Nafakanın süresizliği sosyal sorumluluğumuz gereği benim 14 defa yazdığım, gazetem Milliyet’in ise son 6 ayda yaklaşık 12 kere haber yaptığı bir konu.
Nafaka aslında ne bir ceza, ne de tazminattır. Ama hukuk sistemimizde her şeyin bir zamanaşımı süresi vardır. Özel borçlar en uzun 10, vergi borçları 5 yılda zamanaşımına uğrar. Sadece borçlar mı? En ağır suçlar için bile, mesela müebbet hapis cezasını gerektiren suçlar bile 45 yıllık dava açma süresine tabi. Süresiz ne bir borç ne de suç ve ceza var. İstisnası, “süresiz nafakadır”!
Temelinde “dayanışma” olan süresiz nafaka borcu, kadın veya koca ölünceye kadar devam ettiğinden, nerdeyse bir “cezaya” dönüşüyor. Kötüye kullanıma elverişli, intikam amacıyla, bilhassa yeniden evlenen eski eşi cezalandırma niyetiyle ısrar edilen süresiz nafaka, cezadır.
2018 yılında gerek İstanbul Aydın Üniversitesi Hukuk Fakültesi gerekse Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile Adalet Bakanlığı tarafından düzenlenen sempozyumlarda nafaka tartışmaları, zaman zaman toplumdaki kadın - erkek eşitsizliği bağlamında cereyan etmiştir.
Türk Medeni Kanunu nafakayı cinsiyetçi bir yaklaşımla düzenlememektedir. Ancak süresiz nafaka ödeyen tarafın kahir ekseriyetinin erkekler olduğu yadsınamaz. Türkiye’de sadece bir kadın diş hekiminin boşandığı eşine yoksulluk nafakası ödediği örneğinden söz edilir.
Nasıl olmalı?
Toplumsal ve kültürel bakımdan eşitsizlikle mağdur olan kadına, nafaka konusunda pozitif ayrımcılık yapılmalıdır aslında. Aile içi şiddete maruz kalan, her türlü çileye katlanıp, mesleğinden, kendi özel hayatından fedakarlık yapan, anne - babasıyla yaşadığı şehri terk edip kocasının yaşadığı yere göç eden kadın, boşanmak zorunda kaldığında, en güçlü şekilde korunmalıdır.
Ama bu koruma, boşandığı eşi ile süresiz bir maddi ilişki içinde olacak şekilde, ona muhtaç kılınacak biçimde süresiz nafaka ile değil, ‘Sosyal Devlet’in kendi sorumluluğunu hatırlaması ve yerine getirmesi ile olmalıdır.
Kusurlu erkeğin bir kereliğine ödeyeceği maddi ve manevi tazminat, ya da “süreli” ama “bonkör” bir nafaka da bu korumayı pekiştirmelidir.
KANUN NE DİYOR?
Eski 743 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 144’üncü maddesinde yoksulluk nafakası ancak 1 sene ile sınırlı olarak verilebiliyordu. Bu madde aynen şöyleydi:
“Kabahatsız olan karı yahut koca, boşanma neticesi olarak büyük bir yoksulluğa düşerse, diğeri boşanmaya sebebiyet vermemiş olsa dahi kudreti ile mütenasip bir surette bir sene müddetle nafaka itasına mahkum edilebilir.”
O halde eskiden, nafaka için sadece yoksulluğa düşme değil, yoksulluğun da büyük bir yoksulluk olması aranıyordu. Her boşanan eş değil, boşanmaya neden olan, boşanmada kusuru olan eşin nafaka ödemesi gerekiyordu. Ve en önemlisi, ve tartışmaları bu güne kadar getirecek, sonuçları drama varan “mağduriyet”lere neden olacak şekilde süresiz değil, en fazla bir yıl süreyle nafaka ödemeye mahkum ediliyordu.
Son 31 yıldır
12/05/1988 tarihinde yürürlüğe giren 3444 Sayılı Kanun ile ilgili maddede değişiklik yapılarak yoksulluk nafakası hem süresiz verilebilir hale getirildi. Hem de boşanmada kusurlu olma şartı kaldırılarak, eşit kusurlu olma yeterli sayıldı. Ayrıca, büyük bir yoksulluğa düşme yerine, sadece yoksulluğa düşme yeterli sayıldı.
Yoksulluk nafakasının süresiz olarak bağlanacağı kuralı 1 Ocak 2002 tarihinden beri yürürlükte olan Yeni Türk Medeni Kanunu’nun 175 inci maddesi ile de aynen muhafaza edilmiştir. Yoksulluk nafakası 1926’dan itibaren 62 yıl 1 yıl süre ile ödenmiş iken, 1988’den beri, yaklaşık 31 yıldır, süresiz talep edilebiliyor.
