ESKİŞEHİR’DE bir mucizeye imza atan, kendisine emanet edilen kentin kaderini değiştiren Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen’e, Milliyet EGE okurları için sordum: 10 yıla böyle bir değişimi nasıl sığdırdınız?..
Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı söze, “Bu işin öyle müthiş bir sırrı yok. Ben şehirlerin otomobiller için değil, insanlar için olduğunu bilerek işe başladım. Türkiye’deki belediye başkanlarının büyük bölümü otomobillerin akışkanlığını artırmanın yollarını ararken, ben insanları düşündüm” diyerek girdi.
Türkiye’ye adeta şehircilik dersi veren Yılmaz Hoca, sonra söyledikleriyle, “Ah bir de denizimiz olsa” der gibiydi. “Deniz kıyısında kurulmuş şehirler şanslıdır. Kıyı, iyi değerlendirilirse, şehir için olağanüstü imkanlar sunar. Eskişehir deniz kıyısında değil ama içinden Porsuk geçiyor. Deniz kadar olmasa da, akarsular da büyük imkanlar sunar. Eskişehir’in Porsuk dahil tüm imkanlarını, fırsatlarını değerlendirmek konusunda çok kararlı davrandık. Şehrin tarihi boyunca oluşmuş sosyolojisini, iddiasını, hoşgörüsünü, çoksesliliğini de bu imkanlar arasında saymak gerekir. Bir de, yaptığımız her şeyi özenle, estetik bir kaygıyla yaptık” diye konuştu Başkan Büyükerşen...
İnsanların görmek için can attığı bir yer haline gelen, özel turların düzenlendiği Eskişehir’in turizm başarısını konuşmamak olmazdı Sayın Başkan’la... İzmirlilerin yurtiçindeki birinci tatil tercihinin artık Eskişehir olduğunu hatırlatınca, Yılmaz Hoca’dan bir ders de turizmde geldi. Büyükerşen, Eskişehir bir turizm yıldızına dönüşürken, sakinlerinin de kentleriyle barıştığını, gururlandığını belirtti. En büyük mutluluklarından birinin bu olduğuna işaret etti, bakın neler anlattı:
Başkan Yılmaz Büyükerşen, gelecek hayallerini de paylaştı. İnsanı hayran bırakan bu değişimin süreceği mesajını şu sözlerle verdi:
“Sağlık, kongre ve kültür turizmi gibi amaçlarla şehre gelecek yerli ve yabancı turistlerin kendilerini iyi hissedeceği bir şehir yaptık. Tiyatrolarımız, senfoni orkestramız, bu tür amaçlarla Eskişehir’e gelenlerin kültürel ihtiyaçlarını karşılayacak seviyede. Parklarımız Avrupa şehirlerinde görülenlere benzer şekilde, ziyaretçilerinin hem eğlenip hem öğreneceği mekanlar halini aldı. Henüz yapımı süren donatılarını tamamla-dığımızda, daha da göz kamaştırıcı olacaklar. Bundan sonrasında şehrin termal kaynaklarından ve kongre potansiyelinden faydalanmak için gerekenleri tamamlayacağız. Eskişehir’in diğer şehirler için model olmasını hayal ediyoruz...”
Yılmaz Hoca, belediye başkanlarına da sesleniyor. İstenince her şeyin gerçekleştiğine, imkansız diye birşey olmadığına işaret ediyor. “Kimseye öneride bulunmam hoş olmaz. Ancak sadece kendi tecrübeme yaslanarak, şu gerçeği paylaşmak isterim: Şehirliye güvenip, otomobillerin değil şehirlinin hayatını kolaylaştıracak, güzelleştirecek şeyler yapıldığında, karşılığı fazlasıyla alınıyor” diyor...
Yazının başında da söylemiştim. Yılmaz Büyükerşen’den ve onun eseri Eskişehir’den alınacak çok ders var...
blog
AHMET ÇAKMAK: 1963’ten bu yana İzmir’de yaşayan bir Eskişehirliyim. Kendimi hem İzmir’e hem de Eskişehir’e ait görüyorum. Artık Eskişehir’le gurur duyuyorum, çünkü yazınızda belirttiğiniz gibi önceden adı gibi eski bir kentti, şimdi ise bir Avrupa şehri... İzmir ise daha çok doğal güzelliklere sahip olmasına rağmen ne yazık ki hala koca bir köyden farksız. Keşke Eskişehir’le yaşadığım mutluluğu İzmir de bana yaşatsa!
TÜRKAN VATANSEVER: Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen, “İktidarın nimetlerinden yararlanamıyoruz. Destek yerine hep engelleniyoruz” diyenlere en büyük dersi veriyor.
İktidar partisinden olmadan da nelerin yapılabildiğini tüm Türkiye’ye gösterdi. Başkanlar bu başarıya dudak bükmeyip lütfen Eskişehir’e gitsin.
GÖRÜŞLERİNİZİ GÖNDERİN, ‘BLOG’DA SİZ DE DÜŞÜNCE VE YORUMLARINIZLA YER ALIN