Diyabet binlerce yıldır bilinen bir hastalık. Ama son 50 yıldır giderek çok sık görülür oldu. Artık bir salgın olarak tanımlanıyor. Dünya Diyabet Gunü ve sonrasında, ülkemizde de çok yaygın olan bu hastalıktan nasıl korunulacağı mercek altına alınıyor
Dün dünya diyabet günüydü. Kısa adı IDF olan Uluslararası Diyabet Federasyonu ve Dünya Sağlık Örgütü 1991’den beri her 14 Kasım’ı diyabete farkındalığı artırmak ve mücadeleyi yaygınlaştırmak için bir tanıtım platformu olarak kullanıyor. 170 ülkeden 230 ulusal derneğin üye olduğu IDF’nin bu yıl 2 ana mesajı var:
1) Hayatını değiştirmek için bugün harekete geç. Sağlıklı beslenme, diyabetin her tipinde önemli bir öğedir;
2) Dünyayı değiştirmek için yarın harekete geç. Küresel diyabet yükünü azaltmak ve sürdürülebilir bir gelişme sağlayabilmek için sağlıklı besinlerin ulaşılabilir olması mutlak gereklidir.
İstatistikler korkutucu
Ayrıntıları 1 Aralık’ta yayımlanacak yeni diyabet atlasıyla birlikte açıklanacak olan son rakamlar korkutucu.
1 - Dünyadaki her 11 yetişkinden biri, toplam 450 milyon kişi diyabetli
2 - Tüm dünyadaki sağlık harcamalarının yüzde 12’si, başka bir deyişle sağlığa harcanan her 8 dolardan biri, her yıl toplam 637 milyon dolar diyabet için harcanıyor
3 - Her 7 doğumdan birinde annede gebelik diyabeti var.
4 - Sanıldığı gibi tip 2 diyabet en çok zengin ülkelerde görülen bir dert değil. Her 4 diyabetliden 3’ü orta ve az gelirli ülkelerde yaşıyor.
5 - Diyabete davet çıkaran sağlıksız beslenme ve hareketsiz yaşamı yaygınlaştıran hızlı ve düzensiz kentleşme en çok bu ülkelerde yaşanıyor.
6 - Her 6 saniyede bir kişi diyabet nedeniyle hayatını kaybediyor. Diyabete bağlı ölümler, sıtma, verem ve AIDS’e bağlı ölümlerin toplamından fazla.
Sağlıklı beslenme olmazsa olmaz
Elli yıl önce başlayan diyabetteki durdurulamayan artış hala devam ediyor. Türkiye’de yapılan sınırlı sayıdaki araştırma diyabet sıklığının 12 yılda neredeyse ikiye katlandığını gösteriyor. IDF’nin beslenme konusundaki mesajına en çok kulak vermesi gereken toplumlardan biri biziz. Sağlıklı beslenme ilkelerini tüm yurttaşlara duyurmamız gerekiyor. Şekerli içecek ve şekerden yoğun besin tüketimini azaltma bilincini yaygınlaştırmadan bu mücadelede yol almak mümkün değil.
1)Pakete bakıldığında şeker miktarı kolayca görülmeli
Şeker tüketimini kısıtlamanın ilk ve önemli adımlarından biri yiyecek paketleri ve içecek şişelerinin üstünde toplam şeker miktarının açık seçik, anlaşılır biçimde yazılmasıdır. Araştırmalar besinlerin ve içeceklerin trafik ışıklarından alışık olduğumuz tarzda renklerle etiketlenmesinin insanları bilgilendirmenin en etkin yolu olduğunu gösteriyor. Küçücük harflerle yazılan ve mısır şurubunun ayrı, fruktozun ayrı, şekerin ayrı sıralandığı etiketleri çok az kişinin okuduğu, okuyanların da kolay anlamadığı biliniyor.
2)Çocuklara ve gençlere şekerli ürün reklamı yasaklanmalı
Çocuklara yönelik reklamların sadece ilk yaşlardaki şeker tüketimini değil, yetişkin yıllarındaki beslenme alışkanlıklarını da etkilediğini düşündüren güçlü veriler var. Reklamların şeker tüketimini ve onun sonucu olarak çocukluklardaki şişmanlığı ve diyabeti arttırdığı da biliniyor. 2011’de Kanada’nın Quebec bölgesindeki reklam yasağının çocuklarda şeker tüketimini belirgin olarak azalttığını gösteren bir bilimsel araştırma bu öneriyi destekliyor.
