Kadınlar iz bırakmaya devam ediyor! Yozgat’ın Bahadın beldesinde, geçen yıl kaybettiğimiz Satı Atakul Özcan’ın adını taşıyan bir park açıldı
İskalamamanız gereken insanlar vardır. Yanı başınızdadırlar ama denk gelemezsiniz bir türlü. O insanlardandı benim için Satı Atakul Özcan. Ve ben onunla tanışamadan göçtü gitti bu diyarlardan. Hiç karşılaşmamış olsak da sanki dostum diye bellediklerim arasındaydı. Anısına yapılan parkın fotoğraflarını görünce sosyal medyada, Satı’yı siz de tanıyın istedim.
Geçen yıl, 22 Ağustos’ta,
iki yıldır tedavi gördüğü göğüs kanserine yenik düşen bir feministti Satı. Kadın Dayanışma Vakfı’ndan Uçan Süpürge’ye, Feminist Anneler’den çeşitli yayınlara kadar pek çok yerde iz bıraktı. Hayat arkadaşı Erdinç ile bu dünyaya iki güzel çocuk getirdiler. Nevbahar şimdi
11 yaşında, Hazar Fuad ise 7... Erken kaybettikleri annelerinin acısını onlarla paylaşan dostları, kalp sızılarını bir nebze olsun hafifletebiliyorsa ne mutlu o dostlara.
Ailesi, dostları, hemşehrilerinin katkılarıyla Satı’nın adını taşıyan park, bu yıl 18’incisi düzenlenen Bahadın Kültür Şenliği’nde açıldı. Yozgat’ın Bahadın beldesine yolu düşeceklere duyurulur. Satı’nın dostu, Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü’nden Doç. Dr. Alanur Çavlin’in önerisiyle bir ağacı giydirdi kadınlar, Satı’nın mezarına tepeden bakan o parkta ördükleriyle. Sayelerinde öğrendim “yarn bombing” adlı örgü sanatını. Çavlin’in deyişiyle, “Satı yaşamı boyunca hep bir araya getirdi insanları. Bunu yapmaya devam ediyor.”
Hayatla derdi vardı
Kadın Dayanışma Vakfı’ndan dostu Gülsen Ülker’den, Satı’nın yazılarının derleneceği bir kitap üzerinde çalıştıklarını öğrendim.
Ve Eşi Erdinç’in Satı için tasarladığı mezar taşı...
O kadar çok şey anlatıyor ki!
1971 doğumlu, sağlık meslek lisesi mezunu, hemşirelik yaparken İletişim Fakültesi’ni bitirip orada yüksek lisans yapan, Ankara Üniversitesi Kadın Çalışmaları Anabilim Dalı’nın da ilk yüksek lisans öğrencilerinden ve 2002’de, “Popüler Feminist Bir Yayın Deneyimi: Kadınlara Mahsus Gazete Pazartesi” başlıklı tezini veren, yıllarca Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü’nde çalışan, hayatla derdi olan bir kadındı Satı.
Kadın çalışmaları öğrenciliğini şu sözlerle anlatmıştı: “Okuduğumuz, öğrendiğimiz her şey, yeni
ve dolayımsız bir biçimde bize ait olanın dehşetli heyecanının yanı sıra tedirgin, güvensizleştirici yanıyla birlikte geliyordu. Burada bilgiyle kurulan ilişki o kadar doğrudan bir şekilde bize, hayatımıza dairdi ve o kadar sahiciydi ki sarsıcı, dönüştürücü ve biraz da dağıtıcı bir etkisi oldu.”
A.Ü. Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi, Satı Atakul Özcan adına Toplumsal Cinsiyet Araştırmaları Makale Ödülü veriyor artık. Şahane değil mi! Kadınlar iz bırakmaya devam ediyor! Teşekkürler Satı, bu dünyaya kattıkların, bize bıraktıkların için.
Çin âşığı doğum terapisti
Hatice Ardalı, Hacettepe Üniversitesi Hastanesi’nin onkoloji servisinde hemşirelik yaparken başladığı sinoloji eğitiminin ardından alternatif tıp eğitimi
almak üzere sekiz yıl önce gittiği Çin’de birbirinden önemli işlere imza atıyor. Yaptıkları Çin basınında da yer buluyor.
O bir Batılı ama çalışmalarıyla adeta, “Çareyi sadece modern tıpta aramayın. 5 bin yıllık alternatif tıp bilginizi koruyun” diyor Çinlilere.
Alternatif tıbbın Çin’de modern tıbbı dışlamadığını vurgulayan Ardalı, modern tıptan farkının semptoma değil, bütüne yönelik bir tedaviyi hedef alması olduğunu söylüyor. Okul öncesi çocukların dil eğitiminde müzikle terapiden kanserli hastaların tedavisinde alternatif tıbbın kullanımına kadar pek çok farklı alanda çalışan Ardalı aslında bir doğum terapisti. Hipno doğum ve suda doğum terapisi yaptırıyor.
Hamileliğin ilk aylarından itibaren anneyi doğumla ilgili korkularından uzaklaştırmayı hedefleyen bu terapiyi şöyle özetliyor: “Doğum, anne ile bebeğin gerçekleştirdiği iki kişilik bir olaydır. Doktor, hemşire ikincildir. Bebek ne zaman geleceğini, nasıl çıkacağını bilir. Suda doğumda annenin ıkınmasına bile gerek yoktur. Biz doğumu anne karnındaki bebekle annenin iletişimini sağlayarak kolaylaştırıyoruz.”