Adli ve icrai işlemler 15 Haziran’a kadar durduruldu. Ancak, nafaka alacaklarına dair icra takipleri hariç tutuldu. Kovid sebebiyle nafaka borçlusunun işyeri kapanmış ya da bu kişi işsiz kalmışsa ne olacak?
Nafakanın süresiz olması, kadın haklarının güçlendirilmesi mücadelesi sonucu kazanılmış bir hak değildir. Gerçi Türk Medeni Kanunu nafakaya cinsiyetçi yaklaşmıyor, madde 175'de "boşanma ile yoksulluğa düşecek olan taraf" diyor. Yoksulluğa düşen taraf eğitim ve gelir düzeyi yüksek olmayan toplum katmanlarında genellikle kadın olduğu için, nafakanın süresiz olması, sanki bir kadın hakkıymış gibi algılanıyor.
Oysa nafakanın süresiz olması ne bir kadın hakkıdır, daha da ötesi ne de insan hakları arasında yer alır.
Aile içi şiddetin milliyeti, dini olmuyor. Mesela İngiltere'de karantina günlerinde aile içi şiddet suçları tırmanmış, son 3 haftada 14 kadın ve 2 çocuk öldürülmüş. Ama İngiltere'de nafakanın süresiz hale getirilmesinden kadına karşı şiddetle mücadelenin bir unsuru olarak söz edilmiyor.
Kadına eşit kusurlu da olsa süresiz nafaka bağlanması bir kadın hakkı değildir. Kadını, boşandığı kocasına mali yönden ömür boyu bağımlı kılmaktır. Erkek yeniden evlense, yeni eşinden çocukları olan bir yuva kursa bile, yeni yuvasının üzerinde boşandığı eşinin gölgesinin ve mali yükünün ömür boyu devam etmesi demektir.
Birkaç günlük evliliğin sonucu ömür boyu nafaka ödeme yükümlülüğü olmamalı, mutlu başlayıp hüsranla biten ilişkilerin üzerinde azap rüzgarları gibi esmemelidir.
2. Yargı Reformu’nda varSüresiz nafakaya adil bir çözüm getirilmesi, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 2018 yılında göreve başladıktan sonraki ilk 100 günlük eylem planında yer verilen öncelikler arasındaydı.
Daha sonra 2019 Ekim ayında Kızılcahamam'da yapılan geleneksel Ak Parti istişare toplantısında da, 2. Yargı Reformu Paketi'nde süresiz nafakanın kaldırılacağı, nafakaya süre bakımından alt ve üst sınır getirileceği duyuruldu. Alt sınırın 2 yıl, üst sınırın ise boşanan eşlerin ekonomik durumları, çocuk sayısı ve yaşları gibi kriterlere göre hakim tarafından belirlenmesinin tercih edileceği belirtildi.
Günler haftaları, haftalar ayları, aylar yılları kovaladı, bir türlü adil bir çözüm yürürlüğe konulamadı.
Süresiz nafakaya adil bir çözüm getirileceğine yönelik her açıklama, nafaka mağdurlarında ve ailelerinde sonu hüsranla biten bir umut oldu.
Burada mesele, nafakanın toptan kaldırılması değil. Hem nafaka ödeyen hem de alan için kabul edilebilir adil, hakkaniyete uygun bir çözümde anlaşılamamasında. Nafaka dışında aile hukukundan doğan hiçbir borç süresiz değil.
En ağır suçlardan yargılananlar bile zamanaşımından ceza almıyor. O zaman, karı - koca bağlarının, ortak yaşam ve kaderlerinin boşanma ile sona erdiği ve bir daha tesadüfler olmasa, bilerek hiç karşılaşmayacağı eşine ölünceye kadar parasal ödemeyen kişiye 'mağdur' denmez de, ne denir!
İnsanın kendi evladına olan nafaka borcu, çocuğun ergin olması ile sona eriyor. Kanunlar babaya, kendi kanından canından olan evladına reşit olduktan sonra nafaka borcun olmaz, çocuk kendi hayatını kendi kazansın diyor. Ama birkaç gün, ay ya da yıl evli kaldığın eşine ömür boyu nafaka ödeyeceksin diyor.
Süresiz nafaka mağdurları bari Ramazan Bayramı'na umutlu ve mutlu girsin.
Adliyelerin kapanması mağduriyeti artırdı
7226 sayılı Kanunla, adli süreler ile adli ve icrai işlem taleplerinin alınması 15 Haziran 2020 tarihine kadar durduruldu. İstinası, nafaka alacaklarına dair icra takipleri.
