Özay Şendir

Özay Şendir

ozay.sendir@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

'Japonya’da yapılan binalar depremde çökmüyor, Türkiye’de yapılanlar çöküyor.’

6 Şubat felaketinden beri sosyal medyada Japonya’da yapılan inşaat işlerine dair binlerce kare paylaşıldı.
Japonlar bizden daha namuslu insanlar değiller ama müthiş bir denetim ve ceza sistemleri var.

Önce içinde insan yaşayacak bir binanın nasıl yapıldığına bakalım:

Japonya’da insanların yaşayacağı bir binanın projelendirilme yetkisi sadece “Kençikuşi” denilen mimarlar tarafından yapılabiliyor. Üniversiteyi bitirip mimar olan birinin devletin açtığı sınavı da geçmesi gerekiyor. Dostlar alışverişte görsün sınavı değil bu, girenlerin sadece 3’te biri geçebiliyor sınavı.

Haberin Devamı

“Sınavı geçtim, artık istediğim projeyi yapabilirim” de diyemiyorsun. Kençikuşi’ler arasında da sınıflandırma var. 3. sınıf bir Kençikuşi ahşap ve taban alanı 30 metrekareden küçük en fazla 2 katlı bina yapabiliyor. Ya da 2. sınıf bir Kençukişi okul, hastane, alışveriş merkezi projesi çizemiyor. Kimin ne yapacağı metrekare ve kat sayısına göre belirlenmiş durumda.

Türkiye ve Kuzey Kıbrıs’ta 138 inşaat mühendisliği fakültesi var. Dün mezun olan ile 50 yıldır bu işi yapan kişilerin imza yetkisi aynı. Bir adım ötesi, Japonlar da Türkler de SAP2000, ETABS, Robot Structural Analysis adlı programları kullanıyorlar ama programların da doğru sonuç vermesi için doğru verilerin girilmesine ihtiyaç var. Tıpkı Tıpta Uzmanlık Sınavı gibi, sorumlu imza için de bir sınav yapmayı düşünmek gerek. Bu fikrime kızanlar ABD medyasının örnek dosya olarak işlediği proje hatasından dolayı Malatya’da çöken binaya dair haberleri okuyabilirler.

Yine Japonya’da yüksekliği 60 metreden daha yüksek olan projelerde onay makamlarından biri de bakan. Bir projeye imza atanların hata sonucu ölüm durumunda cinayet suçlamasıyla yargılandığı bir ülke Japonya. Hal böyle olunca, kimse çürük bir iş yapmayı aklına dahi getiremiyor. Binanın projelendirme ve yapım aşamasında eğer tek bir suç işlenirse bile üç yıl hapis cezası kaçınılmaz oluyor.

Japonya’da Aneha Skandalı diye bilinen bir skandal var. Biz de örneğini çok gördüğümüz gibi, biri diplomasını, daha doğrusu sertifikasını kullandırtmış. Bu soruşturma sürerken başka yolsuzluklar da ortaya çıkınca adama beş yıl hapis, sertifika iptali ve yüz milyonlarca yen para cezası da kesilmiş. Devlet adamın sahtekârlığını yakalayamadığı için, bu adamın imzası olan projelerden ev sahibi olanlara 8 milyar yen yardım yapmış.

Haberin Devamı

Kobe depreminde de bir otel sonradan yapılan eklemeler nedeniyle yıkılınca otel sahiplerine 100 milyon yen para cezası verilmiş. Oteli yıkılan insanlara mağdur değil, suçlu muamelesi yapmak gerekiyor bazen.

Japonlar da depremlerde çok can kaybı yaşamış insanlar. Felaketlerden doğru dersleri çıkarıp, buna göre bir sistem kurmuşlar ve durmadan sistemlerini gözden geçiriyorlar. Japonların beklediği yaklaşık 9 büyüklüğünde bir deprem var. Simülasyonlara göre, 199 bin kişi hayatını kaybedilir. Adamlar felaket gelmeden çalışmaya başlamışlar. Bir yılda Tokyo’daki ağır hasar görecek bina sayısını yüzde 11 azaltmışlar. Türkiye’de güçlendirme işini doğru düzgün ele almamız lazım.

Haberin Devamı

Biz 1999’u ve 2007’yi baz alıyoruz ama unuttuğumuz zemin meselesi de var. Türkiye’de zeminlerin sıvılaşma meselesine 2019’dan beri doğru düzgün bakmaya başladık. Zeminde sıvılaşma varsa bina ne kadar sağlam olursa olsun, depremde zarar görmemesi imkânsız. Daha da kötüsü, kimi yapı denetim firmalarının sondaj raporlarını yakın yerlerdeki başka çalışmalara göre yaptıkları, başka çalışmaların fotoğraflarını kullandıklarına dair çok sayıda iddia var.

Sonuç olarak, Japonlar bizden daha namuslu insanlar değiller aslında. Bir Japon usulsüzlük yapar, çalar, çırparsa, mutlaka enseleneceğini biliyor, korkuyor, yapmıyor. Aynı işi Türkiye’de yapan adamsa nasıl olsa yakalanmam, deprem olacaksa da kim öle kim kala mantığıyla hareket ediyor.

İlk yapmamız gereken şey, yapanın yanına kâr kalmayacağını herkese göstermek. Yıkılan bir bina projesinde imzası olan herkesi yargı önüne çıkarmak. İkincisi, insanın yaşayacağı projelerde kimin neye imza atabileceğine dair bir standart oluşturmamız gerek. İster sınav olsun ister başka bir yol ama bu şart. YÖK, 138 fakültede de aynı kalitede eğitim verilip verilmediğine bakmalı ve gerekirse inşaat mühendisliği için de bir baraj puan belirlemeli.