İşlediği cinayeti, “Namusumuzu temizledim” diye anlattı Melek Aslan’ı Diyarbakır’da sokak ortasında öldüren kardeşi.
24 yaşındaydı Melek, Adıyaman Kahta’dan çıkmış, Dicle Üniversitesi’nde matematik okumuştu.
Melek’i kardeşi öldürdü, cinayeti, bir zamanlar çok sevdiği, birlikte yuva kurmak istediği alçak azmettirdi.
Peki, neydi Melek’i ailesinin gözünde “namussuz” kılan?
Sevdiği adamla yaşadıkları mı, sevdiği adamın aileyi Melek’in cinselliği konusunda doldurduğu cümleler mi?
Kendi evladına değil de, saplantılı bir ruh hastasının sözlerine nasıl inanır insan?
Kendisinden başka kimseye zarar vermemiş olan Melek kimileri için “namussuz”, vergi kaçırıp, nüfuz ticareti yapıp, hakkından fazlasını alıp, hepimizin hakkını yiyenler “namuslu”, öyle mi?
Maalesef öyle zira namusu yanlış yerde arıyor, yanlış kodluyoruz.
Bir kadına duyduğu şehveti, seks yapma arzusunu aşk gibi sunan, geleceğe dair cümleler kuran, hayaller kurdurtan, amacına ulaştıktan sonra da arkasını dönüp giden adamlar “namuslu”, o adamlara âşık olan ve kanan kadınlar “namussuz” öyle mi?
Namus insanın beyninde, namus insanın vicdanında olur, başka yerinde değil...
‘Aşı’ krizinde gözden kaçanlar
Türkiye 2019 senesinde de grip aşısı krizi yaşamıştı. Dünya Sağlık Örgütü’nün, H3N2 suşunu geç belirlemesi nedeniyle üretim gecikmiş, sadece Türkiye’de değil bir sürü ülkede aşı sıkıntısı yaşanmıştı.
Aslında, grip aşısı meselesini 2017’den beri tartışıyoruz. Hatırlayın, Profesör Dr. Canan Karatay, “Grip aşılarının içerisinde alüminyum var, alüminyum, Alzheimer hastalığına yol açar” demişti. Sonradan aşılarda alüminyum olmadığı açıklandı ama o dönem bir sürü insanın kafası karışmıştı. Anlıyoruz ki insan sağlığına dair bu kadar sıkıntılı cümleler kurmanın yaptırımı yokmuş Türkiye’de.
Grip aşısı meselesine doz sayısı üzerinden bakmak hata. Mesela Uğur Dündar, İran’ın ithal ettiği aşı sayısının Türkiye’den fazla olduğunu yazdı ve çok da beğeni aldı ya, dünyada tek bir grip aşısı yok. Dörtlü (tetravalan) ve üçlü (trivalan) aşılar var. ABD’de 65 yaş üzerine üçlü aşıların kullanıldığı olmuştu. Aşı bulmakta güçlük çekiyorsak, üçlü aşılar alternatif olarak değerlendirilmeli mi, üzerinde düşünmek lazım.
Grip aşısı pazarı, anlık değil, önceden, yaklaşık bir yıl öncesinden bağlantıların yapıldığı bir pazar. Bugün 10 milyon doz aşı lazım deniliyor ama insan 2017, 2018, 2019 yıllarında Türkiye’de ne kadar grip aşısı kullanıldığını da merak ediyor. Geçen yıllarda kullanılan grip aşısı sayısı, bu sene gelen 2.7 milyon dozdan fazlaysa Sağlık Bakanlığı siparişte hata yapmış demektir. Eğer değilse, koronavirüs kaynaklı talep fazlalığının kriz haline geldiği ortaya çıkar.
Avrupa ile saat farkımız
Bugünden itibaren Avrupa’yla saat farkımız yine iki saat oldu.
Türkiye’de çift saat uygulaması sona erdiğinde Batı’dan uzaklaşıp, Doğu’ya yaklaşıyoruz tartışması yaşamıştık. Eğer koronavirüs olmasaydı, bu Avrupa’yla yaşadığımız son büyük saat farkı olacaktı.
AB içerisinde, yaklaşık 5 milyon kişilik bir ankette, çift saat uygulamasına karşı olanların oranı yüzde 84 çıkmıştı.
Avrupa Parlamentosu da 2018 yılında yaz-kış saat uygulamasından vazgeçilmesini karara bağlamıştı.
Avrupa Komisyonu da Mart 2021’de tek saat uygulamasına geçilmesi yönünde tavsiye kararı almıştı.
Koronavirüs yüzünden yerel parlamentolarda saat değişikliği halen ele alınamadı.
Bu kadar detayı yazdım zira saat tartışmasından da rejim krizi çıkarmanın bir manası yokmuş.
Türk halkının sevmediği laflar
“Konuşursam sokağa çıkamaz”: Bunu söyleyen ister Hadise’nin ya da Bergüzar Korel’in ablası ister bir siyasetçi olsun, fark etmez. Türk halkı bu tehdit cümlesini hiç sevmez.
“Hiç mi yok?”: İstenen şey ne olursa olsun, yok cevabının ardından gelen sorudur bu. Bugüne kadar istenen şeye yok denenin, hiç mi yok sorusundan sonra, var dediği görülmemiştir ama illa söylenir. Özellikle de sigara otlakçılarının en fazla kullandığı laftır bu.
“Bakarız”: İnsanı en çok belirsizlik rahatsız eder ya, ne evet ne de hayır demeyen, hiç renk vermeyen, söylendiğinde de baştan savma cümlesi olarak algılanan laf.
“Kilo mu aldın?”: Genellikle karşısındakinin canını acıtmak için kullanılan bir laftır. İlgi göstermek adına söylendiğinde de mutlaka ters teper.