Depremin yıktığı Hatay’dan bahsedince ne cümleler gözün gördüğünü anlatmaya, ne de empati duygunuz oradaki insanların yaşadığını anlamaya yetiyor. Nereye giderseniz gidin, Hatay da sizinle birlikte oraya geliyor. Bir çatının altında uyumak ya da duş almak utandırıyor insanı...
Eskiden, Ahmet Telli’nin bir şiirinin adıydı sadece “Acının Tutanakçısıyım”.
Bugün, Hatay’dan söz edince, hep beraber “Acının Tutanakçısı” haline geliyoruz.
Ne cümleler gözün gördüğünü anlatmaya ne de empati duygunuz oradaki insanların yaşadığını anlamaya, yetiyor.
Güzel şehirlerden ayrılırken kalbim ya da beynim orada kaldı dersiniz ya, Hatay, bunun tam tersi olan şehir olmuş.
Siz nereye giderseniz gidin, Hatay sizinle geliyor.
Sonra bir çatının altında uyumak, duş almak, girdiğiniz herhangi bir sokakta enkaz görmemek hem şaşırtıyor hem de utandırıyor insanı.
Rakamlarla Hatay
Barınma
Önümde yüzlerce rakam var.
Çok tartıştığımız çadır meselesinden başlayayım:
Hatay’da büyük, küçük, şehir merkezi, ilçeler, köyler, toplam 81 bin 367 çadır dağıtılmış.
Çadır kentleri oluşturan dev çadırların sayısı 9 bin 54, bu çadırlarda 43 bin 221 kişi barınıyor.
Suriyeliler çok konuşuldu ya, çadır kentlerde kalan yabancı sayısı 9 bin 368.
Kurulmuş ve boş duran 759 devasa çadır var ama bu rakam bizi yanıltmamalı.
İlçe ve özellikle köylerde bireysel çadır isteyen insanlar var ve daha önemlisi, ilk günlerde Hatay’dan ayrılan insanlar şimdi evlerinden ve eşyalarından geri kalanları takip etmek için Hatay’a dönüyorlar.
Konteynerler meselesine gelince…
Konteyner kent diye tanımlayabileceğimiz Geçici Konaklama Merkezi sayısı şu an 97 ama planlanan alan 132.
30 bin 9 konteynerden şu ana kadar 4 bin 352’si kurulmuş.
Kolay iş değil alan temizleniyor, su ve kanalizasyon bağlantısı yapılıyor, ardından yerleştirme başlıyor.
Bahsettiğim 97 merkezde altyapı tamamlama oranı cuma akşamı yüzde 40 seviyelerine ulaşmıştı.
İş hayatı
Hatay’da yaşamı normale yakın hale getirmek için yapılan işlerden biri de kurulacak prefabrik çarşılar.
Her biri 25 metrekare olmak üzere bin 861 iş yeri oluşturuluyor. Bunlardan bir kısmı, mesela Honda
Kavşağı Kuzeytepe’de sadece gıda sektörü için kurulacak. 76 prefabrik dükkân da olduğu gibi belirli iş kollarına yönelik olacak.
Güvenlik
Şehirde güvenlik önlemleri son derece sıkı alınmış. Toplam 48 bin 743 güvenlik personeli var sahada. Bunlardan 17.521’i Emniyet, 17.568’i Jandarma, 13.654’ü Milli Savunma Bakanlığı personeli.
İş makineleri
Sayı her gün artıyor ama Hatay il merkezi ve ilçelerinde şubat sonu itibarıyla, kazıcı, yükleyici, dozer, ekskavatör, kamyon, greyder, bobcat, kepçe, vb. toplam 4.946 iş makinesi görevlendirilmiş. Türkiye yarasını imece usulü sarıyor, enkazı farkı il ve ilçelerden iş makineleri ve kamyonlar birlikte kaldırıyor. 6 Mart ile 21 Mart tarihleri enkaz kaldırma ve yıkım yapılacak sokakların listesi tam 11 sayfa uzunluğunda. Üstelik halen müdahale başlamış yüzlerce enkaz da duruyor. Oralara daha sonra girilecek.