3)Meyve sözü besinleri sağlıklı kılmıyor
Bazı ulusal beslenme kılavuzlarında meyve ve sebze sağlıklı besinler olarak belirtilirken ayrım yapılmıyor. Halbuki meyve sularında, kuru meyvelerde ve tatlandırılmış donmuş meyve ürünlerinde şeker yoğunluğu, taze meyveye göre çok daha yüksek. Kılavuzlarda sebzelerin yanı sıra özellikle taze meyveler, sağlıklı besinler olarak öncelikle önerilmeli.
4) Sponsorun kim olduğuna dikkat
Şişmanlığa ve diyabete yol açan şekerli içecekleri ve şekerden yoğun besinleri üreten şirketlerin spor karşılaşmaları gibi faaliyetlerde sponsorluk yapmaları yasaklanmalı. Gençlerin özellikle ilgi gösterdiği bu tip ürünlerin özendirileceği ortamların yaratılmaması için tedbir alınmalı.
5) Okul kantinlerinde satılmamalı
Çocukların kötü beslenme alışkanlıkları edinmelerinin önüne geçmek için okul kantinlerinde ve başka alanlarda şeker katılmış içecekler ve şekerden yoğun besinlerin satışı yasaklanmalı, çocuklara daha sağlıklı besinlerin sunulması sağlanmalıdır. 2014’te yayınlanan bir araştırma bu yönde atılacak adımlar arttırıldıkça sağlığın giderek daha olumlu etkilendiğini gösteriyor.
6)İçme suyuna kolay ulaşılmalı
Bilimsel veriler içtiğimiz sıvıların yaşam boyu sağlığımızı etkiledigini gösteriyor. Günlük sıvı ihtiyacımızın büyük bölümünü su içerek karşılamalıyız. İnsanların okullarda, iş yerlerinde, kamu alanlarında temiz içme suyuna kolay ulaşılabileceği bir ortam yaratılmalı.
7Çok şekere vergi
Alkollü içkiler ve tütün ürünleriyle mücadelede en başarılı silahlardan biri vergilendirmedir. Şekerden yoğun besinlerin uzun dönemde sağlığı ne kadar olumsuz etkilediği, sağlık harcamalarını ne kadar arttırdığı düşünülecek olursa benzer tedbirler alınması etkili olacaktır.
8)Sebze ve meyve üretimine teşvik
Bol kalori yüklü olan şekerin besleyici değeri çok azdır. Dünyadaki beslenme kılavuzları şeker tüketiminin azaltılmasını önermektedir. Lakin birçok ülkede tarıma verilen destek ile bu öneriler uyuşmamaktadır. Hükümetler şekere verilen desteği azaltmalı sebze ve meyve üretimini teşvik etmelidir.
9)Sebze ve taze meyveye kolay ulaşılabilmeli
Çoğu yoksul bölgelerde insanlar sebze ve taze meyveye kolay ulaşamazlar.
Hükümetler alacakları tedbirlerle ve verecekleri teşviklerle bu durumu düzeltmelidirler. Sağlıklı besinleri bulmak ve satın almak kolaylaştırılmalıdır.
10)İşlenmiş besinler iyileştirilmeli
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu yayımladığı bildiride hazır besinlerin fomüllerinin daha sağlıklı hale getirilmesi gerektiğini belirlemiştir. Ayrıca, sağlıklı besinlerin daha kolay ulaşılır ve satın alınabilir olması için ülkelere çağrı yapmıştır.
11)Halkı bilgilendirmeli
Araştırmalar bilgi sahibi olan kişinin daha sağlıklı besin seçimi yaptığını gösteriyor. Önceki tecrübeler kamuyu bilgilendirmek amacıyla yapılan kampanyalara besin endüstrisinin de katılması sağlanacak olursa, bilgi aktarımının daha yaygın ve etkin olacağını gösteriyor.
12) Şeker-diyabet ilişkisi araştırılmalı
Şeker tüketimiyle diyabet arasındaki ilişki tartışılmaz. Fakat, bu ilişkinin doğrudan bir sebep sonuç ilişkisi olduğunu gösteren kanıtlar az. Besin endüstrisi tarafından şeker tüketimini azaltma çabalarını zayıflatmakta kullanılan bu noktayı aydınlatarak veri üretmek için daha fazla araştırma teşvik edilmeli.
Kaynak: http://www.idf.org/sites/default/files/Framework_Sugar_1905.pdf