Prof. Dr. Erol Ulusoy

Prof. Dr. Erol Ulusoy

erolulusoy@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

İster alacaklılarımız, ister borçlularımız, isterse de ortaklarımızla olsun, ticarette yaşayabileceğimiz sorunları iki taraf için de hak kaybına uğramadan nasıl çözeriz? Bunun yollarını inceliyoruz...

Ekonomi ticaret üzerine dönüyor. Sanayi üretimi bile ticarete konu olmazsa, üretilen alınıp satılmazsa, hiç bir anlamı olmaz. En güzel arabaları, yüksek teknolojili cep telefonlarını üretin, satamazsanız, ticarete konu edemezseniz, ne işe yarar ki!

Ticaret olmazsa devlet vergi tahsil edemez, kaynak bulunması zorlaşır. O halde ticarete engel olan ne varsa, hukuk düzeni içerisinde ortadan kaldırılmalı.

Haberin Devamı

Ticareti, ya gerçek kişi tacir olarak yaparız, ya da kuracağımız şirketler aracılığıyla. İster gerçek kişi tacir, isterse bir şirket olarak yapacağımız ticarette en büyük sorun, alıcılarımız veya satıcılarımızla yaşayacağımız borç veya alacaklarla ilgili hukuki sorunlardır.

Eğer ticaret şirketi isek, bu sorunlara bir de ortaklarla olan sorunları ekleyebiliriz. Türkiye’nin öyle büyük şirketleri var ki, ortaklar arası sorunlarla boğuşmaktan ticari faaliyette bulunmaya odaklanamazlar, sürekli davalarla uğraşırlar, sonunda iflasa kadar giden sonuçlarla piyasadan çekilip giderler.

Oysa bu şirketleri kurmak, o hale getirmek için ne çileler çekildi.

Ticari uyuşmazlık nasıl çözülür

Neler yapabiliriz?

İster alacaklılar veya borçlularımızla, isterse ortaklarımızla olsun, yaşayacağımız sorunları her iki taraf için de hak kaybına uğramadan nasıl çözeriz?

Malı sattık ama, alıcı vadesinde parayı ödemiyor, sürekli erteliyor mu? Alacağımız için icra takibine geçtik, şirketi içi boş mu çıktı? Ortaklarımız sürekli davalar açarak şirketin işleyişini, ticari faaliyetlere yoğunlaşmasını mı engelliyor? Şirkette çoğunluğa sahip ortaklar azınlık ortaklara hiç söz hakkı vermiyor, kâr payı bile dağıtmıyor mu?

Bu ve bunun gibi bir çok hukuki sorunla karşılaşırız. Ne yapabiliriz? Yazı dizimizin son bölümünde bunlara cevap aradık...

Arabuluculuk ne zaman şart?

Eğer ticari bir uyuşmazlık söz konusu bir miktar para veya tazminat alacağı ise, arabulucuya başvurmak şart. Dolayısıyla burada arabulucuya başvurma isteğe bağlı bir yol olmayıp, zorunlu bir alternatif çözüm yoludur. Masrafı da yok. Arabulucuların ilk iki saat ücretini, Adalet Bakanlığı ödüyor. Arabuluculuğun mahkeme masrafları yönünden de şöyle bir avantajı var; eğer karşı taraf gelmezse, ileride açılacak davayı siz kaybetseniz bile bütün dava masraflarını arabulucuya gelmeyen taraf öder.

Haberin Devamı

Dava açılırsa...

Arabulucu önünde uyuşmazlık çözülürse, taraflar çözüme bağlanan değer üzerinden yüzde 6’dan başlayıp yüzde 1’e doğru azalan oranda bir ücret öderler.

Arabulucunun önüne gelen uyuşmazlığı 6 haftada sonlandırma zorunluluğu vardır. Bu süre en fazla iki hafta daha uzatılabilir. Gördüğünüz gibi oldukça hızlı ve masrafsız bir çözüm yoludur.

Ticari uyuşmazlığın konusu para ile ifade edilen alacak veya tazminat değilse, arabulucuya başvurma isteğe bağlıdır.

Hemen söyleyim ki, arabuluculuk faaliyeti yargılama faaliyeti değildir. Arabulucu, tahkimdeki hakem gibi kimin kimden ne kadar alacaklı olduğuna karar vermez. O sadece uyuşmazlığın taraflarını bir araya getirip aralarında bir diyalog kurulmasını, uzlaşmalarını sağlar.

Haberin Devamı

Eğer arabulucuya gitmiş ve uyuşmazlık çözülememişse, ya da para ile ifade edilmeyen bir alacak veya tazminat dışında bir ticari uyuşmazlık söz konusu ise, yapacağınız tek şey, asliye ticaret mahkemesinde dava açmaktır. Bulunduğunuz yerde asliye ticaret mahkemesi yoksa, asliye hukuk mahkemeleri de görevlidir.

Ticari davaların sonuçlanma süreci ise, bir çok Avrupa ülkesinde olduğu gibi, bizde de 2-3 yılı asliye ticaret, 1-2 yılı istinaf mahkemesi, 1-2 yılı Yargıtay temyiz incelemesi olmak üzere yaklaşık 4 ile 7 yıl arasındadır. Bu durum borcunu ödemek istemeyen, sürüncemede bırakmak isteyen borçlu için mutluluk verici, alacaklı için ise üzücüdür.

