1974 Barış Harekâtı’ndan hemen önce, Başpiskopos Makarios, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda Türkiye’nin desteğiyle konuşma yaptı. Tam da beklendiği gibi, Başpiskopos, Yunanistan’ı Sampson Darbesi’nden sorumlu tutan ve Atina’yı ülkesini işgal etmekle suçlayan bir konuşma yaptı.
O dönemde, meseleye “cihat” gözüyle bakan küçük bir kesim haricinde kimse hükümeti eleştirmedi.
Her savaş, bir siyasi hedefe ulaşmak için yapılır, ideal olanı, savaşmadan hedefe ulaşmaktır ama gerektiğinde de savaşılır.
Oruç Reis’in Antalya’ya dönmesini “Geri adım” diye yorumlayan yazıları okuyunca geldi bunlar aklıma.
Ankara, “Beni oyun dışında bırakarak Doğu Akdeniz’i ve kaynaklarını paylaşamazsınız” fikrini kabul ettirmeye çalışıyor.
Bunun için gerektiğinde süngü gösteriyor ama “bakım” adı altında diplomasiye de gereken şansı veriyor.
Bugün “Geri adım attık” diyen kalemlerin Doğu Akdeniz’e dair bir bilgi ya da fikirleri yok.
Belli ki sözlerinden alıntı yaptıkları Mustafa Kemal Atatürk’ün Hatay sorununu çözme biçimini de bilmiyorlar
Onlar, “Yunanistan ile savaşırsak, tüm dünya Erdoğan’a karşı birleşir, bu da iktidar değişikliğini kolaylaştırır” kafasındalar.
Yazık, bu ülke daha fazlasını hak ediyor aslında...
Bari Allah’tan kork da diyemiyorum
12 yaşındaki kız çocuğunu istismar eden utanmaz adam ifadesinde demiş ki:“Bu öpüş örf ve âdet içerisinde, dede şefkatiyle yapılmıştır.”“Allah’tan kork bari” diyeceğim ama yaptıklarını hatırlayınca onu da diyemiyorum.
İşkembe çorbasından çıkan kaşık
Babası yaşında birisine, tekme tokat dalan birisi Halil Sezai; savunulacak bir yanı yok terbiyesizliğinin.
Ama Türkiye’nin tek terbiyesizlik edeni Halil Sezai gibi davranmak da en az yapılan kadar mide bulandırıcı.
Trafik kavgalarına bir bakın, bırakın babası yaşında olanı, dedesi yaşında olanlara saldıranlarla dolu ortalık.
Yanında karısı olan adama saldırılmaz diye yazar delikanlılık kitapları, hamile kadının içinde olduğu arabanın üzerinde zıplayan şehir eşkıyalarını hatırlayın.
Metrobüs tartışmalarına bakın, dükkânın önüne park ettin etmedin diye çıkan olaylara bakın. İnsan gibi davranmayı, iletişim kurmayı çoktan unutmuş,
Ağzımızdan düşürmediğimiz delikanlılık raconunu pespaye etmiş bir ülkeyiz biz.
Halil Sezai’nin yaptığı çirkinlik, o çirkinliğe dair açıklaması mide bulandırıcı tamam ama sütten çıkmış değil, olsa olsa işkembe çorbasından çıkan kaşığız biz de...
Komik hallerimiz
Koronavirüse önlem amacıyla kendi aracında seyahat edenlere de maske takma zorunluluğu getirildi kimi yerlerde.
Dün Ilıca’da, Gediz Elektrik’e bağlı 6 kişilik bir ekip, bir yerde bir sokakta kazı çalışması başlattı.
Tek birinde bile maske yoktu, sokak sakinleri konuyu karakola taşıdılar filan...
Halimiz giderek daha da komik hale gelmeye başladı yani...