Bursa Kestel Aile Mahkemesi, 2011 Yılında yoksulluk nafakasının eşit kusurlu olan eşe süresiz biçimde bağlanmasının anayasaya aykırılığı gerekçesiyle yaptığı başvuruyu, Anayasa Mahkemesi, boşanan eşin herhangi bir süre sınırı olmaksızın yoksulluk nafakası vermesini yükümlülüğünün sosyal hukuk devleti ilkesinin gereği olarak kabul etmiş ve süresiz nafaka yükümlülüğünde anayasaya aykırılık görmemiştir.
SÜRESİZ NAFAKANIN KOŞULLARI NELER?
1 - Talepte bulunma: Nafaka istenmezse, hakim kendiliğinden nafaka bağlayamaz. Hatta eşlerden birisi boşanmada ağır kusurlu olsa ve kusursuz olan eş, boşanmayla büyük bir yoksulluğa düşse bile, istemezse, hakim “ben sana nafaka bağlayım” diyemez!
Boşanmalar anlaşmalı veya çekişmeli olabilir. Anlaşmalı boşanmada da yoksulluk nafakası istenebilir. Önemli olan, anlaşmalı boşanmada dahi nafaka isteyenin en fazla eşit kusurlu olmasıdır.
Kusur yoksa, nafaka yok! Ama dikkat edilmesi gereken, anlaşmalı boşanma davasında nafaka istenmezse, sonradan yoksulluğa düşüldüğü gerekçesi ile, yoksulluk nafakası davası açılmayacağı. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, nafakanın istenmediği anlaşmalı boşanma davası kesinleştikten sonra, ayrı dava ile yoksulluk nafakası istenemeyeceğine karar verdi.
Hiç rastlamadık
Nafaka süresiz istenmişse, mahkeme süreli nafakaya hükmedemez. Ama boşanma davalarında süreli nafaka istendiğine dair hiç davaya rastlamadık. Belki 1 - 2 örnek çıkabilir, ama genel olarak, nafaka isteniyorsa, süresiz nafaka isteniyor, sonucuna varmak isabetsiz olmayacaktır.
2 - Kusursuz olma veya en fazla eşit kusurlu olma: Nafaka isteyen eşin boşanmaya neden olmaması ya da eşit derecede kusurlu olması da gerekir. “Kendi düşen ağlamaz” misali, eğer eşlerden birisi boşanmaya kendi kusuru ile sebep olmuşsa, nafaka isteyemez. Mesela, eşini aldatan kişi, boşanmayla ağır yoksulluğa düşecek olsa bile, süreli, süresiz nafaka isteyemez.
Eşit kusur varsa...
Boşanan eşlerden kimin ne kadar kusurlu olduğunu hakim takdir eder. Yargıtay erkeğin kadına şiddet uyguladığı, küfür ettiği ve birlik görevini yerine getirmediği, kadının ise kocasına “köpeğe, domuza benziyorsun” dediği ve bıçakla saldırdığıyla ilgili bir davada, karı ve kocayı eşit kusurlu bulmuş, kadına yoksulluk nafakası ödenmesine karar vermiştir.
Ama tarafların birbirinden maddi ve manevi tazminat taleplerini de eşit kusur sebebiyle reddetmiştir.
Başka bir boşanma davasında, kadının güven sarsıcı davranış şeklindeki kusuruna karşılık, erkeğin eşine fiziksel şiddet uygulaması ve akrabasının eşini cinsel yönden taciz etmesine sessiz kalmasını daha ağır kusur olarak kabul etmiş, ve erkeğin kadına yoksulluk nafakası ödemesi kararlaştırılmıştır.
3 - Yoksulluğa düşme: Aslında kanunkoyucunun söylemek istediği, evlilik birliğinde eşlerin birbirleri ile maddi ve manevi dayanışma yükümlülüğü vardır. Boşanma ile eşlerin dayanışma yükümlülüğü de biter. Bu sebeple boşanmada eşit kusurlu olan bir taraf diğerinin maddi desteği olmadan yoksulluğa düşecekse, nafaka isteyebilir.
Ödeme ne zaman biter?
