Kredi kartınızı çaldırırsanız ne olur? Ya tehditle şifrenizi söylerseniz? Hızla bankaya bildirirseniz 24 saatte yapılan hukuka aykırı işlemin 150 TL’si sizin sorumluluğunuzda...
Kredi kartı büyük kolaylık. Birçok avantajı var.
Mesela, bir Türk finans dehası olan kredi kartıyla taksitle alışveriş yapma olanağı. Eskiden hatırlarsınız, tencere tavayı bile aylık taksit tutarında senetlerle satın alırdık. Sonra bu senetlerin satıcı tarafından başkalarına ciro edildiğinden habersiz, kapımızda başka bir senet alacaklısını bulurduk. Nice ailelerde bu sebeplerle tartışmalar çıkmış, huzursuzluk kaynağı olmuştur. Kredi kartıyla taksitle alışveriş olanağı, taksitle senetli alışverişi bitirdi.
Banka, müşterisine, kredi kartı limiti kadar harcama yapabilme hakkı tanıyor. Düşünün, çok az kişide de olsa, limiti 20 bin TL olan bir kredi kartı sahibini. Üzerinde sürekli 20 bin TL nakit para taşıma yükü yok, ama kredi kartı sayesinde 20 bin TL’lik alışveriş yapma olanağı var.
Yaşanmış bir olay
Üstelik, nakit paranızı çaldırdığınızda, kaybettiğinizde, çalan hırsızın veya bulanın insafına kaldınız demektir. İade ederse zararın bir yerinden döndünüz demektir. Yoksa gitti onca emeğinizin karşılığı. Can sıkıcı ve moral bozucu.
Ama kredi kartınızı kaybeder, çaldırırsanız, bankacılık sistemi ve mevzuat sizi, kartı çalanın veya bulanın insafına bırakmıyor, koruma altına alıyor. 20 bin TL nakit paranız çalınırsa, muhtemelen “Geçmiş olsun” tesellisiyle yetinirsiniz ama kredi kartınızı çaldırırsanız sadece 150 TL zararla durumu kurtarma tesellisiyle.
Olay ayniyle vakidir: Vatandaş, bir gece yarısı yolda giderken silahlı soyguncularca gasp edilir. Sokak ıssız ve sessizdir, bağırsan sağır sultan zaten duymaz. Gaspçılar rahattır. Silahı vatandaşın başına dayamış, neyi var neyi yok almışlardır. Bu arada cüzdanda iki tane kredi kartı bulurlar. Birisinin kullanım süresi dolmuştur. Gaspçı onu yere atar. Ama diğer kredi kartının kullanım süresi dolmamıştır ve limiti de 15 bin TL’dir.
Şifreyi söylettiler
Gaspçılar vatandaşın boğazını da sıkıp, kartın şifresini söylemesini isterler. Vatandaş ne yapsın, sağır sultan hâlâ onu duyacak gibi değil. Can korkusu kartın şifresini gaspçılara söyletir. Gaspçılar en yakındaki bankamatikten kartın limiti kadar nakit çekim yaparlar.
Olayın emniyet ve polis takibi ayrı bir konu. Bizi ilgilendiren, kartı gasp edilen ve şifresi kafasına silah dayatılarak söyletilen vatandaşın kurtulduktan sonra çalınan kredi kartıyla ilgili ne işlem yaptığı ve yapması gerektiğidir.
O, yapması gerekeni yapmış ve hemen bankasını arayarak, kredi kartının gasp edildiğini bildirerek kartını kapattırmıştır.
Ama banka, gaspçıların bankamatikten çektikleri nakit parayı müşterinin hesabına borç kaydeder. Olay mahkemelik olur.
Banka, kredi kartının ve şifrenin korunmasından davacı vatandaşın sorumlu olduğunu, kartın çalındığının bankaya haber verilmediğini, bankaya kusur yüklenemeyeceğini savunarak, davanın reddini ister.
Peki, mahkeme ne karar verir?
Mahkeme, önce vatandaşın gerçekten gaspa uğrayıp uğramadığını araştırır. Daha sonra, vatandaşın gasp tarih ve saatinden sonra 24 saat içinde bankaya bildirimde bulunup bulunmadığını araştırır. Vatandaş gerçekten de gasp saatinden itibaren 24 saat içinde olayı bankaya bildirmiş ve kartı kapattırmıştır.
Yasa ne diyor?
Bu durumda yasa ne diyor, banka mı haklı, gasp edilen vatandaş mı haklı? Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu müşteriyi haklı buluyor:
Kartın ya da şifresinin kaybolması veya çalınması halinde kart sahibi, yapacağı bildirimden önceki 24 saat içinde gerçekleşen hukuka aykırı kullanımdan doğan zararların sadece 150 Türk Lirası’ndan sorumludur.
