Özay Şendir

Özay Şendir

ozay.sendir@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Fuzuli’nin “Eğitim cehaleti alır, eşeklik baki kalır” sözünü kullanmayı severiz ama Türkiye’de eğitim cehaleti de almıyor.

6 Şubat’tan beri, gazetelerde, sosyal medyada, televizyonlarda ikiz depremlerin gücüne dair haberler yapılıyor.

Depremlerde açığa çıkan enerji için 132 atom bombası gücünde diyen de oldu, yuvarlak hesap 500 atom bombası gücünde diyen de...

İki gün önce Düzce Üniversitesi’ndeki bir öğretim üyesi, depremzede öğrencisine fırça atarken, “Bırak ya, sanki atom bombası attılar” diyebildi.

Haberin Devamı

Hangi dalda öğrenim verirse versin, bir akademisyen ülkesinin en yoğun acısından nasıl bu kadar habersiz olabilir?

Hadi habersiz değildir diyelim, bir öğretim üyesi yaşanan felakete nasıl bu kadar duyarsız kalabilir?

Üniversiteler sadece meslek öğretilen hormonlu liseler değildir, üniversitelerde daha iyiye ulaşmak için soran, sorgulayan insanlar yetiştirilir, üniversiteler kamuoyuna ters gelme ihtimali olsa bile bilim üzerinden konuşur.

Bu idealden geçtim, ülke kan ağlarken, “Sanki atom bombası attılar” diyebilen öğretim üyesiyle karşılaştık, pes bile denmez buna.

Düzce Üniversitesi, doğru bir iş yaparak söz konusu öğretim görevlisini görevinden uzaklaştırmış, iyi yapmış ama ya sonra…

Bir kınama cezası verilir, konu unutulur gider.

Depremde yanlış projeden yıkılan binaları görünce, YÖK’e sayısı 138 olan inşaat mühendisliği fakültelerine baraj çağrısı yaptım, ses çıkmadı, İTÜ ve ODTÜ’de onlarca profesörün verdiği öğrenim ile hiç profesörü olmayan fakülteleri sayarak, aynı standartta eğitim yapılabilir mi diye sordum, o soruya da bir cevap gelmedi. Duyarsızlık sadece bir depremzede öğrenciye küstahlık yapılması demek değil ki...

Türkiye’de aklımıza gelen tüm sorunların çözümü iyi bir eğitim ve öğretim sisteminde ve biz artık Fuzuli’nin “Eğitim cehaleti alır, eşeklik baki kalır” sözünün doğru olmadığını gayet iyi biliyoruz.

Seçmenin aklına saygı duymak

6’lı Masa’nın pazartesi günü yapılan toplantısındaki tartışmalara dair çok kulis yazılıp, çizildi.

CHP’ye çok yakın iki isim Akşener’in “Yeter” bağırışının odanın dışına taştığını, masayı tekrar terk eden Akşener’i Davutoğlu’nun durdurup, belediye başkanlarını kapsayan 12. maddeyi kaleme aldığını yazdılar. Ahmet Davutoğlu detay vermese de tartışma olduğunu doğruladı.

Haberin Devamı

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, salı gecesi Teke Tek’e katıldı.

O tartışmalı toplantıdan sonra, ortak açıklama sırasındaki mutsuz görüntüsünü “Tuhaf bir ışık gelmiş, mutsuz bir durum yok” diye açıkladı.

Cuma günü masayı terk etmeden katıldığı toplantıya dair yaptığı “Kılıçdaroğlu hiddetlenip ayağa kalktı” açıklamasını da “Kimse ayağa kalkmadı” diye düzeltti.

Farklı siyasi partiler arasında tartışma olması normaldir. Bugüne kadar garip olan, tartışmanın masada değil, medya üzerinden yapılmasıydı.

Şimdi işler halledildi, bir uzlaşı zemini sağlandı ve bundan sonraki hedef seçmene Türkiye’yi yönetme konusunda güven vermek.

Güven vermenin birinci koşulu hiç şüphesiz seçmenin aklına saygı duymak olmalı.

‘Eğitim cehaleti alır…’ sanıyoruz, almıyor

Polis zoruyla ahlaklı olunur mu?

Uşak’ta bir yapı denetim mühendisi, numune aldıktan sonra mikserdeki betona su katan işçileri uyarınca dayak yemiş.

Haberin Devamı

İşini düzgün yapanın başına gelene bakar mısınız?

Uşak Belediyesi’nin o binayı aynı gün mühürlemiş olması gerekirdi, yaptılar mı bilmiyorum.

Depremden sonraki yazılarımdan birinde “Siz hiç beton istenen şartlarda değil diye temel söken inşaat firması duydunuz mu?” diye sormuştum.

Betondan numune alındıktan sonra su katmak en bildik iş, bazen de C-30 beton diye gelen beton aslında C-20 kalitesinde çıkıyor.

Ama bunu ancak numune alındıktan 7 ve 28 gün sonra yapılan testlerde öğreniyoruz ve iş işten geçmiş oluyor.

Her binaya, diploma kiralayarak iş yapan her yapı denetim firmasına, her şantiyeye bir polis dikerek sorun çözemeyiz.

Ahlak eğitimin bir parçası olmadan, ahlaksızlık yapanın ticari hayatını bitirecek önlemler alınmadan bu işler düzelmeyecek.

Bahara ve savaşlara dikkat

Biz depremin yaralarını sarma, İstanbul’u depreme hazırlama ve seçim meseleleriyle ilgiliyiz fakat dünya yerinde durmuyor.

Bahar mevsiminde, Rusya’nın yeni bir taarruz ve Ukrayna’nın işgal altındaki bölgeleri kurtarmak için yeni bir operasyon başlatması bekleniyor.

Bu ay Ukrayna’ya 18’i Almanya’dan, 3’ü Portekiz’den toplam 21 Leopard 2 tankı gidiyor.

ABD Başkanı aksini söylese bile Ukraynalı pilotlar Arizona’da F-16’lar için simülasyon eğitimi almaya başladılar.

Münih Güvenlik Konferansı’nda ABD’li generaller Ukrayna’ya F-16’ların verilmesi meselesine zaten yeşil ışık yakmışlardı.

Bir diğer riskli alan, İran’ın nükleer silah elde etme meselesine gelince:

ABD’den bir yetkili mart başında İran’ın 12 gün içinde nükleer silah elde edebilecek kadar uranyum parçalamayı başaracağını söylemişti.

İsrail geçen yıldan beri müdahale hazırlığını zaten yapıyor ama ortaya bir başka durum çıktı.

Ülkedeki aşırı sağ hükümetin yargı reformuna karşı çıkan İsrail ordusunun yedek pilotları, taslak çekilmezse, rapor alarak, göreve gelmeyeceklerini ilan ettiler. Savunma Bakanı şimdi o krizi çözmeye çalışıyor.

Yani nisandan itibaren çevremizdeki ateş çemberi yeniden alevlenebilir ve hepsine dikkat etmemiz lazım.