Üründeki ayıpları mutlaka ihbar edin

Satıcı çoğu zaman sattığı ürünün ayıplı olduğunu bilmez. O, ayıpsız ve kaliteli diye satar. Ayıp, satın aldığınız üründe bulunması gereken özelliklerin bulunmaması, ya da bulunmaması gereken özelliklerin bulunmasıdır. Örneğin, üretimde kullanacağınız çelik boruların paslanmaması gerekir. Bölgenin ne kadar rutubetli olduğu önemli değil. Bir mal, ürün satın aldığımızda ne yapmalıyız? Bu ürün ister imalatta kullanacağımız bir “ham madde”, bir “girdi” olsun, isterse işletmede demirbaş olarak kullanacağımız bir makine, bilgisayar, mobilya, klima vs. olsun değişmez. Aldığımız malı, çıplak gözle en geç 2 gün içinde kontrol edip, gözle görünen, hemen fark edilebilen ayıpları aynı 2 günde satıcıya ihbar etmemiz gerekir.

Kaç yıl içinde zamanaşımı devreye girer?

Satın aldığımız her şeyi, 8 günde muayene ve kontrol etmemiz, bir ayıp olup olmadığını araştırmamız gerekmekte. Kontrol sonucu bir ayıp bulursak, bunu da yine aynı 8 gün içinde ihbar etmemiz gerekmektedir. Bir de 2 gün içinde çıplak gözle ve basit bir elle yoklamamıza, 8 gün içinde muayene ve kontrol etmemize rağmen tespit edilemeyen ayıplar vardır ki, bunlara da gizli ayıp denmektedir. Malın tesliminden itibaren iki yıl içinde ortaya çıkmayan ayıplar için zamanaşımı söz konusu olur.

Ayıbı ihbar yükümlülüğümüzü de mutlaka noter aracılığıyla, veya telgrafla, veya taahhütlü mektupla ya da güvenilir elektronik imza ile yapmamız şart.

Alacak için noterden ihtar çekmek önemli

Eğer bir alacağımızın bulunduğunu ve borçlumuzun da bunu ödememede direndiğini düşüyorsak, ilk yapacağımız şey, noterden ihtar çekmek olmalı.

Elbette ihtarı noter yerine, PTT halen kullanıyorsa telgrafla ya da güvenilir elektronik imza ile de çekebilirsiniz. Taahhütlü mektupla da ihtar çekebilirsiniz. Ama sizi temin ederim, borcunu ödeme niyeti olmayan borçlu, büyük bir ihtimalle taahhütlü mektubun içinin boş olduğunu, içinde her hangi bir ihtar mektubunun bulunmadığını iddia edecektir.

O zaman maalesef taahhütlü mektubun içinde ihtar metnin de bulunduğunu ispatlamanın güçlüğünü nasıl aşacaksınız? Noter kanalı ile ihtar çekmek en sağlam yol! Aman ha, e-mail ile yaptığınız yazışmalara, whatsapp, SMS, faks gibi iletişim araçlarıyla bildirdiğiniz ayıp ihbarlarına güvenmeyin!

Ne işe yarıyor?

Alacaklıya göndereceğini ihtar hukuken ne anlama gelir? Borçluyu temerrüde düşürmek! Borçlu temerrüde düşerse ne olur? Temerrüt faizi isteyebilirsiniz!

Ticari işlerde borçludan faiz isteyebilirsiniz. Faiz oranı şu anda normalde yüzde 9’dur. Ama ihtar çekerek borçluyu temerrüde düşürdükten sonra isteyebileceğiniz faiz oranı, Merkez Bankası’nın avans işlerine uyguladığı faiz oranı olan yüzde 19.5. Arada yüzde 10.5’luk bir fark var.

Borcunu ödemeyen borçluya ihtar çekmekten çekinmeyin. İhtarın kötü bir anlamı yok! Borcunu ödemeyen borçluya sadece bunu hatırlatma anlamı vardır. İhtar çekmek, ticari ilişkinin bitirileceği, mutlaka dava açılacağı anlamına da gelmez. Ama alacağınız, dolayısıyla en azından temerrüt faizi oranında maliyetinizin artmasının önüne geçersiniz.

İleride dava açarsanız, temerrüt faizini dava tarihinden itibaren istemek yerine, temerrüt tarihinden itibaren isteme hakkınız olur. Borçluya ihtar çekmemişseniz, temerrüt faizini ancak dava tarihinden itibaren isteyebilirsiniz. Arada bir yıl olsa, alacağınıza işletilecek yüzde 19.5 temerrüt faizini değil, yüzde 9 alacak faizini isteme hakkınız var.

Tahkimde hakem nasıl seçilmeli?

Tahkim, tacirler arasındaki uyuşmazlıkların çözümünde başvurulacak yollardan birisidir. Tahkim ile, uyuşmazlığın çözümünün mahkemelerde dava açarak değil, seçeceğimiz hakemlerin vereceği kararlar çözülmesini isteriz.

Tahkimin en önemli avantajı, tarafların aralarındaki uyuşmazlığa hakemleri hakkaniyet ve nasafet kurallarına göre veya dostane aracı olarak karar vermelerine de olanak tanımalarındadır. Tahkim, mahkemelerdeki yargılamaya göre daha kısa sürede ama daha masraflıdır. Çünkü bir de hakem ücreti ödenmesi gerekir.

Hakemi, uyuşmazlık konusunda uzman kişiler arasından seçmeniz, tahkim yargılamasının daha hızlı ve masrafsız çözülmesine yarar. Bu sebeple, eğer sizin serbestçe hakem seçme hakkınız yoksa, size gösterilen bir listeden hakem seçme zorunluluğu dayatılıyorsa, hakem seçme hakkınız kısıtlanıyor demektir. Yapacağınız tahkim anlaşmasına mutlaka, hakemi serbestçe seçme hakkınızı koydurunuz.