"Napan” diye tek Kıbrıs Türk lehçesini konuşmaya çalışan birileri mutlaka çıkmıştır karşınıza.
O kadar basit değil aslında mesele.
Soru ekinin olmadığı bir lehçedir Kıbrıs Türklerinin kullandığı lehçe.
Acıktın mı demezler mesela, acık/tın derler. Dile saygı duymak, kökenlerine bakmak gerekir dilin.
Toroslar’da yaşayan belirli Yörük gruplarında da benzer bir lehçe olduğu söylenir.
Kıbrıs’a dair bilgisi olanın çok az, fikri olanın çok fazla olduğu bir ülkeyiz biz.
Mesela şeftali kebabının kökeninin Konya Karaman olduğunu çok az insan bilir.
1990’lara kadar Osmanlı ölçü birimleriyle alışveriş yapan, nescafe değil Türk kahvesi tiryakisi olan insanlara, “Rumlaşmış bunlar” diyenler görmüştüm.
Bilgisi olmayan insanların en kolay yoludur genelleme.
Bir gün ıspanağın ekşisi molehiya yemeden, bir gün aralarına karışıp sohbet etmeden insanları yargılamak ya da dillerinin kökenine bakmadan dalga geçmeye çalışmak gibi hataları çok fazla yapıyoruz.
Bu sadece Kıbrıs Türklerine değil kendimize de haksızlık aslında.
Küresel ısınma ve seller
Sadece Türkiye’de değil Avrupa’da da on yıllardır görülmeyen büyüklükte seller ve heyelanlar yaşandı.
Hem küresel ısınma hem de bu kadar sel nasıl oluyor da oluyor diye düşündünüz mü hiç?
Eskiden bir ayda 100 kilogram yağış alan bir yer artık ayda 70 kilogram yağış alıyor.
Ancak eskiden bir ayın yarısına yayılan yağışlar şimdi 2-3 günde bitiyor.
Daha az da olsa daha şiddetli yağış sonuçta selleri ve heyelanları meydana getiriyor.
Daha az yağış, daha çok sel, garip ama gerçek bu.
Mutlu musunuz Elmalı paylaşımcıları?
Bayram tatili başladı, iki hafta önce Türkiye’nin bir numaralı gündem maddesi Elmalı Davası’ndan söz eden kalmadı.
Vicdanımızı rahatlatmak, beğeni almak için çocukların aile büyüklerinin fotoğrafı ve isimlerini paylaşanlar şimdi hangi sahildeler acaba?
Biz unuttuk gitti ama o çocukların kimlikleri deşifre oldu.
Şimdi büyük bir ihtimalle yeni bir kimlik verecek devlet onlara.
İyi ya demeyin, adınız değiştiğinde ne kadar sürede alışırsınız buna?
Biri eski adınızı seslendiğinde dönüp cevap vermez misiniz?
Çocuklara kıymamayı öğrenemedik bir türlü.
An’lar...
Her sene sadece bir tek kere 18 Temmuz oluyor. Her 18 Temmuz’dan geriye anlar kalıyor.
2002 Ecevit’in ardından Türkiye’nin Başbakanı olma hayali kuruyordu. DIşişleri Bakanlığı ve DSP’den istifa etti, Yeni Türkiye Partisi’ni kurdu. 18 Temmuz 2002’de Ankara’dan Kayseri’ye gitti İsmail Cem, bir fabrikada işçilerle yemek yedi. Başbakan olamadı ama Türkiye’nin saygın siyasetçilerinden biri olarak kalmayı başardı.
2007 Kaç çift, “Bizim şarkımız” diye tanımlamıştır acaba “Hello”’yu. Stuck On You, kaç ayrılık acısının milli marşı haline gelmiş, kasetler yıpranıncaya kadar ileri geri sarılıp, tekrar tekrar dinlenilmiştir? 1980’lere damgasını vuran Lionel Richie, 18 Temmuz 2007’de şarkılarını İstanbul’da söyledi...
2016 Hain darbe girişiminden üç gün sonra, Türkiye şehitlerini son yolculuklarına uğurluyor. Hep beraber üzgün hep beraber öfkeli olduğumuz anlardan birini yaşadık 18 Temmuz 2016’da.
Haftanın fotoğrafı
Şanlıurfa Harran’da çocukların imece usulü kurduğu Survivor parkurunu, profesyonel parkur haline getirdi Harran Belediyesi. Bir gün Dominik’te gerçek Survivor’da yarışmayı hayal eden çocuklarımız var artık. Şehrin evlere, sitelere hapsedilmiş streil yetişen, tek mutluluğu oyunda seviye atlamak ya da daha fazla test çözmek olan çocuklardan daha farklı yetişiyor Harran’daki çocuklar. Şehirde hep daha fazlasına sahip olarak mutlu olacağını zanneden çocuklara karşın, imece usulü oyun alanı yapan, elde olanı paylaşmayı bilen çocuklar onlar. İleride rahat ederler umuduyla yarış atına çevirdiğimiz, anne ve babaların kendi eksikliklerini tatmin etmek için kurstan kursa koşturduğu ve çocukluklarını çaldığımız çocuklarımız. Harran’da o parka gitseler ne internet ve oyunlar gelir akıllarına ne de televizyon başında zaman öldürürler... Sadece öğretim vermekle ilgilendiğimiz, eğitimlerine, ruhsal gelişimlerine, hayal kurma güçlerine
hiç bakmadığımız çocuklar, bizi affedin...