İçişleri Bakanlığı genelgesine göre, gelin ve damat nikâh kıyılırken maske takacakmış. Peki, nikâh memuru “Gelini öpebilirsin” dediğinde ne olacak?
Takı törenleri de değişmiş. Salonun bir yerine konacak takı kutusu var bu sene. Söylemiş olayım, o kutudan tam altın çıkmaz, çeyrek ya da çeyreğin çeyreği çıkar, yazık oldu bu sene evleneceklere...
Toplu nikâh fotoğrafı olmaması aslında kötü değil. Yıllar sonra “Bak anan nikâhımızda bile nasıl da somurtmuş” diyenlerin sayısı azalacak.
Ne zeybek ne kasap havası ne de kolbastı... Bu sene düğünler düğün gibi olmayacak yani.
İçişleri Bakanlığı aynı evde oturanların sosyal mesafe olmadan aynı masada oturabilecek-lerini söylemiş. İyi de işletme sahipleri nasıl kontrol edecek, nasıl bilecek bu durumu? Uygulama tamamen insafa kalan bir uygulama.
Bir de kına geceleri ve bekârlığa veda partileri var. Acaba onlar tamamen yasaklanacak mı, yoksa kurallara mı bağlanacak?
Kötü olanı en sona sakladım. Bizim sağlımızı koruması için illa devletin kurallar koyması gerekiyor ve “Nasıl olsa okur okumaz, bizim millet şuna uymaz, bu yasağı deler” diyoruz. Asıl ayıp olan bu...
Mesele sokağa çıkmak değilmiş
Dün 11 bin 458 yeni vaka görüldü Hindistan’da.
Ofisler ve toplu taşıma hizmete açıldıktan kısa süre sonra geldi bu rekor rakam.
Perşembe günü Alabama, Florida, Kuzey Carolina ve Güney Carolina eyaletlerinde vaka sayısı rekor seviyeye çıktı.
Pekin’de Fengtai bölgesinde 11 mahalle karantina altına alındı. Savaş zamanı acil durum önlemleri uygulanıyor.
Buna karşılık, çarşamba günü Almanya’da hasta sayısı sadece 364 kişi arttı, sokağa çıkılmış olması, hayatın normalleşmesi hasta sayısını patlatmadı.
Demek ki mesele sokağa çıkmak, hayata dönmekle alakalı değil.
Eğer maskenizi takar, virüsten korunma yöntemlerine dikkat ederseniz hasta sayısı patlamıyor.
Disipliniyle ünlü Almanlar, önlemlere tam olarak uydukları için olsa gerek sıkıntı yaşamıyorlar.
Bizim memlekette “Maske delikanlıyı bozar” diyenden tutun da, çenesinin altında tutan, tespih gibi elinde oynayan, koluna takan, sonra ağzına kadar dolu minibüsler, sonra asansörleri halen eskisi gibi kullanmaya devam eden umursamazlar, korkusu geçince el yıkamaya üşenmeye başlayanlar...
Ya kurallara uyacağız ya da yine evlere kapatılacağız, hayat yine duracak, eylülde de okullar açılamayacak.
Karar da bizim, sorumluluk da...
Emre Kınay vakasında gözden kaçan
Emre Kınay’ı cümlelerle dövdük tüm bir hafta boyunca hatta yer yer kantarın topunu kaçıranlar da oldu.
Kız arkadaşına hava atmak için muhabir kaçırıp, fotoğraf makinesine el koyanlardan daha fazla eleştirilmemeliydi Emre Kınay.
Bu işin konuştuğumuz yanı, bir de konuşmamız gereken yanı var.
Tüm restoran ve kafelerin saat 24.00’te kapanması gerekirken, 00.30’da Cihangir’de halen açık bir mekânın önünde yaşanıyor tartışma.
O saate kadar neden kimse görmemiş, müdahale etmemiş acaba bu duruma?
Burada suçlu, bildirilen saatte mekânı kapatmayan iş yeri sahibi mi yoksa kapanmamış mekânda oturan müşteri mi?
Bu yasağı kim denetliyor, polis mi, zabıta mı bilmiyorum ama İstanbul’da gece hayatı denince Cihangir’e bakmayı akıl etmek çok zor olmamalı.
Kimileri gibi, Cihangir’i sembolleştirip, oraya gidenlere düşmanlık ederek yaşayan, siyasi kimlik oluşturanlardan değilim, aksine, kompleksli bulurum öyle insanları.
Ancak, bir kural varsa, bu herkes ve her semt için geçerli olmalı...
Ayvalık sahtekârlığı
Instagram’da Ayvalık zeytinyağı diye zeytinyağı satıyorlar. Bakıyorsunuz, sipariş numarası için cep telefonu verilmiş.
Onlardan birine “Fabrika numaranızı verir misiniz?” diye sordum, “Neden merak ettin?” diye başlayan ve çirkinleşen aşağılık bir mafya ağzıyla karşılaştım.
Tarım Bakanlığı daha önce ayıplı ürünler konusunda uyardı ama kimse dinlemedi, bu sahtekârlar halkı dolandırmaya devam ediyorlar.
İlanlar sosyal medyada yayınlanıyor ve denetlenemiyor diye bu sahtekârlara daha ne kadar seyirci kalınacak?