Türkiye’nin önde gelen mimar ve akademisyenlerinden birinin bu kadar savruk, ne dediği anlaşılmayan, ne demeye çalıştığı sezilebilen cümleler kurmasını beklemiyor insan ama burası Türkiye.
“14. yüzyıldan başlayarak Türkiye, gerçek fiziksel boyutlarıyla Avrupa’ya ortaktır. Eğitimiyse İslami ağırlıklı olarak Rösenans Avrupası’nı dışlamıştır. Osmanlı, Avrupalı bir Müslümandır ancak Rönesans’a katılmadığımız için Batılı olamadık. Gerçi 18. yüzyıldan başlayarak Avrupa kültürüne intibak etmeye çalıştık fakat Avrupa’ya yaklaşmaya çalışmak, Avrupa’yla bizi çağdaş düzeye getirmedi”. Bu satırlar Türkiye’nin önde gelen mimar ve akademisyenlerinden birinin yeni çıkan kitabının ilk cümleleri. İnsan doğal olarak 92 yaşına gelmiş, belki onlarca kitap yazmış, profesör unvanı taşıyan bir akademisyenden bu kadar savruk, ne dediği anlaşılmayan, sadece ne demeye çalıştığı sezilebilen cümleler kurmasını beklemiyor ama burası Türkiye. Bu cümleleri kuran kişinin öğrencisi olmak istemezdim. İsimlere takılmamak gerek, önemli olan zihniyet.
Uzun yıllar boyunca din kötüdür, kötü olmasa Müslümanlar böyle olmazdı. İçinden DEAŞ diye bir canavar çıkmazdı, ah güzel Batı ne de güzelsin gibi düşüncelerin neticesinde bu satırlar ortaya çıkıyor. Aynı kişiye “Hitler de Hristiyan’dı, bütün Hristiyanlar cani mi?” diye bir soru yöneltseniz verecek bir cevapları yoktur.
Aklının ucuna dahi gelmiyor
Bunlar Osmanlı’nın kötü olduğuna, teknolojisinin, tekniğinin, sanatının olmadığına inandırılmış cahiller ordusu halbuki. Bir de Osmanlı mimarisiyle, Mimar Sinan’la alakalı kitapların müellifi bu kişi. (Eyvah! Müellif yazdığım için inşallah azar işitmem bu zihniyetten!)
Türkçenin güzel kullanımından dem vurup “Ülkenin bu duruma düşmesi özel olarak geliştirilmiş bir “science-fiction” öyküsüne benziyor” cümlesini utanmadan yazabiliyor, bilimkurgu yazmak aklının ucuna dahi gelmiyor.
Berlin’in güzelliklerinden bahsederken tamamı bu topraklardan çalınıp götürülen Pergamon Müzesi’nin güzelliğini övmekten geri kalmaz da bunları çalan “gelişmiş, Batılı, çağdaş” Avrupalılara iki çift laf etmek aklına gelmez. Niye diye sorsak utanmadan “Onlar bizden iyi sergiliyorlar” diyebilir.
Bunlara sorsanız “Bu halk cahildir, önyargılıdır, Ortaçağ’dan kalma batıl inançları vardır, aptaldır” vs vs ama kendisi koskoca insanlık tarihinin 3 bin yıllık olduğunu yazabilecek kadar zırcahildir.
Her konuyu mutlaka dine getirmeyi başarıp sonra da din sadece birkaç yalnız adamın gündeminde olan bir konudur buyurabilir.
“Osmanlı tümüyle cehaletin hizmetinde biçimlenmiştir” gibi akla izana sığmaz benzetmeler kendisini hiç rahatsız etmez.
“Osmanlı İmparatorluğu’nu batıran ve hiçbir yaratıcı gösterisi olmayan korkunç bir cehalet birikimi ve bunun kentlere doluşmuş okuma yazmasız taşıyıcısı olan halk” cümlesindeki açık nefrete kimse dönüp iki laf etmez.
Bunlar o kadar cahildir ki 16. yüzyılda Osmanlı’yı görmeye gelen Avrupalıların gerikalmışlık karşısında şaşıp kaldıklarını yazabilecek kadar kendilerini bilmezler. Bakın 19. yüzyıldan bahsetmiyoruz dünyanın en büyük devleti olduğu tarihteki Osmanlı’dan bahsediyoruz.
Bu zihniyetle mücadele etmek, bir şeyler öğretmek deveye hendek atlatmaktan zor. Ama beraber bu topraklarda yaşıyorsak tahammül gerek, bıkmadan usanmadan anlatırsak belki akılları başlarına gelir, belki de doğru bildikleri yanlıştan vazgeçmezler.