Özay Şendir

Özay Şendir

ozay.sendir@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Ergin, bu tekliften kimseye bahsetmedi

Yarbay Güventürk:

Efendim siz askere çok yakınsınız. Gelin bize lider olun. Biz, bu iktidarı devirmek istiyoruz”

Bakan Şem’i Ergin:

Söylediklerinizde haklısınız. Ben avukatım. O bakımdan siz isterseniz yapın Beni karıştırmayın”

Türk siyasi tarihinin en kara sayfalarından biri 18 Aralık 1957’de yazıldı. Demokrat Parti’nin 1957 seçimlerinde oy kaybetmesine rağmen gücünü koruması Türk Silahlı Kuvvetleri içerisindeki cunta hareketlerini hızlandırmıştı. Darbeciler için en büyük sorun kimi başa geçirecekleriydi. Cuntanın önemli isimlerinden Yarbay Faruk Güventürk’ün aklına gelen isim Savunma Bakanı Şem’i Ergin oldu. 

Haberin Devamı

Randevu alındı. Bir bakana yapılacak darbenin başına geçmesini önermek riskli bir işti. Güventürk planı yapmıştı, bakan kendisini tutuklamaya kalkarsa onu vuracak ardından kapıdaki ciple Bolu’ya geçecekti. Bakan’ın Emir Subayı Adnan Çelikoğlu da cuntanın elemanı olduğu için kaçabileceğini düşünüyordu. Her neyse Milli Savunma Bakanı’nın odasında buluştular. Kibarlık cümlelerinin ardından Güventürk, “Gidişatı nasıl görüyorsunuz?” diye sorarak konuya girdi. Ardından inanılmaz bir konuşma gerçekleşti: 

Faruk Güventürk: “Efendim siz askere çok yakınsınız. Biz de sizi çok severiz. Önünüzde bir tarih nehri akıyor. Bu tarih nehrinin şerefini, şanını üzerinize alabilirsiniz. Gelin bize lider olun. Biz, bu iktidarı devirmek istiyoruz.” 

Şem’i Ergin: “Söylediklerinizde haklısınız. Fakat ben bir kasaba avukatıyım. Benim karakterim buna müsait değildir. O bakımdan siz isterseniz yapın. Beni karıştırmayın.” 

Görüşmeden sonra ne mi oldu dersiniz, Şem’i Ergin, Bakanlar Kurulu toplantısına gitti. Kimseye az önce kendisine yapılan darbenin başına geçme teklifinden söz etmedi. 27 Mayıs darbesinin ardından işin başına getirilen Cemal Gürsel’i telefonla ilk kutlayan o oldu.  27 Mayıs akşamı Harp Okulu’ndan kimlerin serbest bırakılacağına o karar verdi. Sonra o da tutuklandı ve Yassıada’ya yollandı. Dört yıl 2 ay ile en düşük ceza alan sanıklardan birisi oldu. Yassıada yolunda askerlerden dayak yemeyen tek isim olarak akıllarda kaldı. Şem’i Ergin’in günlükleri Yassıada’da Adnan Menderes aleyhine en fazla kullanılan delillerden biri haline geldi. Menderes, en yakınları dahil tutulan günlüklerle ilgili olarak “insanların özelini, gizlisini, kendilerine göre yazıp çizmenin ne yazık ki bir huy meselesi” cümlesini kurdu. 

Haberin Devamı

27 Mayıs... Herkesin bilip engeleyemediği darbe!

27 Mayıs’a dair en büyük yanılgılardan birisi de Askeri Darbe’nin engellenmesinde kaçırılan tek fırsatın 9 Subay Olayı olduğunu zanneder. Oysa durum hiç de zannedildiği gibi değildir. Başbakan Menderes’e yakın isimler darbeyi 96 saat öncesinden öğrenmiştiler. Daha da ilginç olanı aslında darbe herkesin gördüğü ama Başbakan’a kabul ettiremediği bir gerçek halini almıştı.

Menderes’in Savunma Bakanı’nın ihaneti: 18 Aralık 1957

‘İhanet Konuşmaları’

Albay Tarık Güryay, ‘Bir iktidar yargılanıyor’ adı kitabında makam odasında başbakan

Adnan Menderes’e dinlettiği ve okuttuğu Demokrat Partlilerin ses kaydı ve günlüklerinden bölümleri de aktarmış:

Haberin Devamı

Celal Yardımcı’nın sesi: Siz onun ne namussuz olduğunu bilmez misini?  

Fuat Köprülü: Bu memlekete, bundan daha mel’unu, bundan daha haini gelmemiştir. 

