinin distribütörlüğünü yapanlar var sadece” diye ekleyen Genç, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın, “Türkiye’de nesillerin üst üste okuduğu beş kitap var mı?” sorusunu hatırlatarak, “Bu soruya şu eki yapalım da kültürde iktidar olduğunu zannedenler cevap versin: Neden üst üste okunan beş kitap sayamıyoruz?” söyleminde bulunuyor.
Tanpınar’ın sorusu önemli
Yusuf Genç’in iddia ettiği Türkiye’de kültürel iktidar yok söylemine katılamıyorum, ama Tanpınar’ın sorusunu önemsiyorum.
Bence Türkiye’de bir kültürel iktidar var ama kültür yok. Türkiye’nin dışında tanınan kaç sanatçımız var? Bu soruya hakkaniyetli bir cevap verebilirsek durumun daha net bir şekilde ortaya çıkacağını düşünüyorum. Osmanlı’nın yıkılışından bugüne Türkiye’nin yaşadığı süreçleri ele aldığımızda, bunları yaşayan yeryüzünde başka hangi büyük millet var? Bütün bu yaşananlara rağmen Türkiye’nin iyi bir yerde olduğunu söylememiz bazı açılardan mümkün bile olabilir.
Cumhurbaşkanı’nın kültür ve sanat alanında geri kaldığımızı itiraf etmesi son derece önemli bir husustur. Burada Yusuf Genç’in açıklamasını önemli buluyorum. Pekâlâ, burada kast edilen Genç’in de belirttiği gibi “Türkiye’de, Türk aklının ve düşüncesinin iktidarı” olabilir. Olaya samimiyetle yaklaşan herkesin, bence Türkiye’de üretilen sanatın dünyayla yarışabilecek özgünlükte, orijinallikte, kalitede olduğunu iddia edebileceğini sanmıyorum.
Kurak ve kıraç kültür ortamı
Bir de tabii Türkiye’de baskıcı bir rejim olduğu safsatası var. Bu söyleme asla katılmıyorum; ama velev ki baskıcı bir rejim olsun, ortaya çıkan bu kurak ve kıraç kültür ortamının mazereti bu olamaz. Mesela baskıcı rejimlerden bahsedeceksek İran’dan bahsedebiliriz. Bugün dünyada İran sineması diye bir gerçeklik var ve bu sinemanın ürünlerini ortaya çıkaran sanatçıların tamamı diasporadaki sanatçılar değil; hatta büyük çoğunluğu İran’da yaşıyor. Rejime eleştirel yaklaşanlar olduğu gibi rejimi destekleyen sanatçıların eserleri de dünya çapında ses getiriyor. Bu durumda baskıcı rejim safsatasını bir tarafa bırakmak gerekmez mi? Bazı kişiler/çevreler bu söylemi o kadar içselleştirmiş durumda ki aksini kabul ederlerse yıllardır ortaya sahici, esaslı bir eser koyamamış olmalarını açıklayabilecek argümanları kalmayacak.
Maalesef daha uzun yıllar kültürel iktidarı konuşacağız ama görünen o ki konunun etrafından dolanıp esasına giremeyeceğiz.
Okunası üç kitap
İktidara ve sanata dair yakın zamanda yayımlanan şu üç kitabı eleştirel bir gözle okumanızı tavsiye ederim:
Byung-Chul Han, “İktidar Nedir?”, İnsan Yayınları.
Ali Şimşek, “Yeni Orta Sınıf”, Tekin Yayınevi.
Marc Chagall, “Hayatım”, Jaguar Kitap.