Ölünce biter! Evet, nafaka alacaklısının veya borçlusunun ölümü ile biter. Başka? Nafaka alacaklısı yeniden evlenirse de biter. İster eski eşi ile, ister başka birisi ile evlensin, yine de nafaka alacağı biter. Bu durumlarda mahkeme kararına dahi gerek toktur. Nafaka alacaklısı resmi nikah yapmadan fiilen evliymiş gibi birlikte yaşamaya başlarsa, yoksulluğu ortadan kalkarsa, ya da haysiyetsiz hayat sürmesi hâlinde nafaka bu sefer mahkeme kararıyla kaldırılır. Dava açmak gerekir.
YABANCI ÜLKELER NASIL DÜZENLİYOR?
- Alman Medeni Kanunu md 1578, süresiz nafaka adil görünmüyorsa, süreli nafaka.
- Avusturya Evlilik Kanunu md 68, süreli nafakaya hakim karar verir.
- İsviçre Medeni Kanunu md 125, nafaka süresi evliliğin süresine, her iki tarafın maddi durumuna ne kadar sürede meslek edinmesinin olası olduğuna ve diğer koşullara bağlı, emeklilik yaşına kadar da olabilir.
- Rus Aile Kanunu md 90, en az üç yıl sürmüş evlilikler ve bakıma muhtaç engelli bir çocuk varsa süresiz, bazı koşullarda en az 10 yıl.
- İspanyol Codigo Civil (Medeni Kanun) md 97, süre belirtilmemiş ama yargı karalarında kabul edilen bir çok kriterlere göre süreli nafaka uygulanır.
- Bulgaristan Aile Kanunu md 83, kural olarak en fazla üç yıl, muhtaçlık davam ediyorsa hakim nafaka süresini uzatabilir.
‘YOKSULLUĞA DÜŞME’ KRİTİK BİR NOKTA...
Yoksulluğa düşmenin kriteri tam belli değildir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu “yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür, eğitim” gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanların “yoksul” kabul edilmesi gerektiği benimsemiştir. Başka bir ifadeyle, geçimini kendi mali kaynakları ve çalışma gücüyle sağlama imkânından yoksun olan taraf yoksulluğa düşen taraftır.
Yine Yargıtay’a göre, asgari ücretli çalışma ya da ancak asgari ücret seviyesinde gelire sahip olma yoksulluk ödemeye engel değildir, boşandığı eşi yoksulluğa düşüyorsa, yine de uygun bir yoksulluk nafakası ödemek zorundadır.
Hatta çalışmayan, işsiz olan bir kişi de, yeterli serveti ve başka gelirleri varsa, o da yoksulluk nafakası ödemelidir.
Yoksulluk kişiden kişiye, yaşanan yere, zamana göre farklı olur.
Örneğin boşandığı eşiyle düzenli olarak sinemaya, tiyatroya gitmiş ve bu alışkanlığı edinmiş bir kişi için sinema, tiyatro bileti parasının olmaması, “yoksulluk” olarak kabul edilecektir. Bence burada tartışılması gereken, ihtiyaçlar bakımından aynı kriterlerin nafaka yükümlüsü bakımından da aranması gerektiğidir.
Alışkanlıklar...
Yargıtay’ın belirlediği zorunlu ve gerekli ihtiyaçlar, bir kişi için ne zaman gerçekten gerekli düzeyde ve şiddette olur. Evlenmeden önce sinema ve tiyatroya gitme alışkanlığı olmayan birisi iki ay evli kalıp sadece bir kere sinema veya tiyatroya gitmişse, bu onun için bir ihtiyaç haline gelmiş midir?
Evlenmeden önce dışarıda hiç yemeğe gitmeyen, ya da hiç kayak tatili yapmayan bir kişi için, boşandıktan sonra bunlar için yapılacak harcamalara yetecek parasının olmaması, onu yoksulluğa düşürür mü?
Kısaca şunu söylemek istiyorum: Bir kimse, evlenmeden önce değil, evlenme ile sahip olduğu yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür, eğitim ihtiyaçları ve harcamaları, alışkanlık ve yaşam tarzı haline getirecek kadar uzun evli kalmamış ise, boşandıktan sonra evlenmeden önceki maddi koşullarına geri dönecekse, o kişi yoksulluğa düşmüş sayılmaz ve süresiz nafaka bağlanmamalıdır.
Evlenmeden önceki aynı maddi koşullara geri dönen kişi neden yoksulluğa düşmüş sayılsın ki! O ancak ve ancak, evlenme ile ulaştığı hayat koşulları olmadan yaşayamaz hale gelecek kadar uzun süreli evli kalmışsa, yoksulluğa düşmüş kabul edilebilir.
YARIN: Süresiz nafaka adil mi?
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024