Ada Komutanı’nın Mendres’e okuttuğu günlüklerden birisi Samet Ağaoğlu’nun günlüğüydü...“Bu adama kaç kere söylemiştim. ‘Dikkat et, gerçek dostlarını kırma. Gün gelebilir, yanında kimsenin kalmadığını görürsün!’ diye. 

İşte o gün geldi, çattı. İşte yapayalnızsınız!” 

Bunlar odada Başbakan Menderes’e dinletilen ve okutulan kayıtlar-günlüklerdi. Bir de Ethem Menderes’in mahkemde delil olarak kullanılan ve herkesin duyduğu satırlar vardı 

Tarih 6 Haziran 1959: “İktidarımız durmadan yıpranmakta. Zavallı Başvekil (Adnan Menderes) 7–8 ay evvel ‘Vatan Cephesi harekâtı ile üç, beş ay içinde Halk Partisi’ni boş çuvala çevireceğim” demişti. Zeka ile idraksizlik bir arada.” 

Sadece Ethem Menderes değil, Refik Koraltan, İzzet Akçal ve Reşat Akşemsettinoğlu’nun anı defterleri de Menderes’in en üzüldüğü bölümler olarak akıllarda kaldı. 

Menderes’in Savunma Bakanı’nın ihaneti: 18 Aralık 1957

Darbeciyi deşifre eden mektup nasıl ıskalandı...

DP hükümetinde birçok kişi Milli Savunma Bakanı Şemi Ergin’den de şüpheleniyordu. Şemi Ergin istifa ettirildi; yerine Başbakan Adnan Menderes’in de yakın arkadaşı olan Ethem Menderes getirildi. 27 Mayıs’a yaklaştıkça gerginlik artıyor, bir ihtilâl olacağı yönünde ihbarların ardı arkası kesilmiyordu. O günlerde Milli Savunma Bakanı’nın Emir Subayı Çelikoğlu’nu çok zor durumda bırakan bir de olay yaşandı:

“Bakana gönderilen mektuplar özel kalem müdüründen geçerdi. O sabah özel kalem müdürü bakanın odasına girdiğinde ben de bakanın yanında duruyordum. Ethem Bey mektuplara baktı, isimsiz olanları seçti, zarftan çıkanı benim okumamı istedi. Mektupta, benim ve Osman Köksal’ın ihtilâl hazırlığı içinde bulunduğumuz belirtiliyor ve “Koynunuzda yılan besliyorsunuz” deniyordu. Mektubu okudum, bakanın yüzüne baktım. 

O da benden yanıt bekler durumda idi. Özetle, “Eğer ordu bir ihtilal yapacak ise benim içinde olup olmamam bir anlam ifade etmez. Adnan Bey diktatör mü olmak istiyor bu önemli’ dedim “Ethem Bey durdu, düşündü. “O diktatörlük yapamaz” dedi ve konu kapandı. 

Bakanlıktaki darbeci

Adnan Çelikoğlu, 1957 yılında Milli Savunma Bakanı Ergin’in emir subayı oldu. Demokrat Parti’nin aldığı birçok hayati karar elinden geçiyordu. Ancak onun ihtilalci subaylardan olduğunu çok yakın arkadaşlarından başka kimse bilmiyordu. Çelikoğlu, bu görevlendirmeyi şöyle anlatıyor:

“Milli Savunma Bakanlığı Temsil Bürosu Ankara Şube Müdürlüğü’nde çalışıyordum. Milli Savunma Bakanı Emir Subayı Atıf Ercikan’ın Amerika’ya tayini çıktı ve boşalan yere ben seçildim. Bu atamada ihtilalci subaylardan Sezai Okan ve Osman Köksal’ın gayretleri oldu. Ama en büyük destek Korgeneral Nüshet Bulca’dan geldi. 1957’den 27 Mayıs 1960 sabahına kadar Milli Savunma Bakanlığı emir subayı olarak siyasi kadroya çok yakın bir ihtilal komitesi üyesiydim.”

Darbeden 96 saat önce...

23 Mayıs Pazartesi sabahın ilk saatleri. İzmir, Karşıyaka’da, Naldöken semtinde oturan Albay Ali Rıza Ayberk’in evinde kapı çaldı. Gelenler ev sahibiyle değil, evde eşinin akrabası sıfatıyla misafir kalan Demokrat Parti Manisa Milletvekili Sezai Akdağ ile görüşmek istediklerini söylediler. Kapıya çalan kişi Altay Spor Kulübü’nün önemli isimlerinden Sezai Karabilgin’di. Karabilgin’in yanında iki kişi vardı. Gelenlerden biri durumu anlatmaya başladı: “27 Mayıs Cuma günü yüzde 100 bir ihtilal yapılacak, jandarmanın elinde olan bütün makineli tüfekleri tamir-bakım diye toplamışlar. Sen de alınacaklar listesinden hemen yurt dışına çıkman gerek.” 

