Temmuz 1994’te dönemin Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş, Cudi’ye Türk bayrağı diktik diye açıklama yapmıştı.
Bugün Cudi Dağı’nın Sefine bölgesinde arbena eşliğinde yürüyüşler yapılıyor, insanlar Nuh’un gemisinin karaya oturduğu yere kadar gidebiliyor.
***
Eylül 2012’de PKK terörü Beytüşşebap ilçe merkezindeki askeri birliği hedef almıştı. O saldırıda 10 şehit vermiştik. Ardından Kato Dağı’nda başlatılan operasyonda 2 askerimiz daha şehit olmuştu. Bugün Şırnak’ın bu güzel ilçesi, Kato Dağı’nın eteklerindeki Zümrüt Kaplıcası sayesinde yerli turistlerin yaz-kış gittiği yerlerden biri oldu.
***
Yine Şırnak’ın Gabar Dağı’na bakalım. Ekim 2007’de operasyondan dönen askerlerimiz pusuya düşürülmüş ve 13 şehit vermiştik. Bugün o bölgelerde günlük turlarla gelip, dağ yürüyüşü yapıyor insanlar.
***
Hakkari’ye ayrı bir başlık açmak lazım. Terör örgütünün en büyük hedeflerinden biriydi Hakkari. 1985’te Serin Karakolu’na düzenlenen saldırıda 9 şehit verdik. 1991’de, Çobanpınar Karakolu’nda 6, Taşlıtepe Karakolu’nda 11 şehit verdik. Yine 1991’de Çınarlı ve Çayırlı köylerindeki jandarma karakollarına saldırdılar, 17 şehit verdik. PKK terörü sadece askerlerimizi değil yol yapımında çalışan işçileri de hedef aldı. Derecik’te 3 işçiyi katlettiler. Temmuz 2016’da Çukurca’daki üs bölgesine saldırının bilançosu 8 şehit, 25 gazi oldu. Hakkari artık bir başka şehir. Dünyanın 3. büyük çinko ve kurşun rezervlerine sahip. Siirt’e 110 milyon dolar yatırımla kurulan izabe fabrikasının bir benzerini istiyorlar çinkoyu işlemek için. Siirt için bir parantez açayım; Eylül 2011’de arabayla gezen 6 genç kıza ateş açmış ve dördünü öldürmüştü PKK. Hakkari’nin ilçesi olan Yüksekova’da 1990’larda terör saldırılarının dışında, terörün yarattığı ortamda çete kuran kimi kamu görevlilerinin haberleri olurdu. Bugün Sat Buzul Gölleri’nde dağ sporları festivalleri düzenleniyor.
***
1993’te Bingöl-Elazığ yolunda, otobüsten indirdiği 33 silahsız askerimizi şehit etmişti PKK. Bugün şehrin 35 kilometre uzağındaki Haserek Kayak Tesisleri’ne turistler gidiyor. 11 kilometre uzaklıktaki Ilıcalar beldesindeki kaplıca kaynakları yatırımlar alıyor.
***
1990’larda olayların ve terörün, toplu kalkışma çabasının zirveye çıktığı yerlerden biri Cizre’ydi. O Cizre’de toplam 100 bin kişinin katıldığı müzik festivali yapıldı. Sergiler açıldı. Geldiğimiz yer açısından Cizre’yi görmezden gelmek mümkün mü?
***
Mardin’i de yazmazsam olmaz. Terör örgütü 1987’de Pınarcık’ta 16’sı çocuk 30 kişiyi katletmişti. Temmuz 1991’de Midyat’ta sivilleri taşıyan araçlara saldırmış, 19 vatandaşı öldürmüştü. Kasım 2016’da Derik Kaymakamı’nı makamında şehit etmişlerdi. Son 3 yılda sosyal medya hesabınızda Mardin’de çekilmiş çok fotoğraf görmüşsünüzdür. Bir akraba ya da arkadaşınız mutlaka Mardin’e gitmiştir değil mi? Geldiğimiz yeri anlamak açısından önemli bir ayrıntı bu.
***
Yürekler ağızda haber bülteni seyretmek ne demek, 1990’ları yaşayanlar iyi bilirler. Bitlis, Batman, Muş, Diyarbakır, Mardin, Şırnak, Hakkari, Van, Siirt, Ağrı, Tunceli, Bingöl’de ve terörün zaman zaman hedef aldığı diğer şehirlerden karakol baskınları, şehit haberleri gelmiyor artık. Bugün 412 yaylada yeniden başlayan besicilik faaliyetlerinin haberleri yapılıyor.
***
Bitlis’ten dünyanın dört yanına kuru domates ihracatı yapılıyor. Adı hep saldırılarla anılan Derecik’te kurşunların değil yerleştirilen kovanlardaki arıların sesi var. Sulak arazi terörün değil on binlerce koyun, sütünden mozzarella peyniri üretilecek mandaların izi var.
***
Bir arama motoruna Üzümlü Karakolu yazın. 1990’larda terör örgütünün birden çok saldırdığı, çok şehitler verdiğimiz karakolun adıdır Üzümlü. Bugün ne olduğunu da yazayım: 2018’den beri Üzümlü Sınır Kapısı açık. Şirketler Irak’tan, Hakkari ve Van’a turist getirmede kullanıyorlar o kapıyı.
