Schindler'in Listesi filmini Yunanistan'da seyreden çok olmuştur, tahminen Başbakan Kiryakos Miçotakis de seyretmiştir.
O filmde binin üzerinde Polonya Yahudi’sini ölümden kurtaran Oskar Schindler'in hikâyesi anlatılır.
Feridun Demokan adını çoğu Yunanlı bilmez, Başbakan Kiryakos Miçotakis de bilmez tahminen.
Oysa Nazi işgali altında açlıktan, soğuktan yok olmaya başlayan Yunan halkının durumunu gösteren fotoğrafları, canını tehlikeye atarak Yunanistan'dan çıkaran ve Life dergisinde 3 Ağustos 1942'de haberin yapılmasını sağlayan isimdir Kızılay Delegesi Feridun Demokan.
Dünyanın Yunanistan'da yaşananların farkına varmasını sağlayan, büyük yardımların önünü açan adamdır o.
Kurtuluş ve Dumlupınar vapurlarının hikâyesi Ege'nin dostluk denizi olabileceğinin hikâyesidir biraz da.
Bu hikâyeyi biz de çok az biliyoruz, Yunanlılar da ama savaş gemileri sayıları yerine bu hikâyeyi hatırlamak lazım aslında.
***
1883 yılında denize indirilen Euripidies vapuru, Tavilzade ailesine geçtikten sonra 1936 yılında Kurtuluş adını aldı.
Kurtuluş, 20 Ocak 1942 günü sabaha karşı Marmara Adası'nın kuzey sahilinde kayalıklara bindirdi, ardından battı.
Tek bir kişi bile ölmedi ama Kurtuluş'un batması Yunanistan'da büyük bir üzüntü yarattı.
Hatta Yunanistan’ın Hitler ile iş birliği yapan Başbakanı Georgios Tsolakoglou Kurtuluş'un batması nedeniyle açıklama yapmak zorunda kaldı.
Nazi ve İtalyan işgali altında ve İngiltere ablukası nedeniyle açılıktan her gün en az 20 kişi ölüyordu Yunanistan'da.
Ölüm o kadar çoktu ve yokluk o kadar fazlaydı ki Hekimler Birliği Kilise'den cesetleri gömmek yerine yakma izni almıştı.
İşte öyle bir durumda olan Yunanistan'ı ayakta tutan şey Kurtuluş gemisinin taşıdığı, Kızılay'ın teslim ettiği yardımlardı.
O yardımlar sayesinde Soupe Populaire adındaki aşevleri açılmış, insanların açlıktan ölmesi engellenmişti.
Kurtuluş, İstanbul'dan Pire'ye 6. seferini yaparken battı.
Her yolculukta bazen hava şartları, bazen savaşın tehlikeleriyle burun buruna geldi Kurtuluş. Mesela 5. seferinde Pire'de, İngiliz bombardımanına maruz kaldı, şans eseri yara almadı.
O seferde Yunanistan Kızılhaç'ının Başkanı Atanasyadis için özel olarak yollanan bir çuval unu taşımayı "bir kereye mahsus" olmak kaydıyla taşımış ve teslim etmişti Kurtuluş.
***
Taşınan on binlerce ton yardım malzemesinin bir kısmını sürgündeki Yunan hükümeti ve ABD’li Rumların kurduğu Greek War Relief Association karşılıyordu ama Türk Kızılay'ı ve savaşı ekonomik sıkıntılarıyla boğuşan Türk halkı da her seferde yapabildiği kadar Yunan halkına yardım yolluyordu.
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencileri 500 kilogram kuru fasulye yollamıştı Atina Üniversitesi öğrencilerine.
İstanbul'daki gazeteciler Atina ve Pire'deki gazetecilere 303 koli, İstanbul Belediyesi çalışanları Atina Belediyesi çalışanlarına bin koli yardım gönderdi.
Osmanlı Bankası çalışanları Yunanistan halkına 9 ton kuruyemiş yolladı bir başka seferde.
Kızılay çok fazla şey yaptı, gıda yardımının dışında hemşirelerin giyeceği pamuklu çoraptan tüberküloz hastaları için çarşaf ve yastık kılıflarına rağmen çok şey taşıdı Atina'ya.
Ocak 1942'de kendi halkına ekmeği karneyle dağıtan bir ülke, günlük ölü sayısı 300'ü bulmasın, 2.5 milyon insan yok olmasın diye elinden gelenin fazlasını yaptı.
Selanikli telefoncular Ankara'daki meslektaşlarından malzeme yardımı istediler, Kızılay, Yunanlı yetim ve öksüzlere yılbaşı hediyesi olması için iki ton kuru inciri de götürdü Atina'ya.
Daha 20 yıl önce gırtlak gırtlağa gelmiş iki ülke arasında dünyada eşi benzeri olmayan bir dayanışma yaşandı o dönemde.
***
Kurtuluş battıktan sonra Dumlupınar vapuru girdi devreye, Pire Limanı'na seferler devam etti.
Aynı ve hatta artan tehlikelerle gerçekleşti her bir sefer.
Mesela Dumlupınar’ın dümen zinciri bir değil iki kere koptu ilk seferde.
Zorluklarla Pire'ye varmak yetmiyordu Yunanistan halkına yardım için, Dumlupınar'ın ilk seferinde taşıdığı 3 bin 600 kilogram domuz etinin halka dağıtılmadığı, Alman işgal güçlerinde el konulduğu bilgisi gelmişti, taşıdığı yardımın peşine düştü Kızılay yetkilileri.
