Özay Şendir

Özay Şendir

ozay.sendir@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Mart ayında gıdaya ve temizlik ürünlerine normal bütçemizin kat ve kat üzerinde para harcadık.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, kredi kartı asgari ödeme oranlarını iki üç ay için daha aşağıya çekse keşke...

Evde daha fazla oturduğumuz için daha fazla elektrik, daha fazla doğal gaz, daha fazla su harcadık.

Mesela Büyükşehir Belediye Başkanı İmamoğlu, İGDAŞ ya da İSKİ’ye, mart-nisan faturalarının vatandaştan üçer taksit halinde alınması talimatı verse. Mesela, elektrik dağıtım şirketleri mart faturalarını gelecek üç ayın faturalarına bölmeyi düşünseler...

Ekonominin çarklarını döndürmek için makro düzeyde önlemler elbette çok önemli ama evlerde de çarkın dönebilmesi lazım.

Tayland’dan alınacak dersler...

Gördüğünüz fotoğraf Tayland’da bir iş merkezinin asansöründe çekildi.

Daha önceki salgınlardan çok tecrübeli bir ülke Tayland.

Virüs salgını başladığı sırada sadece Pattaya’da 800 bin kadar Çin vatandaşı vardı.

Hepsini hemen sınır dışı ettiler, üst üste önlemler aldılar, toplam hasta sayıları 411, can kaybı sayısı da sadece bir Tayland’ın.

İşi o kadar sıkı tutuyorlar ki asansörlerde bile kimsenin nefesi birbirine karışmıyor.

Herkesin nerede duracağını ve nereye bakacağını işaretlemişler.

Şu asansör meselesine bizim de bir bakmamız gerek...

Sarımsak’ı bırak, Tiryak’a bak...

Limni Adası’ndan yılda bir kere çıkarılan killi toprak,

Keçilerin sindirim sisteminde oluşan bezoar taşı,

Bir de Tiryak denilen özel bir karışım...

Koronavirüse değil ama bir zamanlar Osmanlı coğrafyasını da yerle yeksan eden veba salgınına karşı alınan önlemler bu saydıklarım.

Bilim insanı Nükhet Varlık’ın 1347 ile 1600 arasında yaşanan veba salgınlarını anlattığı bir kitabı var.

Çeşitli röportajlarında vebanın 18. yüzyıl içerisinde de Osmanlı coğrafyasındaki etkilerine dair oldukça önemli şeyler anlatıyor Varlık.

Hastalıklar farklı da olsa, insanların şifa arama yöntemleri aslında hiç değişmemiş.

Daha önemlisi, “Koronavirüs genetik olarak bizi etkilemez” deyip, sokakta fink atanların haberi olsun, dünyayı kasıp kavuran her salgın bizim coğrafyamızdan da geçmiş ve oldukça ağır hasarlar bırakmış...

Haberin Devamı

Sakal-bıyık, döner dürüm

Haberin Devamı

Yeniden moda oldu ama insan merak ediyor: Sakal ya da bıyığımız havadaki koronavirüslerin solunum yolumuza girmesini kolaylaştırıyor mu acaba?

Bu aralar paket siparişe yükleniyoruz ya, acaba döneri kesen ustanın nefesinde ya da lahmacunu açan ustanın elinde koronavirüs varsa, bu bizi enfekte eder mi?

Ölümü değil, yaşamı merak etmeli

Herkes nasıl ve ne zaman öleceğini bilmek ister, o andan korkar.

Oysa nasıl yaşadığın ne zaman öleceğinden daha anlamlı bir sorudur, önemini fark edemeyiz.

Korona günlerinde, bir yanda sağlık emekçileri var, hepimiz için hayatlarını riske atıyorlar.

Diğer yanda ilaç, erzak, temizlik malzemesi ne bulursa stoklayanlar var, gerçekten o ürünlere ihtiyacı olanların hayatlarını tehlikeye atıyorlar.

“Mesela kuzey kutbunu keşfe giderken, Mesela denerken damarlarında bir serumu, Ölmek hiç ayıp olur mu?” diyen Nâzım Hikmet mısrasında var, yaşam ile ölüm arasındaki zamana dair farklılıklar. Hayatı hep ertelemiş ruhların tepkisidir zor zamanlarda stokçuluk.

Akılla açıklamaya çalışan olsa bile vicdanla açıklanamayacak bir durumu akıl zaten kabul etmez...