Birden çok kere saldırı deyince Dağlıca-Aktütün hattını da yazmak lazım. Terör örgütü mensupları Çarçele derler o alana, dört parmak işaretiyle saldırılar öncesinde militanların motive edildiği yerdir orası. Bu ülke Şemdinli’ye girmekle övünen medya yüzlerini görmüştü geçmişte. Bu sene 25 Şubat’ta Şemdinli’de Deprem ve Doğal Afet Farkındalık Toplantısı yapılıyordu. En son 23 Mart’ta Türkiye’de ilk iftar Şemdinli’de yapıldı haberini okumuştum.
***
1993’te Van’ın Bahçesaray ilçesi, Sündüs Yaylası’nda 14’ü çocuk 24 kişiyi katletmişti terör örgütü. Bugün Bahçesaray’da deprem konutları var. Kırmızı Köprü ve Kartal köyünde bulunan Fekiye Teyran Türbesi, kilise kalıntıları ne kadar turist çekiyor diye bakılıyor. Bahçesaray’ın dünyadaki CittaSlow yani “Sakin Şehir”ler listesine katılıp katılamayacağı konuşuluyor.
***
1990’ların sonu, 2000’li yılların başında İstanbul’da düzenlenen kampanyalarla topladığım kitapları Lice’ye götürürdüm. Uçak rötar yaptığı zaman çok zorlanırdım zira Lice’ye gidip, kitapları dağıtmam, saat 14.00’ten önce de Diyarbakır’a doğru yola çıkmam gerekirdi. Aksi takdirde yol güvenliği sorunu nedeniyle geceyi Lice’de geçirmem gerekirdi. Türkiye’nin bir parçasında bunları yaşamadan, 1994’ün Genelkurmay Başkanı’nın “Cudi’ye bayrak diktik” sözünü anlamak mümkün olmuyor.
***
Bir zamanlar adı terörle anılan Gabar’da bulunan petrolden önce bugün geldiğimiz noktayı anlamak ve ona sevinmek gerekiyor. Açılan kuyuya PKK’nın şehit ettiği öğretmen Aybüke Yalçın’ın adını vermiş devlet. Biliyor musunuz, Aybüke öğretmenin adı mezun olduğu Edremit Körfez Anadolu Lisesi’ne verildiğinde Mezunlar Derneği, Milli Eğitim aleyhine dava açtı, “Okulumuzun adı değişmesin” dediler. Avukatları “Bedavadan nam sahibi olunmaz” diyebildi. Bunların hepsini bu gözlerle gördük, bu kulaklarla duyduk. Acının en soysuz halini de yaşadık yani...
***
Aybüke Öğretmen keşke tek olsaydı.
Tunceli’ye bağlı Darıkent’te 11 Eylül 1994’te 6 öğretmeni kurşuna dizmişti PKK.
Bir ay sonra da Erzurum’un Katranlı ve Taşkesen köylerinde görev yapan 5 öğretmeni kaçırıp, 4’ünü şehit etmişlerdi.
Unuttuklarımız, hiç bilmediklerimiz, saymaya yerimizin kalmadıkları Gabar’da çıkan petrolden çok daha değerli aslında.
Atina-Ankara yumuşamasına ilk provokasyon
Manolis Kostidis’i uzun yıllardır tanırım, birlikte Selanik’te AB Zirvesi de takip ettik, Atina’da resmi görüşmeler de...
Tanıdığım Manolis barış yanlısı bir adamdır.
Benim Milli Savunma Bakanı Akar ile yaptığım röportajın Kathimerini’nin İngilizce versiyonunda 180 derece farklı bir başlıkla haber olduğunu görünce şaşırdım.
Bakan Akar, Yunanistan Başbakanı’nın Türkiye karşıtı konuşmasını seçim önü açıklamalarına bağlayıp, Ege’deki zenginlikleri paylaşmaktan, akil adamların buluşmasından ve Ege’de tatbikat yapılmayan süreyi uzatmaktan söz etti.
Seçim zamanı Kayseri gibi milliyetçi duyguları yüksek bir yerden Atina’ya gözdağı vereyim demedi ama Kathimerini gazetesinin İngilizce versiyonu, “Türkiye Savunma Bakanı gözünü Ege’ye dikti” diye başlık attı. Manolis ile konuştum, haberin Yunanca versiyonu olumlu çıkmış ama İngilizce sayfaların editörü bilerek ya da bilmeyerek röportajı 180 derece çarpıtan bir başlık atmayı tercih etmiş. Bu çarpıtmayı ABD ve AB büyükelçilikleri görsün diye yapmış olabilirler, bilmiyorum.
Bildiğim, deprem ve tren kazasının ardından doğan olumlu havanın birilerinin hoşuna gitmediği.
Telefonda Manolis Kostidis’e de söyledim, zaman zaman Skytv’de ilişkilerin eski haline dönebileceği yolundaki endişelerine katılmıyorum zira depremlerin ardından ekrana gelen “Ben seni sevdiğimi dünyalara haykırdım” türküsünün hatırı ve bizde bıraktığı iz çok derin.
Kathimerini bu yakışıksız ve provokatif tavır için Bakan Akar’dan İngilizce sayfalarından özür dileyerek barışa bir katkı sunar mı acaba?..