Uğur Derman’ın “Ömrümün Bereketi” isimli eserinin ikinci cildi aradan geçen 8 yılın ardından nihayet yayımlandı. Üçüncü cildi de okurlarla yakın zaman içinde buluşacak.
Uğur Derman, klasik Türk sanatları söz konusu olduğunda başvurulacak yaşayan en önemli hocaların başında geliyor. Daha önce bu köşede Uğur Derman’ın Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu tarafından neşredilen “Türk Hat San’atından Seçmeler” isimli eserinden bahsetmiştim. Bu muhteşem eserin başucu kaynaklarımdan biri haline geldiğini de söylemeden edemeyeceğim. Hocanın ilk cildi 2011 yılında neşredilen “Ömrümün Bereketi” isimli eserinin ikinci cildi aradan geçen 8 yılın ardından nihayet yayımlandı. Kitapta yer alan makalelerin tamamı daha önce farklı mecralarda farklı tarihlerde yayımlanmış. Makalelerin yayın tarihi ve mecrası makale başlıklarının hemen altında belirtiliyor. Lakin bu yazılar kitap için elden ve gözden geçirilmiş. Ayrıca yazılara eşlik eden görseller üzerinde tek tek durulmuş. Son derece özenli bir baskıyla okurlara sunulmuş. Kitabın tamamı 36 makaleden oluşuyor. İlk cildi okuyanlar ikinci ciltte bazı görsellerin ve bilgilerin tekrarıyla karşılaşabilirler ama bu tekrarlar açıkçası beni rahatsız etmedi. Makalelerin bütünlüğü açısından son derece yerinde tekrarlar. Dikkatimi çeken bir başka husus ise bazı makalelerde dipnotlar mevcutken bazılarında değil. Bu uygulamanın, makalelerin ilk yayımlandıkları aslına uygun olarak bırakılmasından kaynaklandığı önsözde belirtilmiş ama bazı makaleleri okurken daha fazla araştırma yapmak isteyenlere yön göstermesi açısından keşke her makalede dipnotlar yer alabilseymiş diye düşünmeden edemedim.
Daha iyi tanıma fırsatı buldum
Yaklaşık 60 yıldır devam eden yazı hayatında yüzlerce makale ve yazı kaleme alan Uğur Derman’ın yıllar içindeki birikiminden ortaya çıkan en müstesna, en önemli makaleleri bir konu bütünlüğü içinde okurlara sunuluyor.
Kitapta hakkında hiç malumat sahibi olmadığım, sadece adını duyduğum bazı isimlerle karşılaşırken diğer yandan da bildiğim bazı isimleri daha iyi tanıma fırsatı buldum. Bazı binalar hakkında daha detaylı bilgi sahibi olmak da ayrı bir güzellik. Örneğin Divanyolu’nda yer alan Atik Ali Paşa Medresesi’nin yanındaki Piyer Loti binasındaki kitabenin Türk hat sanatının son büyük ustalarından Necmeddin Okyay’a ait olduğunu bilmiyordum. 1920 yılında Piyer Loti’ye İstanbul Belediye Meclisi tarafından fahri hemşehrilik unvanı verilince bu kitabe konulmuş. Ayrıca Türk sanat tarihindeki iki dilli tek kitabede yer alan Fransızca metnin yazısı da gene Necmeddin Okyay’a aitmiş. Okyay “Piyer Loti’nin Divanyolu’nda oturduğu hanenin kapısına yazdığım yazı” başlığıyla şu satırları not etmiş: “Belediye Meclisi’nde görüşülmüş. Reşad Fuad Bey’i bana yazdırtmayı karar altına almışlar, yazdım. Altındaki Fransızca yazıyı da kendim ilk defa olarak yazdım ve yerine resmettim, beğendiler. Yazıyı taşa kendim çizdim; taşçı da güzel hakk etti.”
Kitapta ayrıca “Padişah tuğralarındaki şekil inkılabına dair bilinmeyen bazı gerçekler”, “Çocukluğumun ve gençliğimin hayâl şehri: Üsküdar”, “İbnülemin Mahmud Kemal Bey’in manzum öfkesi” isimli makaleler özellikle dikkatimi çekti. Her okuyanın kendi uzmanlık ve ilgi alanına göre beğeneceği, notlar alarak okuyabileceği bu önemli eseri klasik Türk sanatlarına ilgi duyanlara tavsiye ederim.
Yukarıda da bahsettiğim gibi kitabın baskısından mizanpajına, seçilen görsellerden renk ayrımına son derece özenli davranılmışken kapakta benzer yaklaşımı görmemek açıkçası beni üzdü.
“Ömrümün Bereketi”nin üçüncü cildinin de okurlarla yakın zaman içinde buluşacağının müjdesini vererek bu bahsi bitirmek isterim.