Özgür Kaynar

Özgür Kaynar

ozgur.kaynar@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

GEÇEN yıl bu zamanlardı. Eski Büyükşehir Belediye Başkanı Burhan Özfatura, bu köşeden çarpıcı çıkış yapmıştı.
Özfatura, “Danışmanı olduğum yabancı kuruluşlar, bırakın İzmir’e yatırım yapmayı, bu kentin üzerinden uçakla bile geçmek istemiyor” diyordu.
Burhan Bey’in sözleri çok konuşuldu. Arkası da geldi. “Bizden bu kadar, gidiyoruz” ya da “Yatırım planlarımızda İzmir yok” diyenler birbirini izledi.
Noktayı ise Ege-Koop Genel Başkanı Hüseyin Aslan yine bu köşeden koydu...
Çeyrek asırlık konut devinin lideri Aslan, İzmir’de yatırım yapmak isteyenlerin bırakın alkışlanmayı daha cezalandırıldığını, yatırımcıya ‘hoşgeldin’ yerine ‘güle güle’ denildiğini söyledi.
Aslan, belediyelerden çok dertliydi, 2009’un aralık ayında bakın neler anlatıyordu:
“İzmir’deki belediyeler bizi yolunacak kaz gibi görüyor. Her projenin ortalama yüzde 5’ini daha temel atılmadan harç adı altında ‘haraç’ olarak ödüyoruz! Bürokratların kucağına itiliyoruz, onların keyfi tutumları yüzünden zaman kaybediyoruz!.. Bunları haketmiyoruz.”
Hüseyin Aslan, “İzmir’de yatırım yapmayı artık düşünmüyoruz, Ege Bölgesi’ne açılacağız” da demiş ve bu yönde karar alınmıştı.

Haberin Devamı
Belediyeler sorguda


Tüm bunların üzerine Vali Cahit Kıraç düğmeye bastı. Kıraç’ın talimatıyla “İzmir neden kan kaybediyor” sorusunun cevabı aranmaya başlandı.
Geçen hafta iş dünyasının gidenleri ve gitmek isteyenleriyle Valilik’te toplantı gerçekleştirildi. Aralarında ünlü firmaların da olduğu 15 kuruluş katıldı.
Kapalı kapılar ardından her şey konuşulmuş, bürokratik engellerden, özellikle de belediyelerden yakınılmış.
Yeni tesisini Aydın’da kuran bir şarap üreticisi, “Gittim kurtuldum, artık rahatım” demiş. Bir diğeri, “Bu gidişle galiba biz de Yunanistan’a kaçacağız” diye eklemiş.
Ege-Koop da belediyelerin İzmir’e özgü farklı uygulamalarına ve yapı denetimdeki yetki karmaşasına dikkat çekmiş.
Şimdi İzmir Valiliği, belediyeleri yazı gönderip uyaracak ve soracakmış:
“Bu kentte neler oluyor? Yatırımcıya neden şaşı bakılıyor?..”
Hüseyin Aslan, bu sorulara gelecek yanıtı merak ettiklerini anlatıyor, “Valilik önemli bir girişimde bulundu. Acil çözüm bekleyen bu sorunlarda umut ışığı yandı. Dileriz kan kaybı bir an önce sona erer ve artık kaybeden İzmir olmaz” diyor...

Meteoroloji’yle çok ‘sıcak’ temas...

Belediyeler sorguda

HAVA alev alev. Yaşarken cehennemde gibiyiz.
Dışarıya çıkıp daha ilk adımda kan-ter içinde kalanlar, Meteoroloji’nin kulaklarını çınlatıyor bugünlerde bol bol.
Haksız da sayılmazlar. Meteoroloji’ye göre İzmir’de sıcaklık en fazla 35, bilemedin 36 derece. ‘38’ diyen yalan söyler.
Ya dışarısı?.. Orası bambaşka.
Bizim gazetenin yanı başındaki Karadenizli esprili bakkal Ahmet Bey, Meteoroloji’ye fena halde kafayı takanlardan.
Üşenmeyip her gün elinde termometre havayı ölçüp duruyor. Sabah başlıyor, akşama kadar saat saat not ediyor.
Geçen gün tam ölçüm sırasında denk gelince, “Özgür Bey bunu da yaz. Yanıyoruz, söndüren yok” demez mi!..
Gösterdiği termometre tıpkı insanlar gibi sıcaktan çıldırmış, 50 dereceye dayanmıştı.
Bizim muzip Bakkal Ahmet Bey, cıvası adeta yerinden fırlayan termometreyi elinde sallayıp, “Şu Meteoroloji yok mu, şu Meteoroloji!.. Kandırmaktan yorulmadı milleti” diye saydırıyordu.
Ona göre hava kışın buz kesse de, yazın asfaltta yumurta pişirse de, Meteoroloji, “güllük gülistanlık” diyordu.
Baktım çevremde pek çok kişi aynı düşünüyor. Halkın bu sorununa da değinmek boynumun borcu oldu.
Meteoroloji yetkilileri aman dikkat! Son tahminlerime göre kara bulutlar üzerinizde geziyor!
Tepesinde cayır cayır yanan güneş yüzünden asabı bozulan, öfkeden burnundan soluyanların hedefindesiniz.
Son sözüm:
Bugünlerde Meteoroloji’ye hissedilen sıcaklık gayet hararetli...
Örneği çok.
Mesela bizim Karadenizli bakkal Ahmet Bey...