Geçen hafta İtalya ile Libya arasında 8 milyar dolarlık bir enerji anlaşmasıyla, mülteci sorunu için ortak önlemler alınmasını öngören iki anlaşma imzalandı.
Fiilen Türkiye’nin adının geçmediği bu haber gerçekte Türkiye adına bir zafer oldu.
Nasıl sorusunu hemen yanıtlayayım:
Türkiye ile Libya arasında hidrokarbon anlaşması imzalandığında Atina ve Kahire bu anlaşmaya karşı çıktı.
Yunanistan Dışişleri Bakanı Dendias ve Mısır Dışişleri Bakanı Şükri, telefon görüşmelerinin ardından yaptıkları açıklamada Trablus merkezli hükümetin herhangi bir uluslararası anlaşma ya da mutabakat muhtırası imzalama yetkisine sahip olmadığını iddia ettiler.
Onlar bunu iddia etse de İtalya geldi ve Trablus hükümetiyle çok sayıda anlaşmayı imzaladı.
Yunanistan Dışişleri Bakanlığı, Türkiye-Libya anlaşmasına Avrupa Birliği ve NATO’nun da tepki vereceğini söylemişti. Bakalım Atina şimdi İtalya’yı da şikâyet edebilecek mi?
Bu arada Trablus’ta bir mahkemenin Türkiye-Libya anlaşmasına dair verdiği can sıkıcı bir karar var ama Libya hükümeti sorunun aşılacağını söylüyor, dikkatle takip etmemiz lazım..
Diğer iki zafer de yine Yunanistan ile ilgili. Atina’nın, ABD Dışişleri Bakanı Blinken’ın 21 Şubat’ta Atina’ya düzenleyeceği seyahat için Miçotakis hükümeti tam bir şov planı hazırlamıştı. Aynı gün yapılacak Yunanistan-İsrail-Kıbrıs Rum Kesimi’nin toplantısına ABD Dışişleri Bakanı’nı da dahil etmek istiyorlardı. ABD Dışişleri Bakanı, gezinin Türkiye ayağını da düşünerek bu teklifi kabul etmedi. ABD, üç ülkenin toplantısına sadece teknokrat düzeyinde katılma kararı aldı.
Zafer olarak adlandırabileceğimiz üçüncü gelişme de Yunanistan’ın Doğu Akdeniz’de Türkiye’ye karşı gövde gösterisi yapmak için kurduğu planın İsrail tarafından bozulması oldu. Atina, 24 Nisan-5 Mayıs tarihleri arasında yapılacak olan ve ABD ile Fransız uçaklarının da katılacağı “Iniochos 2023” tatbikatına ısrarla İsrail’i de davet ediyor. Türkiye ile yumuşama süreci yürüten İsrail şu ana kadar bu ısrarlı daveti duymazdan gelmeyi tercih etti. İşin farkına varan Yunan medyasında İsrail aleyhine satır aralarında yorumlar yapılmaya başlandı bile. Atina, Türkiye ile sorunu olan her ülkeyi, özellikle de Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan’ı da geçmişte tatbikatlarına davet eden ülkeydi. Türkiye’nin ikili ilişkilerini yumuşatması Yunanistan’ın “Buralar bizim oyun alanımız” havasını söndürüyor. Atina, ayakları yere bastıkça, kendisini dev aynasında seyretmekten vazgeçtikçe, Türkiye ile sorunlarını daha kolay çözecek. Siyasi hırslarını tatmin etmek adına Türkiye ile düşmanlık politikası izleyen Dendias gibi adamlar yok olunca, barış çok daha kolay olacak.
Kemal Bey’in A Takımı tehlikede
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu bekleyen tek zorluk Altılı Masa’dan Cumhurbaşkanı adayı olarak çıkmak değil.
İşin bir de milletvekii aday listesi bölümü var.
CHP Tüzüğü’nün 52. maddes’nde “Bir kişi iki dönem üst üste merkez adayı gösterilemez” diye yazıyor.
Bu, Kemal Kılıçdaroğlu’nun A Takımı için oldukça kötü bir haber.
2018 seçimlerinde merkez yoklaması sayesinde listenin seçilmesi gereken yerlerine giren isimler 14 Mayıs’taki adaylıkları için ya yapılırsa ön seçime girecekler ya da milletvekili adayı olamayacaklar.
