Bir Yunan konvoyunun Kıbrıs’a ilerlediğine dair yanlış bir istihbarat, Türk uçaklarının, Yunan gemisi zannederek Kocatepe muhribini vurmasıyla sonuçlandı. Gerçek çok geç anlaşıldı. Kocatepe, Akdeniz’in sularına gömülürken 54 asker şehit oldu.
21 TEMMUZ PAZAR
SAAT 06.20
ANKARA, GENELKURMAY BAŞKANLIĞI
Türkiye, Kıbrıs’a müdahale etmeye karar verdiği günden bu yana dikkatini hep Ege’de Yunanistan’dan gelecek bir saldırıya vermişti.
Başta İstanbul olmak üzere onlarca şehirde geceleri karartma yapılmasının, Trakya ve Ege’deki birliklerin teyakkuz durumunda olmasının sebebi, Yunanistan’daki darbeci Albaylar Cuntası’nın bir delilik yapma ihtimaliydi. Askerler, Trakya’dan değil ama Ege’den bir deneme yapılabileceğini düşünüyor ve denizi adım adım gözlüyorlardı. Kıbrıs’a doğru bir Yunan konvoyunun gitmekte olduğuna dair ilk hava keşif raporu, o sabah Genelkurmay’da verilen brifingde Başbakan’a aktarıldı. Bir gece önce Kıbrıs’ta yaşanan gerilim dolu saatler nedeniyle kimse bir hava fotoğrafı çektirip baktırma seçeneğini de düşünmüyordu. İstihbarat 11 gemilik bir Yunan konvoyunun Kıbrıs’a gittiği şeklindeydi.
SAAT 08.30
ANKARA, DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI
Türkiye’ye gelişine izin verilmeyen, uçağı havada iki saat tur atmak zorunda kalan ABD Temsilcisi Sisco, Dışişleri Bakanı Turan Güneş ile buluştu. Sisco’nun Atina’dan getirdikleri zayıftı, Türkiye kabul etmedi. Gerilim dolu bir görüşme oldu. Türkiye, Atina’dan isteklerini yazdığı kâğıda ilk kez Yunan konvoyu bilgisini geçirdi. O toplantıya Başbakan Ecevit de katıldı. “Yunan konvoyu geri dönmezse batıracağız” dedi.
Aynı dakikalarda Genelkurmay Başkanlığı’na farklı istihbaratlar gelmeye başladı. Bir pilot konvoyun tesadüfen bir araya gelmiş ticaret gemileri olduğunu söylerken bir başka pilot, konvoya muhriplerin de eşlik ettiği bilgisini geçti. Ankara’da oluşan kanaat Yunanistan’ın dokuz muhrip ve çok sayıda gemiyle Kıbrıs’a konvoy yolladığı şeklinde oldu.
ABD’NİN SÜPER DIŞİŞLERİ BAKANI DEVREDE…
Krizin başladığı günden beri görüşmeleri temsilcisi Sisco aracılığıyla götüren ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger bizzat devreye girdi. Türkiye’nin çıkartma kararını alır almaz kendi güvenlik konseyini toplayan ABD’li Bakan, Başbakan Ecevit’i aradı. İstediği, Birleşmiş Milletlerin ateşkes kararına uyulmasıydı. Burada zaman takvimini açayım, ateşkesin devreye girdiği zamana kadar Başbakan Ecevit ile Kissinger tam 16 telefon konuşması yaptılar. ABD askeri istihbarat avantajını kullanarak, Türkiye’nin köprübaşını tuttuğunu, takviye birliklerin Ada’ya varışına zaman olduğunu ve benzeri bir sürü bilgiyi kullandı. Ecevit ilk konuşmada konvoy meselesini iletti, Kissinger Atina ile konuşup geri döndü ve Yunanlılardan “O bölgede gemimiz yok Türkler bulurlarsa batırsınlar” cevabı aldığını söyledi.
