En sert tartışmaları yaşadığımız Fransa, Yunanistan’ın 25 Mart Bağımsızlık Günü’ne 3 numaralı ismini yolladı.
Fransa, Cumhurbaşkanı ve Başbakan seviyesinde katılmadığı törenlerde Milli Savunma Bakanı düzeyinde temsil edildi.
Buna karşılık, Rusya Devlet Başkanı Putin, kutlamalara, Rusya’nın iki numaralı ismi, Başbakan Misuştinin’i yolladı.
Sayfada gördüğünüz fotoğraf, Sarmada’da, Rami Alsayed adlı Suriyeli bir gazeteci tarafından çekildi.
“Esad rejiminin vurduğu” TIR parkında, Türkiye’den Suriye’ye ihtiyaç malzemesi taşıyan çok sayıda araç bulunuyordu.
Saldırının ardından Milli Savunma Bakanlığı hemen Rusya Federasyonu ile temasa geçildiğini açıkladı.
Görünen o ki Rusya’yı her zaman olduğundan çok daha dikkatli izlememiz gerekiyor.
“ABD ile sorun yaşarken bizimle de karşı karşıya gelemezler” gibi bir düşünceye kapıldılarsa, Türkiye açısından bu sorunu çözmek, çok da zor olmayacaktır.
Popüler kültür koronavirüsü döver
Koronavirüs günlerinde ağzından çıkan her lafa dikkat kesildiğimiz Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ateş Kara’nın Twitter’da 287 bin 300 takipçisi var.
Buna karşılık, televizyonda ün kazanan Hakan Hatipoğlu’nun 302 bin 300, olayların adamı Nihat Doğan’ın 467 bin 200, televizyon-radyo bir şekilde hayatımızda kalan Pascal Nouma’nın 334 bin 900 takipçisi var.
Sadece bizim ülkemize dair bir durum değil bu.
Koronavirüs günlerinde dünyanın izlediği Dr. Fauci’nin şahsi hesabı yok, başında olduğu Ulusal Alerji ve Enfeksiyon Hastalıkları Enstitüsü’nün resmi hesabından açıklama yapıyor, o hesabın 1.3 milyon takipçisi var.
Kim Kardashian’ın, kendisinden geçtim, annesi Kris Jenner’ın 11.8 milyon takipçisi var.
NBA yıldızı LeBron James 49.4 milyon, Kim Kardashian
69.5 milyon takipçiye sahip.
Buna karşılık, ABD Başkanı Joe Biden’ın 21 milyon takipçisi var.
Sosyal medya elbette bir güç ama çok abartmak, sadece orada yaşamak insana ciddi hatalar yaptırır.
Toplum bilimcilerin cevap veremeyeceği sorular
Finans okuryazarlığı eğitiminin çok nadir verildiği bir ülkede, herkesin dijital paralarla oynayıp, kâr etmeye çalışması, ofiste, restoranda, çok bilirmiş gibi herkese tüyo dağıtması garip değil mi?
Adrese dayalı kayıt sistemi olan, yani öğrencinin evine en yakın okula kaydolduğu iddia edilen bir ülkede, her okulun önünde neden onlarca servis aracı durur?
Fiilen sınıfta kalmanın olmadığı, açık ortaokul ve lise öğrencilerinin sayısının milyonlarla ifade edildiği bir ülkenin Milli Eğitim Bakanlığı, koronavirüsün 3. zirvesine koşar adım gittiği bir dönemde, Cumhurbaşkanı’nın aksi açıklamasına rağmen, neden illa yüz yüze sınav diye ısrar eder? Sınavların, eğitim ve öğretimden daha önemli olduğu bir başka ülke var mı?
Koronavirüs döneminde toplanan kongre kalabalığını, yatay kamera çekimiyle açıklamaya çalışmanın, eleştirileri bitirmek yerine alevlendireceğini görmek zor değil mi?
Yumurta mı tavuktan, tavuk mu yumurtadan?
Türkiye’deki kamplaşma öyle kuvvetli ezberler yarattı ki meselelerin içinden çıkmak giderek zorlaşıyor.
Dünya Sağlık Örgütü, aralarında Türkiye’nin de olduğu 30 ülkede bir araştırma yaptırmış.
Bu araştırmaya göre, cinayetlerin yüzde 85’i, kadına şiddet olaylarının yüzde 70’i, trafik kazalarının yüzde 60’ı alkol tüketimi yüzünden oluyormuş.
Akit gazetesinin İstanbul Ofisi’nin kapatılmasını istediği Dünya Sağlık Örgütü’nün alkolizmle mücadelesi bir yanda, diğer yanda Türkiye’de alkolizmle mücadele edersen en azından belirli bir gruptan gelecek “Demek muhafazakârsın, muhafazakârlar İstanbul Sözleşmesi’ne karşı, demek senin için kadına şiddetin önemi yok” genellemesi.
Ezberler ve nefretler üzerinden siyasi mücadele hep böyle garip sonuçlar doğurur.