Kemal Bey’in, CHP delegesinin üzerini çizdiği, Parti Meclisi’ne almadığı isimlere parti yönetiminde görev vermesi part içi demokrasi adına şık olmasa bile tüzüğe aykırı bir durum değildi.
Bu kez, Genel Başkan kararının da üzerinde yer alan tüzük söz konusu ve bu konuda yapılabilecek çok şey yok.
Bakalım Kemal Bey, diğer küçük partilere yaklaşık 20 seçilme garantili yer verdikten sonra CHP içerisinde nasıl bir düzen kuracak ya da kurabilecek mi?
Batı Türkiye’ye karşı operasyon yapıyor mu?
Komplo teorilerine çok meraklı değilim, her kötülüğün ardında da dış güçler aramayı doğru bulmam.
Batı Türkiye’ye karşı operasyon yapıyor mu sorusuna evet ya da hayır demek yerine ben vakayı yazayım, siz karar verin.
Geçen sene doğal gaz fiyatları zamlandığında bütçesini Alman Dışişleri Bakanlığı’nın verdiği DW Türkçe Servisi konuya dair bir dosya haber yaptı. Haberde, pahalılık yüzünden ısınma sıkıntısı çeken insanların yaşadıkları anlatıldı.
DW Türkçe Servisi, dilediği haberi yapabilir, neden böyle bir haber yapıyorsun demeye kimsenin hakkı yok.
Ancak DW Türkçe Servisi, sadece bu haberi yapıp, kendi bültenlerinde yayınlamakla yetinmedi, bir de söz konusu haberi Youtube reklamı haline getirdi.
Türkiye’den bir kullanıcı Youtube’da bir video izlemek istediğinde önce bu 13 dakika civarındaki dosyayı izledi.
Bir medya kuruluşunun, yaptığı haberi para ödeyerek, bir başka mecrada reklam haline getirdiğini ilk kez gördüm.
Alman Dışişleri Bakanlığı bu garip durum için bir tavır aldı mı, Alman Maliye Bakanlığı vergi mükelleflerinin ödedikleri paranın böyle bir operasyon için kullanılmasına nasıl göz yumdu, hiçbirini bilmiyoruz.
Batı, Türkiye’ye karşı operasyon yapar mı, buyurun siz karar verin.
Özel okullara sınıflandırma mı yapılsa acaba?
Eğitimde fırsat eşitliği gerekliliğini sonuna kadar savunan biriyim.
Bu idealden uzak olduğumuz için hayatın gerçeği karşımıza iki tür özel okul çıkardı.
Türkiye’de işini iyi yapan, iyi öğretmenlere, hak ettikleri maaşları ödeyen özel okullar da var, kurs irisi diyebileceğimiz, öğretmenini sömüren, öğrencisine 100 tam puanla mezuniyet garantisi veren özel okullar da.
İki tür de özel okul olarak tanımlanıyor ama ama gerçekte iki tür arasında dağlar kadar fark var.
Bu durumda tüm özel okulları aynı kefeye koymak işini iyi yapanlara haksızlık oluyor.
Hem öğrenimi hem de eğitimi güçlü olan, lise ve üniversite giriş sınavlarında belli başarı kriterlerini karşılayan, öğrencisine daha fazla sosyal imkân sağlayan, sanat-spor branşları daha fazla olan özel okulları, Milli Eğitim Bakanlığı’nın belirleyeceği şeffaf kriterlere göre sınıflandırmak acaba yaşanan ücret ve zam oranı tartışmalarına bir çare olur mu?
Eğer böyle bir ayrım yapılır ve zam oranları okulun eğitim-öğretim kalitesine göre belirlenirse, doğru davranan özel okullar, yemek-kitap- üniforma gibi yan ücretlerle ilan edilen zammın etrafından dolaşmak zorunda kalmaz, ilkokuldan ortaokula ya da ortaokuldan liseye geçişte farklı ücret uygulamalarına gitmezler. Eğitim kurumlarına dürüst davranma hakkını tanımak, ortaokul ikinci sınıf ile ortaokul birinci sınıf öğrencisi arasında gelecek sene yaşanacak saçma fiyat farkını ortadan kaldırmak adına en iyi yöntem bu gibi duruyor.