İyi ama, nafaka borçlusunun kapanan işyerlerinde çalışanlardan, kovid sebebiyle işsiz kalanlardan birisi olması halinde ne olacak? Elbette gerçekten yoksulluk içinde olup da eşinden aldığı nafaka ile geçimini zar zor sağlayan vatandaşlarımız mağdur olmasın. Ama işsiz kaldığı için işsizlik fonundan kısa çalışma ödeneğinden ya da günlük 40 TL’lik ödemelerden yararlanan kişilerin gelirlerindeki yüzde 50’ye yakın azalmanın da ödediği nafakaya yansıtılması gerekmez mi!
Çünkü nafaka miktarı tespit edilirken elde edilen gelir dikkate alınıyordu. Mücbir sebeple geliri, maaşı yarı yarıya düşenlerin ya da işsiz kalanların aynı miktardaki nafakayı ödemeleri adil olmaz. Bu konunun da çözülmesi gerekiyor.
Sokağa çıkma yasağında mahkeme görüntülü konuşma kararı verdi
3 Nisan 2020’den beri 20 yaş altı genç ve çocukların sokağa çıkmaları yasak. Sokağa çıkma yasağı boşanmış ailelerin çocuklarını da kapsıyor. Böyle olunca, haftada birkaç kez çocuklarını annelerinden alıp birlikte olan babalar çocukları ile kişisel iletişim kuramaz hale geldi. İnsan özlüyor, görüntülü de olsa konuşmak istiyor. Süresiz nafakadan yaralanan bazı anneler çocuklarının babaları ile görüntülü iletişim kurmalarına bile izin vermiyor.
Konya’da bir baba mahkemeye başvurup, süresiz nafaka ödediği eşinin yanında kalan çocuğu ile salı ve cumartesi günleri 19.30 - 20.30 saatleri arasında telefon uygulamaları üzerinden görüntülü konuşma kararı çıkartmak zorunda kalmış. Çocuğu ile telefondan görüntülü konuşmasına bile izin vermeyen bir eş, süresizi bırakın, nafakayı hak ediyor mu?
Karşılıksız çek sorunu büyüyor
Karşılıksız çek sebebiyle hapis yatanlar infaz indiriminden yararlandırılmadılar. Ama yine de, 24 Mart 2020 tarihine kadar karşılıksız çek keşide edenlerden hapis cezası alanlar ‘şartlı’ serbest bırakıldılar. Hapis cezaları üç ay infaz edilmeyecek. Karşılıksız kalan kısmın onda birini üç ay içinde, kalanını da ikişer aylık 15 taksitte ödemek zorundalar. Aksi takdirde alacaklının şikayeti ile tekrar hapis yatacaklar.
Bilhassa kapatılan 150 bine yakın işyerinden birisini işletiyorsa, işyeri açıkken ödeyemediği çeki, işyeri kapalı iken nasıl ödesin, kara kara düşünüyor çek mağduru. Kovid sonrası piyasaların da hemen eski haline dönemeyeceği kuvvetle muhtemel. Piyasalar açıkken tüm çabasına rağmen işleri bozulmuş olan çek mağdurlarının ödeyemediği çeklerini, kovid sonrası ödeyeceğini düşünmek gerçekçi değil.
Kovid mücbir sebebinin hüküm sürdüğü piyasalarda çek mağdurlarını hapis cezası ile daha da mağdur etmek, ekonomiye çözüm getirmez. İyi niyetle iş yapmak isteyen binlerce esnafı üzer. Bu esnaflardan her biri, hapse girmek yerine işlerine devam edip en az bir kişiyi istihdam etse daha faydalı olacaklar.
Esnafı işleri kötüye gitti, çeklerini ödeyemedi diye hapse atmak, bindiği dalı kesmektir. Zaten Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı olan karşılıksız çeke hapis cezasının koranalı günlerde mevzuatımızdan tamamen kaldırılması, alacaklılar dahil herkesin yararınadır.
Dolandırıcı zihniyetle çek yazan, ortadan kaybolanlar hapis cezası alsın, ama ekonomik hayatın olağan akışı içinde yer alan borcunu ödeyemeyenlerden, mesela bono verenleri değil, mesela konkordato ilan edenleri değil, sadece çek yazanları hapse atmak, ne cezaların caydırıcılığı ve suçun önleyiciliği ilkesine sığar, ne de alacaklıların menfaatine yarar.