Meslek liselerinin önemi
Eğitim sistemimizin en az ilgilendiğimiz kısmı meslek liseleri ikiz deprem faciasında da yine büyük işler yaptılar.
Hatay’da meslek liselilerin yaptığı 3 bin 231 adet çadır içi, bin 961 çadır dışı, toplam 5 bin 192 adet soba dağıtıldı.
Bunun dışında, 150 adet güneş enerjili şarj istasyonu ile meslek liseleri, halk eğitim merkezleri ve olgunlaşma enstitülerinde üretilen 24 bin 858 uyku tulumu ve 30 bin battaniye Hataylıları bir nebze olsun ısıttı.
Acının fotoğrafı
Gördüğünüz karedeki çizgiler Hatay’ın merkezindeki bir mahallede tamamen çöken evlere ait. Duvarda buna benzer her yanı kırmızılarla dolu çok sayıda uydu fotoğraflarından oluşan, üzeri kırmızılarla dolu mahalle haritaları var. Sokağa çıktığınızda gördüğünüz ve tüm şehre yayılmış büyük bir yıkımın büro duvarındaki hali dağıtıyor insanı.
Milli Savunma Bakanı Akar ile deprem bölgesinde
Hatay’da sokakta esnafla, çeşitli illerin barolarından gelip çöken binalardan örnek toplanmasını denetleyen genç avukatlarla, çadır kentlerdeki vatandaşlarla, Mehmetçik İlkokulu’nda görevli öğretmenlerle, çeşitli belediyelerin çalışanlarıyla sohbet ettim. En öğretici sohbet, kiraladığım aracı kullanan arkadaşla ettiğim sohbetti. Ev sahibi ile arasında kalan 500 liralık fark nedeniyle tutmaktan vazgeçtiği ev çökmüş, o binada çok can kaybetmişiz. Hem şehrine üzülen hem de yeniden doğmuş gibi olan şoför arkadaştan bir sürü faydalı bilgi aldım. “Görebilirsem Bakan Akar’ı göreceğim, sen ileride bir yerlerde bekle” dediğimde güldü, “Abi Bakan’a söyle, telefonculara yaptığından dolayı ben çok mutluyum” dedi.
Antakya merkezdeki Mehmetçik İrtibat konteynerinde idi Bakan Akar ve beraberindekiler. Bakan Akar, Genelkurmay Başkanı Güler ve çeşitli düzeyde subaylar toplantıdaydı. Bir süre sonra içeriye aldılar. Müsaade isteyip, otururken, Sayın Bakan’a, şoför arkadaş ile aramda geçen konuşmayı aktardım. Akar, çok detay vermedi ama depremin ilk günü çalışmayan GSM şebekesini kabul edilebilir bulmadığını, vatandaşın tüm hayatı boyunca telefona o gün olduğu kadar ne geçmişte ne de gelecekte ihtiyacı olmadığını yetkililere söylediğini belirtti. Normal sesle mi diye sordum, yorum yapmadı, tebessüm etti. Bu iş şoför arkadaşa kadar ulaştıysa demek ki normal bir toplantı yaşanmamış o gün. Sonra toplantıda diğer komutanları tanıtıp, bana değil deprem sabahı ne yaptıklarını arkadaşlara sor dedi. 2. Hudut Alay Komutanı, askeri minibüslerde bebe emziren anneleri, İskenderun’daki komutan kaldığı evden sağ salim çıktıktan sonra karargâhtan çıkıp enkaza müdahale sürelerini anlattılar. 8. Komando Tugayı, bir ay Afet izni verilen depremzede personelin, işini bitirip, süre dolmadan tekrar arkadaşlarının yanına döndüğünden söz etti. Dedim ya, 3 hafta sonra sıcak bölgede olacaklar yine. Hatay, çok sayıda dini ve etnik yapının yaşadığı bir şehir. Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın Hatay’daki çalışmalarında bu tablo önemli bir yer tutuyor, kimsenin kaşımasına fırsat vermemek adına tüm gruplarla yakın bir diyalog kurulmuş. Aynı anda Silahlı Kuvvetler’in Suriye ve Irak operasyonları devam ediyor, deprem yaşandı diye terör örgütü faaliyetlerine ara vermediği için operasyonlar da tüm hızıyla devam ediyor.
