Özlem Akarsu Çelik

Özlem Akarsu Çelik

ozlemakarsucelik@gmail.com

Tüm Yazıları

Ermenek’teki maden faciasıyla gördük: Sözümüzü de çalmışlar. Çalıp dilinize pelesenk de etseniz onlar bizim sözlerimiz ve haklı olan biziz!

rmenek’te bir maden ocağında 18 işçi 12 bin ton suyun altında kalınca daha net gördük, sözümüzü de çalmışlar! Bizim cümlelerimizle, bizden daha çok bağırıyorlar. Devleti yönetenlerden meslek örgütlerine, sendikalardan sivil toplum kuruluşlarına, alayı isyandaydı maden başında. Hani neredeyse bizi suçlayacaklar! Bu işte bir terslik var, var olmasına da kimse önemsemiyor artık bunu. Alıştı herkes, iktidardakinin muhalefetteymişçesine konuşmasına, muhalefettekinin iktidarın ekmeğini yağlamasına ve yoksulun bir gün zengin olma hayaliyle yaşamasına.

Gözlere perde inmiş
Tecrübeli ekonomi gazetecisi dostum Özlem Doğaner, İstanbul’a ilk gittiğinde şu önemli gözlemini paylaşmıştı benimle: “Burada insanlar kendilerine ait olmayan sahte hayatlar yaşıyorlar. Acınacak haldeler ama hepsinin gözüne perde
inmiş sanki!”
Özlem uzun süredir İstanbul’da, bir televizyon kanalının ekonomi müdürlüğü görevinde. Ve bu önemli sosyolojik saptaması o gittiğinden beri sadece İstanbul için değil, tüm Türkiye için geçerli hale geldi/getirildi.
Ne olursa olsun söyleyeceğim. Çalıp dilinize pelesenk de etseniz onlar bizim sözlerimiz ve haklı olan biziz!

Haberin Devamı

“Makul şüphe”lerimiz var!

Kara haber almadığımız, denetimsizliğin insan yaşamına mal olmadığı, erkler arasındaki eşitsiz durumun hayatları karartmadığı, dengemizi bozmadığı tek bir gün geçmiyor. Bu nedenle “denge ve denetleme” adıyla yola çıkmak önemli.
Türkiye’de katılımcı ve çoğulcu demokrasinin güçlenmesi için mücadele eden, hak ve özgürlüklerin garanti altına alınması için denge ve denetleme sisteminin şart olduğunu savunan 170 sivil toplum örgütünün oluşturduğu bir topluluk Denge
ve Denetleme Ağı (DDA).

Denge ve demokrasi
DDA’nın altı çalışma grubundan biri olan İletişim ve Kamuoyu Oluşturma Grubu’nun eşbaşkanı Sevna Somuncuoğlu anlattı: “Birbirinden bu kadar farklı örgüt aynı masada oturup demokrasi için birlikte çalışabiliyorsa bu, uzlaşma kültürünün oluşması için bir umuttur. Son olarak barış sürecinin devam etmesi ve sürecin şeffaf yürütülmesi gerektiği yönünde bir bildiri yayımlamıştık. Şimdi de ‘makul şüphe’ye dikkat çekiyoruz. Herkes kendi demokrasi tanımını yapmaktan vazgeçip evrensel normlarda buluşsa sorun kalmaz.”
47 kişinin hayatını kaybettiği Kobani protestolarının ardından hükümet, polisin yetkilerini genişletmek için Meclis’e tartışmalı bir teklif götürdü. Yasanın mevcut halinde arama kararı çıkartılabilmesi için “suç delillerinin elde edilebileceği hususunda somut delillere dayalı kuvvetli şüphe” olması gerekirken teklifle, “makul şüphe” yeterli sayılıyor. DDA “makul şüphe” yasalaşırsa olası keyfi uygulamalara ve hak ihlallerine karşı yetkilileri uyaran “Makul Şüphelerimiz Var” başlıklı bir açıklama yaptı. Herkesi doğrudan ilgilendiren bu yasanın, farklı kesimlerden hukukçularla uzmanların görüşlerinin alınarak hazırlanması gerektiği belirten DDA, yasayla eşzamanlı olarak kolluk şikayet mekanizmalarının da işletilmesi gerektiğini söyledi. n

Haberin Devamı

Bilimle sanatı buluşturan festival

Haberin Devamı

Dünyaca ünlü flüt sanatçımız Şefika Kutluer, 2010 yılından bu yana doğduğu kent olan Ankara’da uluslarası bir festival düzenliyor. Açılışı 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nda gerçekleştirilen ve
22 Kasım’da sona erecek olan 5’inci Uluslararası Şefika Kutluer Festivali’nin farkı ise bilimle sanatı buluşturmasında. Festivalin mimarlarından, Şefika Kutluer’in eşi Refik Kutluer ile konuştuk:
“Sanatsız bilim, bilimsiz sanat olmaz düşüncesinden yola çıkarak bu yıl festivale ayrı bir boyut getirdik. Açılış konserimizde usta tiyatro sanatçısı Semih Sergen İstiklal Marşımızın güftesini okudu. Ünlü ressamımız Ertuğrul Ateş, bir konser sırasında doğaçlama tablo çizdi. Koreli piyanist Jeung Beum Sohn’un resitali öncesi Prof. İlber Ortaylı bir konuşma yaptı. 20 Kasım’daki kapanış konserinde Şefika Kutluer’in Latin Grammy’sine aday gösterilen ‘Latin Romance’ CD’sindeki eserleri Ankara’da ilk kez seslendirilecek.
22 Kasım’da İstanbul’da tekrarlanacak bu
konserin geliri çocuklara bırakılacak.”
Aynı zamanda UNICEF İyi Niyet Elçisi olan Şefika Kutluer ve eşi Refik Kutluer sanata katkıları bir yana, sanatın yok sayıldığı bir ortamda böylesine bir işe imza atarak imkansızı başardıkları için daha büyük bir alkışı hak etmiyorlar mı?