17. İstanbul Bienali başladığından beri sıklıkla hangi mekânlarda hangi eserlerin görülmesi gerektiğini soran mailler alıyorum okurlarımdan. Geçen hafta bu köşede 17. İstanbul Bienali’nin genel yaklaşımını ele aldıktan sonra bu tarz çok sayıda mail geldi. Şüphesiz bienalde yer alan her eser önemlidir, kıymetlidir. Ama bienalin tamamını gezme imkânımız, vaktimiz yoksa sadece bazı eserleri görmek isteyebiliriz. Buradan hareketle ben de kendi beğenime uygun, dikkatimi çeken bazı eserlerin listesini paylaşmak istedim.
Zeytinburnu Belediyesi’ne ait, birçok kişinin haberdar olmadığı şehrin içinde adeta bir vaha gibi duran Tıbbi Bitkiler Bahçesi, bienalin en dikkat çeken mekânlarının başında geliyor. Daha önce sanatsal bir etkinliğe ev sahipliği yapmamış olan bahçede yer alan Mariah Lookman’ın “Nelumbo, Lotus çiçekli bir su bahçesi” başlıklı eseri mekânla özdeşleşen bir yapıt olarak karşımıza çıkıyor. Bienal bittikten sonra da varlığını devam ettirecek olan çalışma bu bienalin en kalıcı eserlerinden biri olmaya aday.
Çemberlitaş’taki Barın Han son dönemlerde kültür-sanat etkinliklerine yer veren Türk hat ve kaligrafi sanatçısı Emin Barın’ın uzun yıllar çalışmalarına ev sahipliği yapmış bir mekân. Buradaki Japon sanatçı Nakamura Yuta’nın, Nazi zulmünden kaçarak Japonya’da ve Türkiye’de yaşamış mimar Bruno Taut’un hayatından ve eserlerinden yola çıkarak oluşturduğu “Atatürk’ün Katafalkı: Bir Diğer Ütopik Mimari Örneği Mi?” başlıklı yerleştirme, araştırma ve heykelsi nesneler koleksiyonu son derece dikkat değer. John Bell imzasını taşıyan kuklacılık ve sokak performansına eğilen arşivsel çalışma göz alıcı. Bienaldeki eserlerle birlikte Emin Barın’ın eserlerini de görmek için Barın Han’ı ziyaret etmenizi mutlaka tavsiye ederim.
Pera Müzesi’nde ise Lamia Joreige imzasını taşıyan “Bir Dönüşümü Haritalandırmak”, Osmanlı’nın son döneminden yola çıkarak hem o tarihlerde yaşanan Ortadoğu’daki değişim ve dönüşümleri hem de bu değişim ve dönüşümlerin bugün nasıl bir etki oluşturduğunu gözler önüne seriyor.
İlk kez bir sanat etkinliğine yer veren Metro İstanbul Yaklaşım Tüneli’nde Carlos Casas’ın “Kiklop” isimli eseri yer alıyor. Sosyal medyada bu eserin fotoğraflarını gördüğümde tam olarak ne olduğunu anlayamamıştım. Ses ve ışıkla birlikte muazzam bir deneyim sunuyor. İnsanı tedirgin edici bir atmosferde sese ve görselliğe dayanan bir yerleştirme söz konusu.
Müze Gazhane’de yer alan Silent University Oryantasyon Programı, Ahmet Öğüt ve The Silent University Ekibi (Yelta Köm, Pelin Tan, Amal Jibril, Suha Nabhan) imzasını taşıyor. Stockholm, Ruhr ve Hamburg’da aktif şubeleri olan Silent University’nin Müze Gazhane’deki eseri bir alıştırma süreci. Sığınmacı olmanın zorluklarına odaklanan Silent University 2012’den bu yana farklı disiplinlerin iş birliğiyle faliyetlerine devam ediyor.
Bu saymış olduklarım benim dikkatimi çeken, beğenime en fazla hitap eden eserler. Sizler de bienalin web sitesinden veya sosyal medya hesaplarındaki paylaşımlardan kendi beğeninize hitap eden eserleri seçip, bu eserlere aynı mekânda eşlik eden diğer eserlerin size sağlayacakları sürprizlere açık olarak bienali izleyebilirsiniz. Bienal rehberi edinirseniz eserler hakkında çok daha kapsamlı bilgiye sahip olabileceğinizi unutmayın lütfen.