Her seçim öncesi yaşanan tartışma bugünlerde yine ısıtıldı.
Konu halkın oylarıyla seçilmiş belediye başkanlarının görevden alınıp, yerine kayyum atanması.
Kötü niyetin arkasına saklandığı “demokrasi” kelimesi meseleyi anlatmaya yetmiyor ama.
Önce Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde tartıştığımız Avrupa Yerel Yönetim Özerklik Şartı’ndan başlayayım: Bu Şart’ın 12. Maddesi taraf ülkelere hükümler arasında seçim yapma hakkı veriyor.
Şart’ı çekinceyle imzalayan tek ülke Türkiye değil. Avrupa Konseyi üyesi, aralarında tam demokrasi örneği olarak adını saydığımız ülkelerin de olduğu tam 31 ülke çeşitli hükümler için çekince koydu.
Türkiye’nin 1988’de imza koyduğu anlaşmayı Fransa çekincelerle birlikte 2007’de uygulamaya koydu.
Türkiye’nin daha demokratik bir ülke olması için mücadele etmekle, Türkiye’de olan biten her şeyi nefretle anmak arasındaki farkı karıştıranlar işin bu kısımlarını anlatmazlar size.
★★★
Size bazı vakalar sayacağım:
-Silopi’de, molotofla yakılan bir emniyet aracına belediye itfaiyesi müdahale etmedi.
-Urfa’da, Suruç Belediyesi açtığı bir parka YPG adına canlı bomba olan Arin Mirkan adını verdi.
-Batman’da belediyeye alınan 400 taşeron işçiden 328’inin kendisi ya da birinci dereceden akrabasının terör örgütüyle ilişkisi tespit edildi.
-Sur Belediyesi’nin verdiği inşaat ruhsatlarından PKK için fon aldığı anlaşıldı.
-47 AS 012 plakalı Mazıdağı Belediyesi’ne ait kamyonla Mardin’de, Cevizlik Jandarma Karakol Komutanlığı’na saldırı düzenlendi.
-Van, Çatak’ta belediye aracında gübre bomba düzeneği yakalandı.
-Silopi’de rögar kapağının altından 24 adet kalaşnikof, 6 mayın çıktı.
Seçilmiş olmak söz konusu belediye başkanlarına terör örgütüyle iş birliği yapma hakkını verir mi? Devletin teröre karşı kendini ve vatandaşını koruma hakkı “seçilmiş” olmaktan daha önemsiz değil.
★★★
“Seçilmiş” kelimesini bilerek tırnak içerisine aldım.
Mezopotamya Yayınları tarafından basılan İmralı Notları kitabından bir özet aktaralım size:
İmralı’da İdris Balüken, Pervin Buldan, Sırrı Süreyya Önder ve Öcalan arasında geçen bir konuşmanın özeti şöyle: İdris Balüken, bazı yerlerde Seçim Komisyonu’nun yanlış ve yıpranmış adaylar seçtiğini söylüyor. Bunun üzerine Öcalan, “Kim bu Seçim Komisyonu’ndakiler, Kandil mi belirledi, siz mi belirlediniz?” diye soruyor. Sırrı Süreyya, “Kandil belirledi” yanıtını veriyor. Öcalan, “Tamamıyla mı onlar belirledi, Parti Meclisi’ne gelmedi mi?” diye tekrar soruyor. Cevap Pervin Buldan’dan geliyor, “Parti Meclisi ya da MYK’da belirlenmedi.” Öcalan duruma kızıyor ve konuşmanın devamında terör örgütünün Öcalan’ın sözlerini de dikkate almadığı ortaya çıkıyor.
Kayyum atanması yöntemini eleştirenlerin bir kez olsun Kandil’deki terör ağalarının aday belirlemesine itiraz ettiğini duydunuz mu? Duyamazsınız zira arkasına saklanılan demokrasi lafı, sadece devlete karşı kullanılabilecek bir silahtır onlar için.
★★★
Sandıktan çıkan her sonuca kutsal metin muamelesi yapılmasına gelince;
Öyle bir dünya yok, İspanya’da ayrılıkçı iki bölge var. Biri Katalonya, diğeri Bask bölgesi.
Katalonya bölgesi bir referandum yaptı ve sandıktan yüzde 90 bağımsızlık kararı çıktı.
Ayrılıkçı olmasına rağmen Bask bölge yönetimi bile bu referandumu tanımadı.
Kaldı ki, sandıktan çıkan sonuç bu kadar anlamlı ya da değerliyse, Hatay’da çıkan sonucun ardından 15 Mayıs sabahı misafir edildikleri kamptan kovulan depremzedeler için neden ses çıkarmadı kimse?
Sandıktan istediğim çıkarsa demokrat, istemediğim çıkarsa asi olurum gibi bir tavır ancak Cem Karaca şarkısındaki yarım porsiyon aydınlara yakışır.
DEM’in aday belirleme sürecine Kandil’in terör ağaları hiç karışmasın, “seçilmiş” belediye başkanları belediye imkanlarını terör örgütüne kullandırmasın, o zaman kayyum işine beraber karşı çıkalım...