Cumartesi Anneleri “Evlatlarımızı öldürmeyin!” dedikleri için gaz yediler, coplandılar, gözaltına alındılar. Eylemlerine ara vermek zorunda kaldılar. Sonra yeniden başladılar. 500 haftadır kayıplarını arıyorlar
Eyleme 27 Mayıs 1995’te başlayan anneler, polisin sert müdahaleleri sebebiyle 13 Mart 1999’da ara verdi. Ergenekon yargılamalarının 12 Eylül dönemine ve 90’ların faili meçhul cinayetlerine kadar genişleyeceğinin konuşulduğu günlerde, 31 Ocak 2009’da oturma eylemi tekrar başladı.
Tam 500 haftadır oturuyorlar, 500 haftadır kayıplarını arıyorlar, 500 haftadır adalet istiyorlar.Hepi topu üç istekleri var 500 haftadır haykırdıkları. 1) Bir daha kimse gözaltında kaybolmasın. 2) Kayıpların akıbeti açıklansın.
3) Kaybedenler yargılansın...
Nefes almak, su içmek kadar basit. Ama bu ülkede değil! Bu kadar masum talepleri dile getirdikleri için, “Evlatlarımızı öldürmeyin!” dedikleri için gaz yediler, coplandılar, gözaltına alındılar. Eylemlerine ara vermek zorunda kaldılar. Sonra yeniden başladılar.
Onlara bu eziyeti reva görenler bir gün çıktılar karşımıza yakalarına iliştirilmiş şirinlik muskasıyla, tumturaklı sözler sıralayıp yerine getirmeyeceklerini bildiğimiz ama “Bu kadar da vicdansız olunmaz yahu!” diyerek inanmak istediğimiz vaatlerde bulundular. Bunun için de anaların en yaşlısını, Berfo Ana’yı seçtiler. 33 yıldır aradığı Cemil’inin kemiklerini bulacaklarına, evladının bir mezarı olacağına söz verdiler. Alkışları topladılar ve bir daha arkalarına bile bakmadılar. “Oğlumu bulmadan ölmeyeceğim” diyen Berfo Ana, 106 yaşında göçerken bu dünyadan gözleri açıktı.
90’lar hortluyor mu?
Türkiye’nin en uzun soluklu eylemi 500’üncü haftasını doldurdu. Berfo Ana’nın kader ortakları oradaydı. Her zamanki gibi Galatasaray Lisesi’nin önünde oturdu Cumartesi Anneleri. İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon’un çağrısına yanıt verenler analarla yan yanaydı.
İnsan Hakları Derneği’nin raporuna göre Kobani eylemlerinde bugüne kadar 46 kişi hayatını kaybetti. Bunca ölüm ve “bölge”den birbiri ardına gelen karanlık haber... Faili meçhul cinayetler, şüpheli ölümler, adam kaçırmalar, enseye sıkılan kurşunlar, linçler... Cinayetlerin hesabının kimseden sorulmadığı 90’lara mı döndük yeniden? Demek ki derin devletin defterinin dürüldüğü iddiası da Berfo Ana’ya verilen sözler kadar gerçekmiş. Tam da böylesi bir karanlıkta aydınlattı Cumartesi Anneleri’nin ateşi her yeri.
(*) Başlık, müzik grubu Bandista’nın “Benim Annem Cumartesi” adlı şarkısına atıftır.
Solda yeni bir ittifak
Solda yeni bir ittifak kuruldu: Birleşik Haziran Hareketi (BHH)... Gezi ruhundan güç alan bir hareket bu. Geçtiğimiz pazar, ODTÜ Vişnelik tesisinde toplanarak bildiri yayımladılar. Bileşenleri arasında akademisyenler, sendika başkanları, meslek odalarının yöneticileri, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, ÖDP, KP, EHP, TKP 1920, HTKP gibi partiler ve CHP milletvekilleri İlhan Cihaner, Hüseyin Aygün, Gökhan Günaydın gibi siyasetçiler var. Bu buluşmayı “masa başı ittifak” olarak gören Halkevleri ise BHH’de yok. İttifaktan yana umutlu olanlar kadar BHH’yi zorlama, yaşlı, kadınsız ve Kürt siyasal hareketini yok saydığı için hezimete uğramaya mahkum görenler de var. Hayırlısı diyelim.
Güven Kıraç’tan resim sergisi
Resim tutkunu ve iyi bir koleksiyoner olan usta oyuncu Güven Kıraç’ın, ressam dostu Harun Antakyalı’nın teşvikiyle eline aldığı paleti bırakamadığından haberdardım. 19 Kasım’da sergi açacağını duyduğumda şaşırmadım. Kıvrak zekasıyla “Yüz Buldum” koymuş serginin adını. Portrelerden oluşan 100x100 ebatında 100 adet eser görücüye çıkacak. Serginin hikayesini kendisinden dinledim:
“Resim özel ilgi alanım. Gittiğim her yerde müze, galeri gezerim. Koleksiyonerim. Evimin dört bir yanı tablolarla doludur. Bu tutku bana sanırım çocukluğumda bulaştı. Ressam Halil Paşa halamın kayınpederiydi ve çocukluğumun yazları Halil Paşa’nın yalısında geçti. Yattığım yatağın sağı solu resim doluydu. Kendimi çöp adam bile çizemez kabul edip geri durdum hep. Ta ki Harun Antakyalı, atölyesindeki sohbetimiz sırasında ‘Bu kadar seviyorsun hadi bir şeyler yapsana!’ diyene kadar. Bir cesaretle giriştim ve sonuç beğenilince cesaretim arttı. Benim için zaman ve mekanın ortadan kalktığı bir rehabilitasyon resim. İnsan kendini arınmış hissediyor. Yaptığım her işi ciddiyetle yapmayı severim. Biliyorsunuz sanat öykünmekle başlar. Kendimi de acımasızca eleştiririm. Benim
yaptıklarım, ustadan yani Harun’dan gördüklerimin replikası gibi. Bunu görüp söyleyebiliyorsanız bence burada sıkıntı yok, aksi halde sağlıksız bir durum olur. Ben de ‘Yüz buldum da yapıyorum!’ dedim. Kendi disiplinim değil ama biz aktörler yüzden yüze girmeye çalışırız ya, burada da yüz çalıştım.”
Eşi Başak Kıraç’la bebek bekleyen Güven Kıraç’ın eserlerini görmek için sabırsızlanıyoruz. Adres mi? Pinelo Galeri’nin üstlendiği sergiye Taksim Corinne Otel
ev sahipliği yapacak.
Kayseri rotaları
Kapadokya merkezli bir seyahat acentesi bulunan yürüyüş rehberi Atıl Ulaş Cüce ile yürüyüş ve bisiklet rehberi Ersin Demirel’in yazdığı “Kayseri Yürüyüş Rotaları ve Turizm Keşif Rehberi” titiz bir çalışma. Kayseri Valiliği’nin ön ayak olmasıyla hazırlanan, Türkçe ve İngilizce basılan kitaptan öğrendim ki Türkiye’de yapılan botanik turlarının epey meraklısı varmış.