28 Mart 1942'de, Almanlar, Dumlupınar'ı canlı kalkan olarak kullandılar Pire Limanı'nda.
Dönüş yolunda kıyıya yakın mayın tarlalarından bir İtalyan gemisinin su izini takip ederek kurtuldu Dumlupınar.
Aynı seferde Andros yakınlarından geçerken, Ada'yı işgal etmiş İtalyanların top ateşine maruz kaldı, yara almadı.
Ama durmadı Türkiye.
İtalyan makamları uyarıldı, gemiyi tehlikeye atan ve yardım gemisi olduğunun görülmesine engel olan elektrik arızası için gemiye bir de elektrikçi atandı.
Atina'da bir parkta çiçeklerin sökülüp yerine patates ekildiğini görmüştü Türk heyeti, insanları yüzüstü bırakmadılar.
Dumlupınar vapuru da 6 sefer yaptı Pire'ye; bazen yaşamsal ilaçları götürdü, bazen yiyecekleri bazen giyim eşyalarını...
Nazi Almanya’sı, Türkiye'ye verilen yardım iznini uzatmadı. “İzmir'de Kızılhaç'a bırakın, biz oradan Yunan ve İsveç vapurlarıyla taşıtırız" dediler.
***
Yunan halkı Ali Fuat Cebesoy adını Yunan ordusuna karşı Gediz Harekâtı’nı yapan komutan olarak bilir.
Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis kim bu adam diye sorsa, önüne gelecek dosyada askeri bilgiler yer alır.
Mustafa Kemal Atatürk'e karşı İzmir Suikastı nedeniyle yargılanan Ali Fuat Cebesoy beraat ettikten sonra tekrar milletvekili seçildi, önce Bayındırlık, sonra Ulaştırma bakanlığı görevlerinde bulundu.
Yunanistan'ın bilmesi gereken asıl kısım şu:
Türkiye, Almanların gemi seferlerini yasaklamasından sonra da Yunanistan'a yardım yolladı.
Devlet Demiryolları çalışanlarının aralarında topladıkları 32 bin 550 lirayla aldıkları gıda ve giyim malzemelerini Yunanistan'a ulaştırmak istediler ama o dönem giyim eşyası, hububat ve kömürün ülke dışına çıkarılması kanunla yasaklanmıştı.
Yunanistan'a karşı Gediz Harekatı'nı başlatan, İzmit çevresinde Yunan ordularını zor durumda bırakan Ulaştırma Bakanı Ali Fuat Cebesoy devreye girdi, yasal engel bir şekilde aşıldı ve ülke dışına çıkması yasak ürünler bile Yunanistan'a yardım olarak yollandı.
***
Yunanistan Dışişleri Bakanı Dendias, belli ki Yunanistan'ın Başbakanı olmak istiyor.
Yunanistan'ın resmi haber ajansının İngilizce versiyonunu her gün takip ediyorum, ajans Başbakan'ın yapacağı bazı temasları ama Dışişleri Bakanı Dendias'ın atacağı her adımı haber yapıyor.
Kamuoyu yoklamalarında da Dendias, her seferinde kabinenin en başarılı bakanı olarak seçiliyor.
Türkiye karşıtlığını seçim malzemesi yapan Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy'yi görmüştük, yok oldu gitti.
Şimdi Yunanistan'da, Dışişleri Bakanı Dendias'ın, Türkiye karşıtlığı üzerinden başbakan olma çabasını izliyoruz.
Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis oturup elindeki uçakları, gemileri sayıp, vatanını ABD'ye peşkeş çekeceğine, Ege'nin dostluk denizi olması halinde iki ülkenin kazanacaklarını düşünmeli.
Bu çok zor değil, Kurtuluş ve Dumlupınar’ın dümen izinden gitmeye karar vermesi yeterli...
An’lar…
Geçmişe dair İstanbul fotoğraflarına bakarken insanın içinin acımadığı tek bir an bile olmuyor. Boğaz’ın grileşen halinden tutun da, caddelere, insanların kılık kıyafetine kadar üzülecek bir sürü ve haklı sebep bulmak mümkün.
1935, SULTANAHMET: Kalabalık olmak bazı yerlerin kaderidir ya, Sultanahmet de her zaman öyle oldu, bundan sonra da öyle olacak.
1960, BEBEK SIRTLARI: Boğaz’ın iki yakasından da karşıya baktığınızda betonun değil yeşillin görüldüğü yıllar. Eski bir rüya hali yani İstanbul’un.
1928, GALATA BONMARŞESİ: Türkiye’nin ilk alışveriş merkezi desek yalan olmaz. İçinde çeşit çeşit ürünlerin satıldığı ünlü mağaza.
Haftanın fotoğrafı
Kuşların koronavirüsü
Biz Omicron’u konuşuyoruz ve kuş gribi binlerce kuşu öldürmeye devam ediyor. Haftanın fotoğrafı İsrail’de çekildi. Afrika’ya göç eden vahşi turna kuşları İsrail’in Hula Vadisi’nde kuş gribi salgınına yakalandı. Şu ana kadar iki bin kadar kuş öldü ve bu rekor denilebilecek bir sayı aslında. Şimdi gripten ölen kuşları topluyor görevliler ve biz korumalı kıyafet giyen kimi görsek önce koronavirüs geliyor aklımıza.