Eğer boşanmış, eğer dul ya da eşinden uzakta yaşayan bir kadınsanız:
- Bir sürü erkek, sizi daha kolay elde edebileceğini düşünür.
- Diğer kadınlar için sevgilisini ya da eşini elinden alması muhtemel tehlike olarak görülmeye başlarsınız,
- Tamirat, tadilat ya da araba konusunda size yardım edebileceğini söyleyenlerin bir kısmının asıl derdinin “yakınlaşmak” olduğunu fark eder, iyi niyetli önerileri bile geri çevirmek zorunda kalırsınız.
- Komşularınız sizin hayatınızı herkesten daha çok merak eder, daha çok konuşur.
- Aileden, çevreden evlen baskısı gelir hatta adaylar bulunur.
- Mahalleden, uzak akrabalardan “namus bekçileri” türer, yanınızdaki erkek en iyi arkadaşınız olsa bile soru sorma, ikaz etme gibi bir hakka sahip olduklarını düşünürler.
- Tek başına çıktığınız tatil de gittiğiniz kafe de kimi “güdü tatmini” hastaları için “aranıyor” diye yorumlanır.
Hayat mücadelesine tek başına devam eden bir sürü kadın, eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın eşi Başak Demirtaş’a yönelik aşağılık sosyal medya saldırısının benzerlerini ve beterini yaşamak zorunda kalıyor.
Bu ülkede kadın olmanın zor olduğunu zaten biliyoruz, tek başına yaşayan kadın olmak hepsinden daha zor.
Yaptım ama sor bir niye yaptım? - 2
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, tanesine 3 liradan aldığı 100 bin maskeyi savunurken, “ultrasonik dikiş” vurgusu yapmıştı.
Şu an Halk Süt için tam 200 bin çanta üretiliyor.
Bu kez ultrasonik dikiş kullanmamaya karar vermişler.
Arkadaş madem ultrasonik dikiş daha iyi ve güvenli, neden vazgeçtiniz?
Makine dikişini tercih edince hem salgın döneminde çantalara insan eli değmiş olacak hem de çanta başına 40 kuruş civarı daha fazla para ödenecek.
Biliyorum, üç ayrı yerden teklif de aldılar ama şartlara uygun teklifler almak gereksiz sağlık riskini ve maliyet artışını ortadan kaldırmıyor.
Geçen yazımda İETT şoförleri için maske yapılan kumaşın, insan sağlığı için olmazsa olmaz Ekoteks belgesine sahip olup olmadığını sormuştum, cevap gelmedi.
Aynı soruyu şimdi hazırlanmakta olan bu 200 bin çanta için de sormuş olayım.
Bir de mümkünse bu çanta işinin de yine aynı ajansa verilip verilmediğini bilmek istiyorum.
Yemeden önce neredesiniz?
Lahmacunda domuz ve kanatlı eti var.
Zeytinyağına makine yağı katmışlar.
Bal desen sadece adı bal...
Tarım ve Orman Bakanlığı gıda ürünlerinde sahtecilik yapan firmaların listesini yayınlamaya devam ediyor.
Liste iyi ama şirketlerin adı değişiyor aynı adamlar farklı şirket isimleriyle insanların sağlığıyla oynamaya devam ediyor.
Cezalar caydırıcı olacaktı halen olamadı, cezayı şirketlere mi vermek lazım yoksa onların sahiplerine mi onu da hiç konuşamadık.
Önüme gelen yemeğin, aldığım gıda ürününün sağlık olup olmadığını, dolandırılıp dolandırılmadığımı o an bilmiyorum ama bir gün öğrenme imkânım olabilir diye düşünmek bir vatandaş olarak beni rahatlatmıyor.
Devlet dediğimiz mekanizma bak neler yemişsin demez, sağlıksız şeyleri yemene engel olur.
Her ürün denetlemeyeceğine göre, kimsenin bu tarz sahtekârlıklara cesaret edemeyecek kadar ağır cezaların konulması gerekiyor.
Hemen şimdi...
Kafa karıştıran Fransa
Bir yanda Rousseau, Kant gibi felsefeciler, Kongo ve Çad’a gittikten sonra yazdığı kitaplarda sömürgeciliği kınayan André Gide gibi aydınlar,
Diğer yanda çakma James Bond hesabı, helikopterden nükleer denizaltıya halatla inen, sömürgeci heykellerine sahip çıkan Devlet Başkanı Macron.
Bir yanda Fransız komedisinin yaratıcısı, dünyayı etkileyen oyun yazarı Molière, diğer yanda küstahlığıyla aklımızda kalan, trajikomik eski Cumhurbaşkanı Sarkozy.
Fransa’yı Fransa cumhurbaşkanları yüzünden sevemez hale geleceğiz yakında.