Okulların açıldığı gün, İstanbul’un trafik durumunu, pandemi sürecinde özel okullar ile veliler arasında yaşanan para kavgasını eğitim haberi zanneden medyanın, insanların eksiklikleriyle dalga geçme hakkı yoktur.
Türkiye’de yetişen bir öğrenci ortaokulu bitirinceye kadar, AB üyesi ülkelerde okuyan akranlarından 15 saat daha az matematik, 51 saat daha az fen bilimleri, 188 saat daha az sosyal bilimler ve 285 saat daha az sanat eğitimi alıyor.
Türkiye’de gazetelerin günlük toplam tirajı 1 milyon 762 bin, Şeyma Subaşı’nın takipçisi sayısı 3.1 milyon.
Türkiye’deki yüzden fazla üniversitenin rektörlerinin toplam takipçi sayısı bir Şeyma Subaşı etmiyor.
Türkiye’de yetişen bir öğrenci, sınavlara hazırlanmak için, kurs, etüt gibi yerlerde okuldaki kadar zaman geçiriyor.
Bu seneki üniversite sınavında matematikte 40 soruda 5.5, fen bilimlerinde 20 soruda 2.6 doğru cevap ortalamamız var. Bal yapmayan arılara benziyoruz.
İki yıllık meslek yüksekokullarının da kapısını açan üniversite birinci basamak sınavında felsefe, tarih, kimya, fizik gibi derslerden soru çıkmıyor. Acı ama gerçek, öğrenciler için soru çıkmayan ders, ders sayılmıyor uzun zamandır.
Eğitim sendikalarımız AB üyesi ülkelerle öğretmen maaşı ve çalışma koşullarına dair sık sık mukayeseler yaparlar. Keşke meslek içi eğitim süreleri ve öğretmen kalitesinin artırılması için de benzer mukayeseleri yayımlasalar.
Bir çocuğun en önemli kazanımları elde ettiği okul öncesi eğitimde sayımız hızla yükselse bile halen AB ortalamasının yüzde 40 altındayız.
Biyoloji dersinde balıkların kan dolaşımı çizmeyi öğrenmiştim, balık ayıklamayı kendi başıma öğrendim.
İstanbul en iyi özel okullarından biri, lise son sınıf öğrencilerine seçmeli ütü yapma dersi verdi iki sene önce. Çocuklara ne öğretiyoruz, onların hayatta neye ihtiyaçları var, eğitimle ilgili karar vericilerden kimsenin umursadığını zannetmiyorum.
Rahmetli Savaş Ay, Televole güzellerine İstiklal Marşı ve Atatürk’e dair sorular sorardı 1990’larda. O zaman da cevap veremeyen, yanlış cevaplar veren güzeller olurdu, bu zamanda da Şevval Şahin var. Tüm eğitim süreci Türkiye dışında geçen bu genç kadına yapılanlara bakınca, acı acı gülmeden edemiyorum...
Ah be Ekrem Başkan...
Koronavirüs teşhisi konan vatandaşların durumu ağırlaşmadıkça hastanelere yatırılmadığı bir dönemde, koronavirüs teşhisi konan Ekrem Başkan Türkiye’nin en önemli özel hastanelerinden birinde yatıyor.
Sağlık başka şeye benzemez elbette ama son Başbakan Binali Yıldırım, yaşı gereği çok daha risk taşıdığı bir dönemde, Ankara Şehir Hastanesi’ne başvurmuştu. Hoş Binali Bey de hastanede Sağlık Bakanı tarafından karşılanmıştı ama testi pozitif çıktıktan sonra evine yollanmış, hastanede yatırılmamıştı.
Sağlığın siyaseti olmaz demeyin, bu ülkede ayağınıza takılan taş parçasının bile siyaseti yapılır.
Cumhurbaşkanı olduğu dönemde Abdullah Gül, Hacettepe Hastanesi’nde kulak ameliyatı olmuş, odasından paylaşılan fotoğraftaki İngilizce başucu kitapları bile özenle seçilmişti.
Türkiye’de Bülent Ecevit’in başbakanlığı döneminden beri hastaneler ve komplo teorileri birlikte konuşulur oldu.
Başbakan olduğu dönemde Erdoğan’ın Marmara Üniversitesi Hastanesi’ndeki ameliyat masasından kalkmaması için uğraştıklarını itiraf eden FETÖ üyeleri var mesela.
Ekrem İmamoğlu, güven eksikliğinden devlete ait bir sağlık kurumuna başvuruda bulunmadıysa vay halimize, ortada böyle bir durum yoksa, sağlıkla aramıza döndükten sonra belki de empati duygusu adına bu seçimi tekrar düşünmek gerekir.
Fransa Kraliçesi’ne haksızlık
“Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler.”
Fransa Kraliçesi Marie Antoinette’e ithaf edilir bu söz.
Bu sözde aslında iki büyük haksızlık var.
Birincisi, pasta diye çevirdiğimiz “brioche” aslında şekerli ve tereyağlı bir Fransız ekmek çeşididir, pasta değildir.
İkincisi, bu söz kesinlikle Marie Antoinette’e ait değildir.
Fransız Devrimi’nin fikir babası J. J. Rousseau “İtiraflar” kitabında bir anekdot olarak yazmıştır bu sözü; adı bilinmeyen küçük bir prensesin, oyun oynarken ekmeğin bittiğini konuşan hizmetçilere söylediği söz olarak anlatılır.
Fransız Devrimi tüm dünyayı etkilemiş ve Fransa’ya büyük saygı kazandırmıştı ama Fransa Cumhurbaşkanı Macron sayesinde Fransa saygı duyulacak bir ülke olmaktan uzaklaştı hızla...
Kara kedi
Hurafeler ne sınır tanıyor ne de dil, din...
Mesela, “Salı uğursuzdur” diyenler bu inanışın kökeninin İstanbul’un fethine dayandığını bilmezler. İstanbul bir salı günü alındığı için Rumların başlattığı hurafe tüm coğrafyamıza yayılmıştır.
Kara kedilerin uğursuz sayılması da benzer bir durumdur. Ortaçağ Avrupası’nda Papalık kara kedileri şeytanla ilişkilendirmiş, ardından tıpkı cadılar gibi yakılmaları emrini vermiştir. Önce kara, sonra tüm kedilere yönelen ve yaklaşık üç asır süren bir kedi katliamı yaşandı Avrupa’da. Ardından, önce fare sayıları ve farelerle yayılan veba gibi hastalıklar dönemi başladı. Dün, tüm dünyada kara kedi farkındalık günüydü. Önünden kara kedi geçtiğimde tedirgin olanların haberi olsun istedim.