SAAT 10.30
GİRNE KIYILARI
20 Temmuz gecesi gelen Rum ve Yunan saldırıları üzerine Mersin yolundan destek atışı için Girne açıklarına dönen Adatepe, Kocatepe ve Çakmak muhriplerine ateşi kesip hemen Arnavut burnuna ilerleme emri verildi. Türkiye, Yunan konvoyunun önünü denizde kesme planı yapmıştı. Üç muhrip Arnavut burnunu döner dönmez
üç Rum hücumbotunun saldırısına uğradı. Yaklaşık yarım saat içerisinde iki hücumbot batırıldı, biri yaralı olarak kaçtı. Muhriplerimiz çatışmanın ardından gelen emir doğrultusunda Baf’a doğru ilerlemeye devam ettiler. Bu sırada Hava Kuvvetleri Komutanı Emin Alpkaya ve Deniz Kuvvetleri Komutanı Kemal Kayacan, Anamur Radar İstasyonu’ndan alınan bir sinyal üzerine gemilerimizin yeri hakkında ilk konuşmayı yaptılar.
SAAT 13.30
ANKARA’YA ULAŞAMAYAN RAPOR: BÖLGEDE KONVOY YOK...
Yapılan yeni bir keşif uçuşunda iki ticari gemi olduğu, birinin Baf, birinin Libya’ya gittiği bilgisi vardı ama bu rapor Ankara’ya ya ulaşmadı ya da o sırada farkına varılmadı. Saat 14.00’te TRT Radyosu, Kıbrıs’a doğru giden Yunan konvoyunun geri dönmesi için süre verildiği haberini yayımladı. 14.15’te savaş uçakları filoyu batırmak için üslerinden havalandı. Tıpkı gemiler gibi savaş uçakları da sadece üsleriyle irtibat kurabiliyor, Ankara ile konuşamıyorlardı.
SAAT 15.05
KENDİ GEMİLERİMİZİ VURUYORUZ
Yanlış istihbarat ve iletişim problemlerinden kaynaklanan kendi gemilerimize saldırı 15.05’te başladı. İlk gelen dört uçağın bıraktığı roketlerden birisi Kocatepe’nin bacasından içeri girdi ve savaş harekât dairesine büyük zarar verdi. Gemilere saldıran pilotlar Türk bayraklarını görmüşlerdi ama eldeki bilgi Yunanlıların gemilere Türk bayrağı çektiği ve telsizden Türkçe konuşarak bir aldatmaca yapacağı şeklindeydi. Çakmak ve Adatepe hemen yan yana geldi ve dalarak bombardımanı engellemek adına baraj ateşi açılması emrini verdi. O sırada Anamur’a gelen bilgi gemilerimizin Yunan uçaklarının saldırısına uğradığı yolundaydı.
KAÇAN FIRSAT: GEMİDEKİ PİLOT ARKADAŞLARIYLA KONUŞTU AMA...
Çakmak gemisinde Girne açıklarında keşif uçuşu yaparken düşürülmüş bir uçağımızın pilotu vardı. Gemidekiler kendilerini vuranların Türk uçakları olduğunu anlayınca pilotu telsize getirdiler. Pilot havadaki arkadaşlarıyla konuşuyordu ama ondaki parola eskiydi, gemilerdeki parola da farklıydı. Pilotlar bunun da bir Yunan aldatmacası olduğunu düşündüler. İkinci akın başladı, Kocatepe’nin radar ve telsizi hasar gördü, Adatepe ve Çakmak da yara almıştı. Saat 15.30 gibi Ankara’da ilk farkındalık başladı. Türk uçakları, Türk gemilerine mi vuruyordu, tüm kuvvetler durumu tekrar kontrol etme kararı aldılar. İlk hücum 50 dakika sürmüştü. Gemi Komutanı Güven Erkaya, saat 16.15’te cephaneliği her an patlama riski bulunan Kocatepe’yi terk etme emri verdi. Bu sırada gemi batmaz da Rumların eline geçerse diye gizli yazışmalar ve emirler yakıldı.
SAAT 18.00
İKİNCİ HAVA AKINI BAŞLIYOR...
Ankara şüphelenmiş ama durum aydınlatılamamıştı. Kocatepe personeli birbirine bağlı sallarda dururken, Adatepe ve Çakmak yardıma gitmek istedi ama o sırada ikinci saldırı başladı. 10 dakika içerisinde Kocatepe yeni yaralar aldı. Adatepe ve Çakmak arkadaşlarına yardım edemedi ve sallar zayiat vermemek için aralarındaki bağlantı ipini kestiler. Kocatepe aldığı yaralara fazla dayanamadı.