Depreme dair konuşmalarda dikkatimi iki nokta çekti:
Birincisi, Bakan Akar’ın ahlak vurgusu. Daha fazla önem verilmesine dair çok sık ifadesi. İkinci nokta “Eleştiriye asla karşı olmadım ama eleştiri adı altında Silahlı Kuvvetler’e düşmanlık yapanlar var” dedi. “Buradaki komutanlar insan, onların da vicdanı var, deprem olmuş, vatandaş yardım isterken, ben onlara kışlanızda durun mu diyeceğim, böyle saçmalık olur mu?” şeklinde konuştu. Farkına varamadığımız şey, deprem sabahı Hatay merkezdeki kışlalarda kalan personel sayısının 500 civarında olduğu. Kışla dışında kalan personel de depremzede olunca önce toplanıp sonra müdahale edilmiş.
Hudut Komutanlığı ilçelerde kurulu olan birliklerini hemen dışarı çıkarmış, hasar almayan ilçelerdeki birlikler de hasarı çok olan yerlere kaydırılmış. Sohbet bitti, dışarıya çıktım. Havalimanı yolunda haberlere baktım. Bugün deprem bölgesinde çalışıp, 20 gün sonra tekrar sıcak bölgeye gidecek kahramanlardan söz edilmiyordu.
Hatay’da devletin her kademesi, farklı partilere ait belediyelerden insanlarla beraber enkaz kaldırıyor, yara sarıyor. İnsan üzülmekten başka bir şey yapamıyor.
Hatay’ın nelere ihtiyacı var?
En çok unutulmamaya ihtiyacı var Hatay’ın. Şehrin eski haline dönmesi kesintisiz ilgiyle olabilir ancak.
Duş ve tuvalet meselesi halen problem. Konteyner kentler tamamlanmadan bu işi çözmek imkânsız gibi.
Hatay’da yıkılması gereken 29 bin bina var. Bir de restore edilmesi gereken tarihi binalar var. Ağır iş makinelerinin lastik ve bakım ihtiyaçları dâhil olmak üzere daha önce hiç tecrübe edilmemiş bir yapılanma oluşturmak gerek.
Gözlüğü bile enkaz altında kalan insanlardan söz ediyoruz. Konya Belediyesi’nin tek minibüsü her yere koşturuyor ama yeter mi derseniz, yetmiyor.
Kimlik tespiti yapılmadan kalkan cenazeler meselesi DNA’dan kimlik tespitiyle çözülmeye çalışılıyor. DNA örneği alınan merkez sayısını artırmak lazım.
Şehri terk edenlerden dolayı yapısal denetimi gerçekleştirilememiş binalar var. Bu binalara artık girmek lazım.