Menderes’in Savunma Bakanı’nın ihaneti: 18 Aralık 1957

Bu bilgiyi alan Sezai Akdağ, trenle Ankara’ya gitti. O zaman milletvekillerinin kaldığı Ankara Palas Oteli’ne gitti, kendisine Meclis’e bakan bir oda verilmesini istedi. Gece yarısından sonra da odasındaki tülün ardından Meclis’in işgal edilişini seyretti. Ardından Ankara Palas’a gelen askerler tarafından tutuklandı. Akdağ’ın o geceye dair anılarında dikkat çeken nokta şu: Askerler Ankara Palas’ta kalan Kurtuluş Savaşı kahramanlarından Ali Fuat Cebesoy’u da almaya kalkmışlar ama Cebesoy direnmiş ve sonra yukarıdan gelen emir neticesinde özür dileyerek Cebesoy’u almadan otelden ayrılırlar. 

Ankara’ya ‘birlik’ gelemedi

Genelkurmay Başkanı Rüştü Erdelhun’un el yazısı notları, cuntanın hükümete kurduğu komplolara da ışık tutuyor. Darbe istihbaratını alan Erdelhun, Ankara dışından takviye kuvvet getirilmesini emreder. Ancak cuntacı ekip, Genelkurmay Başkanı’nın bu hamlesini boşa çıkarır. Paşa’ya göre, ‘takviye kuvvet rahatsızlık oluşturur’ fikrine ikna edilen Savunma Bakanı Ethem Menderes aracılığıyla Başbakan kandırılır.

Menderes’in Savunma Bakanı’nın ihaneti: 18 Aralık 1957

Darbeden 28 ay önce...

Manisa Milletvekili Sezai Akdağ’ın darbeye dair tek istihbaratı bu değilmiş aslında.  Yine röportajlarında anlattığı önemli bir olay daha var... Kendi anlatımıyla yazayım: 

“Darbeyi 1958 yılı Ocak ayının ilk haftası İzmir’de öğrendim… Halen İzmir’de olup AP teşkilatında bulunan Karşıyakalı Behiç Barhan, İzmir’de o zaman sahibi olduğum gündelik gazeteme telefon ederek, benimle gece yarısı Denizbostanlısı’nda ışıkları söndürülmüş bir arabanın içerisinde müşterek bir arkadaşımızla görüşmeye geleceğini, konunun çok üzücü olduğunu ve sadece bana itimat ettiklerini, kimseye haber vermememi söyledi. Bilâhare AP İzmir Milletvekili seçilen Fazlı Arınç’ın 1952 model Chevrolet otomobilini alarak Denizbostanlısı’ndaki randevu yerine gittim. Behiç Barhan ile Tarık Halulu geldiler. Halulu, Akis’in yazı işleri müdürüydü. Bana birtakım dosyalardan bahsedip bazı kağıtlar göstererek şubat ayında bir askeri darbenin hazırlandığını bazı isimler de vererek izahla, benim aracılığımla rahmetli Menderes’le görüşmek istedi. Bana o zaman verilen isimler arasında Faruk Güventürk, Sıtkı Ulay, Orhan Erkanlı, Ahmet Yıldız, Talat Aydemir, Sami Küçük, Cemal Gürsel, İnönü, Sıddık Sami Onar,  

Münci Kapani, Metin Toker ile bazı komünist olarak tanınan gazeteciler ve CHP’liler vardı…” 

Akdağ, bu anlatılanları dinledikten sonra bilgiyi getirenlerle ayrı ayrı Ankara’ya gider. Başbakan Adnan Menderes’ten randevu alır. Duyduklarını ve kendisine verilen kimi yazışmaları gösterir. Başbakan da bu isimleri tek tek inceleyecek vakti olmadığını söyler ve Özel Kalem Müdürü’yle çalışmasını ister. Akdağ itiraz eder ve ihbarcıların özellikle o isme bilgi verilmemesini istediğini açıklar. 

Başbakan düşüneyim der görüşme biter aradan üç gün geçer Başbakan Sezai Akdağ’a “O isimlere baktırdım. Hepsi mert insanlar, aralarında bize yakın olanlar da varmış. Heyecanlı olduğunu, mertliğini bilirim ama bu kadar vesveseli olacağını düşünemezdim” der. İhbarcılar Celal Bayar’a da bilgi verilmemesini istedikleri için konu kapanır. Darbeden 96 saat önce durumu öğrenen Akdağ’ın sessiz kalmasının sebebi belki de 1958’deki bu görüşmedir. 

Yarın: Darbeyi önceden kimler biliyordu?..