Hızla bildirin
Sözün özü, kredi kartınızı ya da kart şifrenizi çaldırır veya kaybederseniz, kart şifrenizi tehdit, cebir, vs. altında söylemek zorunda bırakılırsanız, ilk fırsatta bankanızı arayıp, kayıp çalıntı bildiriminde bulunmak ve kartın işleme kapatılmasını sağlamak zorundasınız. Bu durumda geriye doğru son 24 saat içinde yapılan hukuka aykırı işlemlerin sadece 150 TL’sinden sorumlu olursunuz.
Burada önemli olan, bankaya mümkün olan en hızlı ve en erken kayıp çalıntı ihbarında bulunulması. Gecikme varsa ve bundan da kart sahibi sorumlu ise, gecikme esnasında yapılan işlemlerden kartını kaybeden veya çalınan müşterinin sorumlu olacağında kuşku yoktur.
Hangimiz fal baktırmamıştır ki? Hele hele kahve falı! İnanmasak da dinleriz, tebessüm ederiz, falcının anlattıklarından hangisinin doğru olabileceği konusunda zihnimizi zorlarız, sonra da falcıya iltifat için, “Aaa, şunu gerçekten bildin” der, biz de mutlu oluruz, falcıya mutlu ederiz.
Ama bazen kendisini fala kaptıran, hayatını falcıların söylediklerine göre şekillendiren, iş ve ev değiştiren, hatta yuvasını yıkanlar bile olabiliyor.
Fala bu kadar inanan ve bağlı olan olunca, falcılık da profesyonel bir meslek haline gelmiş. Ama falcıya yüklü bir meblağ ödüyorsak, buradaki ödememiz, falcının söylediklerine mi, yoksa söylediklerinin doğru çıkacağına mı?
Yani falcıya, sadece falımıza bakıp falımızda gördüklerini söylemesi için mi para ödüyoruz, yoksa doğruyu görüp, geleceği bize bildirmesi karşılığı mı?
Almanya’da tarot falı bakarak “yaşam koçluğu” yapan birisi, sevgilisiyle sorunu olan bir müşterisinin falına bakmaya başlar. Müşteri telefon eder, sevgilisiyle olan ilişkisi, iş yeri, mesleği, ailesi, sağlığı gibi birçok konuda “yaşam koçu”nun tarot falına bakmasını ister. “Yaşam koçu” kartları açar ve ne gördüğünü anlatır, hayata ve yaşama, mesleğine, ailesine ilişkin falda gördüklerini söyler ve tavsiyelerde bulunur. Müşteri “yaşam koçu”na 35.000 euro’dan fazla para öder. Bir sonraki yılda müşteri ödeme yapmaz. “Yaşam koçu” falcı, baktığı falların karşılığı olarak 6.723 euro alacağı kaldığı gerekçesiyle dava açar. Bu dava en yüksek mahkeme olan ve bizdeki Yargıtay’a denk düşen Federal Mahkeme’ye kadar gider.
Mesele şudur: Müşteri, falcının söyledikleri çıkmadı diyerek parayı ödemeyi reddetmekte. Aradaki hukuki ilişkinin bir hizmet sözleşmesi olduğu, hizmet sözleşmesinde bir sonucun meydana getirilmesinin üstlenildiğinde uzlaşma vardır.
Sonucun meydana gelmesi, doğaüstü güçlere, parapsikolojik güç ve yeteneğe bağlı ise, sonuç zaten baştan imkânsızdır. Eşini sevgilisinden ayırmak isteyen kadına bunun için birtakım büyülenmiş eşya, saç, vs. veren falcının, evlilik dışı ilişki yaşayan kişileri bu suretle ayırabilme gücü nasıl olabilsin? Bu falcı, evlilik dışı ilişki sona ermezse, parayı iade etmeli midir?
Sonuçta Alman Federal Mahkemesi diyor ki sözleşme özgürlüğü çerçevesinde, kişiler bilimin ve tekniğin eriştiği bilgiye göre gerçekleşmesi imkânsız olan bir sonucun meydana gelmesine kendi iç dünyasında inanmış ise, bu sözleşmenin konusu imkânsız olsa da, sözleşme bedeli ödenmelidir, falcı alacağını alır!
Süresiz Nafakaya Adil Çözüm Sempozyumu
Nihayet programı da belli oldu. Yılların kanayan yarası, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 100 günlük programı içinde yer verdiği, süresiz nafaka sorununun adil bir şekilde çözümünün bilimsel bir ortamda tartışılacağı sempozyum 30 Eylül 2018 Pazar günü İstanbul Aydın Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde gerçekleşecek. Benim de oturum başkanlığı yapacağım, Yargıtay’ın en yüksek düzeyde temsil edileceği, akademisyenlerin, hâkim ve avukatların ve en önemlisi mağdurların yer alacağı bu sempozyumdan çıkacak sonuç, bir tek değil, alternatif çözümler üretip, karar vericilerin değerlendirmesine sunulacaktır. Katılım herkese açıktır.
İlk söz son söz olsun: Hayat kolaylaştıkça, sorumluluk artar!