Üç şehit verdiğimiz merdivenler
Pençe-Kilit Harekâtı’nda görev yapan 8. Komando Tugayı, Hatay’da Murat Yıldız Kışlası’nda konuşlu. Kış konuşlanması ve eğitimi için görev bölgelerinden 1.5 ay önce Hatay’a dönmüşler ve depreme yakalanmışlar. Gördüğünüz merdivenlerde 3 şehit verdi tugay. Binada yıkılma-çökme yok ama çatıdan kopan parçalar merdivende şehit etmiş askerlerimizi. Şehitlerden biri, defalarca içeri girip, silah arkadaşlarının dışarıya çıkmasına yardım eden bir uzman çavuş. Deprem esnasında tugayda bulunan asker sayısı yaklaşık 300. Tugayın personelinin yüzde 80’iuzman çavuş ve sözleşmeleri er olduğu için onlar depreme tugayın dışında evlerinde yakalanıyorlar. Evi yıkılan-ağır ve orta hasar gören 824 personeli var 8. Komando Tugayı’nın. Dışarıdaki enkazda da vefat eden 8 personeli var. Tugay’ın içerisinde bir de Irak ve Suriye’deki birliklerin komuta merkezi var. İçerisinde yüzden fazla personeli olan bu binanın ilk katı çökmüş ama şehit ve yaralı yok. Yıkılmayan binada 3 şehit verip, ilk katı göçen binada şehit olmaması gerçekten şaşırtıcı. Tugay bugün destek için başka illerden gelen 6 tabura da ev sahipliği, ayni yardımlar için lojistik üs görevi yapıyor. Sahra fırın, mutfak, çamaşırhane ve duşlarıyla da Hataylılara hizmet ediyor. Cuma akşamına kadar 499 bin 850 ekmek, 371 bin 535 kişilik yemek çıkarmışlar. Çamaşırhane toplam 15 bin kişinin çamaşırlarını yıkamış, sahra duşları 40 bin 738 kişiye hizmet vermiş.
8. Komando Tugayı, deprem günü enkazda kalan silah arkadaşları dair çok sayıda kurtarma operasyonuna katılmış. Nisan başında tekrar operasyon alanına dönecekler.
Demir yumaklar
Hatay’ın her enkazın yakının bu demir yumaklara rastlamak mümkün. Depremin gücünü gösteren en önemli delillerden biri de bu olsa gerek.
Su meselesi
Hatay’da şebeke suyu tamamen bağlanmış durumda. Çadır ve konteyner kentlere de hat çekilmiş. Musluktan akan su, yıkanma ve çamaşır yıkamada kullanılıyor ama tedbiren içilmesine izin verilmiyor. Gördüğünüz sular 8. Komando Taburu’nun oluşturduğu lojistik üste olanlar. Dolaştığım çadır kentlerde de hep içecek su olup olmadığını sordum, hemen küçük bir şişe getirdiler.
Hava köprüsü
Ankara’dan Hatay’a her gün en az bir askeri kargo uçağı gidiyor. Şehirde acil ihtiyaç ne olursa hemen ulaştırılıyor. Hatay pistinin tam olarak kullanılamaması nedeniyle seferle kısa mesafede kalkıp inebilen CN-235 ya da bilinen adıyla CASA uçakları tarafından yapılıyor. Herkül diye bildiğimiz daha büyük nakliye uçakları olan C-130’lar İncirlik’e yardım malzemesi götürüyor, oradan TIR’larla ulaşım sağlanıyor.
Kahramanlardan söz edilmeyince...
Hatay Havalimanı yolunda internet sitelerine baktım. Brüksel’de Türkiye, İsveç ve Finlandiya arasındaki NATO zirvesi sürerken Tümgeneral Göksel Kahya Paşa’nın, Anadolu Ajansı canlı yayına başladığında ciddiyetiz gözükmesin diye misafirlerin elindeki bardakları orada görevliyle birlikte almasının üzerinde tepiniyordu birileri. Övgü ve eleştiri birbirinin ikizidir. Türk Silahlı Kuvvetleri 3 kıtada görev yapar, kara-deniz tüm sınırların korumasını sınır ötesinden başlattığını, Hatay’da ihtiyaç sahiplerinin adreslerine servis yapıldığını görmezden gelenlerin, her fırsatta orduya düşmanlık yapmaları adil gelmiyor bana. Eleştiri ile düşmanlık arasındaki farkı ne zaman fark edeceğiz acaba?