“Eşcinseller kan verme konusunda risk grubundadır” diyen Kızılay Başkanı Ahmet Lütfi Akar “nefret söylemi”nde o çok bildik kapıyı bir kez daha araladı
Neresinden tutsak elimizde kalan bir yıl oldu 2014. Güle güle gitsin, bir an önce bitsin. Ve lütfen 2015 aklını başına alıp da gelsin. Şunun gibi açıklamalar yapılmasın yeni yılda: “Eşcinseller kan verme konusunda risk grubundadır. AIDS virüsü eşcinsellerde yoğun olarak gözükür.” Bu vecizin sahibi Kızılay Başkanı Ahmet Lütfi Akar....
“AIDS heteroseksüellerde eşcinsellerin 5-6 katı daha fazla görülüyor aslında”
Bir televizyon programında, kan almadan önce kişilere “Eşcinsel misiniz?” sorusunun niçin yöneltildiğini bu sözlerle yanıtlayıp “nefret söylemi”nde o çok bildik kapıyı bir kez daha araladı Akar.
Homofobik başkana en güzel yanıt, Kaos GL yazarı Halil Kandok’tan geldi.
“Eşcinsellik hastalık değildir Başkan!” başlıklı yazısında şöyle dedi Kandok: “AIDS heteroseksüellerde eşcinsellerin 5-6 katı fazla görülmektedir. O zaman AIDS bir cinsel yönelimle ilişkilendirilecekse heteroseksüel hastalığı dememiz çok daha yerinde olacaktır. Veya AIDS’liler gizli eşcinsel! Kan alıp verme ile ilgili birimin başında bulunan bir kişinin yanlış verilerle açıklama yapması kabul edilebilir bir şey değildir. Kan verenlerin eşcinsel olup olmadığını nereden biliyorsunuz? Eşcinsellerin açık olmaları için öncelikle insan yerine konulmaları gerekir. Sadece kan verip vermeme meselesi değildir bu konu. Burada bence, dolaylı veya direkt olarak eşcinsel karşıtlığı yapılmaktadır. Bu, eşcinselleri nefrete hedef gösterme, eşcinseller hakkındaki önyargıları pekiştirmedir...”
Devlet vicdani retçilerle buluştu
Türkiye İnsan Hakları Kurumu vicdani ret hakkının tanınmaması nedeniyle kuruma intikal eden şikayet ve başvuruları dikkate alarak bu konuda sivil toplum örgütlerinin, vicdani retçilerin ve bakanlıkların temsilcilerinin katıldığı bir toplantı yaptı önceki hafta. Duyduğuma göre Milli Savunma Bakanlığı’nın temsilcisi, “Vicdani retle ilgili bir çalışmamız yok ve olmayacak” demiş açıkça. Peki bu toplantılar neden yapılıyor? Dostlar alışverişte görsün diyemi? AİHM’in vicdani retle ilgili Türkiye’yi mahkum ettiği kararlar ortadayken hâlâ bedelli askerliği gündeme getirip vicdani reddi yok sayan bir kafa AB’yi oyalasa ne olur, oyalamasa ne olur!
Mülkiye’ye feminist dekan...
Şu başlığı atarken duyduğum gurur bile tarifsiz! Hiç saklamayacağım, çocuklar gibi şenim. Prof. Dr. Serpil Sancar 1.5 asırlık Mektebi Mülkiye’nin bugüne kadar seçtiği ilk kadın dekanı oldu. Sancar’ın da seçilmesiyle, Ankara Üniversitesi’nin Cebeci Kampüsü’ndeki dört fakültenin dekanlığını da kadınlar üstlenmiş bulunuyor. Hukuk Fakültesi Prof. Dr. Arzu Oğuz’a, İletişim Fakültesi Prof. Dr. Ruken Öztürk’e, Eğitim Bilimleri Fakültesi Prof. Dr. Ayşe Çakır İlhan’a, Siyasal Bilgiler Fakültesi Prof. Dr. Serpil Sancar’a emanet... Sayılarına ve yaptıkları nitelikli işlere rağmen kadınların ısrarla idareciliğe getirilmediği erkek dünyası olan akademilerde artık ezberlerin bozulduğunu görmek güzel.
Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü öğretim üyesi, Kadın ve Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Anabilim Dalı’nın başkanı, A.Ü. Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi’nin müdürü Sancar’ın “İdeolojinin Serüveni: Yanlış Bilinç ve Hegemonyadan Söyleme”, “Erkeklik: İmkânsız İktidar / Ailede, Piyasada ve Sokakta Erkekler”, “Birkaç Arpa Boyu / 21. Yüzyıla Girerken Türkiye’de Feminist Eleştirinin Birikimi I ve II” adlı kitapları var. Okuyun, okutun lütfen!
2015’ten beklentim
Başta, 19 Ocak 2007’de, genel yayın yönetmeni olduğu Agos gazetesinin önünde uğradığı silahlı saldırıda hayatını kaybeden meslektaşımız Hrant Dink’in cinayetinin azmettiricileri olmak üzere, devlet içindeki katillerin ifşa edildiği ve cezalandırıldığı bir yıl olması temennisiyle... Bize savaşlar, ölümler, eziyetler yerine güzellikler getir 2015!
Bercis Mani ve birlikte çalıştığı gönüllüler, savaştan kaçan Kobanililere gelen yardımların tasnifini ve dağıtımını yaparken...
Kobani gönüllüleri
Feminist hareketin simalarından, bir dönem medyada da çalışmış Bercis Mani’nin sosyal medyada paylaştığı Suruç fotoğraflarını görünce telefona sarıldım. Hangi rüzgar attı seni sınıra diye sordum, anlattı...
“Barış İçin Kadın Girişimi’nin çağrısı üzerine geldim Suruç’a. Kobanililer için burada kurulmuş dört çadır kampına ve taziye evlerine sığınanlara, gelen yardımları dağıtıyoruz gönüllüler olarak. Hafta sonları çevre illerden gelenlerle epey kişi oluyor ama hafta içi gönüllü sayısı yetersiz. Sınırın öte tarafından savaşın sesi duyuluyor. Bizler için ürkütücü olan bu seslerin anlamı Kobanililer için bambaşka! Sınırın öte yanında sevdikleri, hayatları var. Evleri yakılmış, yıkılmış olsa da bir gün dönecek olmanın umuduyla buraya yerleşmek istemiyorlar. Dünyanın dört bir yanından yardım için insanlar geliyor. Alman bir doktor var. Hatta Arjantin’den gelen bir Cumartesi Annesi var. Türkiye medyasıysa bu savaşa kayıtsız. Trabzonlu olduğumu, İstanbul’da yaşadığımı öğrenince şaşırıyorlar. Çünkü yalnızca Kürtler, bu savaşla ilgileniyor diye düşünüyorlar ve maalesef haklılar.”
“Olan biteni izlerken evimde oturamadım” diyen Bercis ve onun gibiler olmasa 2015’ten yana umudum da olmazdı. Kötülüklere inat, dayanışmanın yılı olsun 2015!