Saat 20.00 civarında iki büyük patlamanın ardından sulara gömüldü. 54 denizci şehit olmuştu. Akdeniz’e dağılan sallardaki mürettebat, gelecek üç gün içerisinde çeşitli ticari gemilerce kurtarıldı. Kurtarılanların en büyük yarası kavurucu güneşin yol açtığı yaralardı.
İLK HÜKÜMET KRİZİ GÖLGESİNDE KOCATEPE ÇOK KONUŞULMADI...
Uçaklarımızın kendi gemimizi vurması Ankara’da büyük bir üzüntü yarattı ama devam eden harekât nedeniyle çok büyük bir krize dönmedi. O sırada Ankara hem ateşkesi kabul edin çağrılarıyla boğuşuyor hem de CHP-MSP koalisyonunda yaşanan ilk krizle mücadele ediyordu. Ecevit, harekâtın ilk adımı olan köprübaşı tutulduğu için Genelkurmay ile ateşkese uymak konusunda bir fikir birliğine varmıştı ama MSP Genel Başkanı Necmettin Erbakan harekâtın devamından yanaydı. Kabinede çözülemeyen kriz üzerine Genelkurmay’a geçildi, orada planlar tekrar konuşulunca, Erbakan da ateşkese evet dedi. Kıbrıs’ta toparlanan birlikler hedeflerine ilerliyor, Türkiye de ateşkesi kabul için zaman kazanmaya çalışıyordu...
AYNI GECE RUMLAR DA YUNAN UÇAKLARINI VURDULAR...
Yunanistan’daki cunta yönetimi Kıbrıs’a gemi değil ama uçaklarla yardım göndermek için önemli bir çaba içerisine girişmişti. Fransız yapımı 30 Noratlas uçağıyla 500 kişilik bir komando timinin Kıbrıs’a gitmesine karar verildi. Plana göre uçaklar alçaktan uçacak ve Afrika hattı üzerinden Kıbrıs’a yaklaşacak ve Rumların denetiminde olan Lefkoşa Havalimanı’na ineceklerdi. Plan böyleydi ama Noratlas uçaklarının sadece üçü çalışıyordu ve dolayısıyla da 100 kadar komando havalanabilmişti. Uçaklar iniş için alçalmaya başladığında durumdan habersiz olan Rumlar yerden ateş açtılar. Bir uçak vuruldu ve düştü. Kalan uçaklardan birisi havalimanına diğeri de izinsiz olarak İngiliz üssüne indi. İngilizler bu duruma sert tepki gösterip Yunanistan’a nota verdiler.
NANCY: BATIRIRLARSA BATIRSINLAR
Kissinger’ın yıllar sonra Türk diplomatlara anlattığına göre, Türk Genelkurmayı, Türk bayrağı çekmiş bir Yunan savaş gemisinin Kıbrıs’a doğru yol almakta olduğunu Başbakan Bülent Ecevit’e bildirince, o da hemen Kissinger’a telefon açıp uyarmış. Vakit ABD’nin doğu yakasında gecenin yarısı ve Kissinger, uzatmalı sevgilisi Nancy’nin yanında yatıyor. Kissinger, Ecevit’in telefonu üzerine ABD istihbaratıyla temasa geçmiş ve onlardan ‘Hayır, Kıbrıs’a giden bir Yunan savaş gemisi yok, giden bir Türk muhribidir’ cevabını almış. Ecevit, Kissinger’ın anlattıklarına inanmamış. Kendi istihbaratına çok inanan Kissinger da Ecevit’e, ‘Aman yapmayın, kendi geminizi batırırsınız’ diye uyarmış. Batırırım-batırmam tartışması uzayınca Nancy uyanıp, ne olduğunu sormuş. Kissinger, Ecevit’le aralarında geçen konuşmayı Nancy’ye anlatınca, o da, ‘Sana ne oluyor? Batacak olan ABD gemisi mi? Kendi gemisi. Batırırsa batırsın. Kısa kes, uyuyamıyorum’ diyerek yorganı başına çekmiş.
YARIN: Yunanistan’a demokrasiyi Türkiye getirdi