Romanya’nın 2012’de Amerikan şirketi Exxon ile bulduğu ve gözlerin Karadeniz’e çevrilmesine neden olan doğal gaz rezervi 120 milyar metreküptü. Üç katından büyük bir rezerve birlikte sevinsek olmaz mı?
Bulunan rezervin toplam piyasa değerini hesaplıyor herkes. O hesap doğru değil zira tüm rezervi bir anda çıkarmanın imkânı yok. Demek ki her sene doğal gaza ödediğimiz fatura minimum 5 milyar dolar azalacak. Az buz bir rakam değil bu.
Sayfada gördüğünüz karedeki adamın adı Carlo Cottarelli. IMF Türkiye Masası Şefi olarak tanıdık biz onu.
Taksit taksit ve her taksit için onlarca şart öne sürerek, 10.4 milyar dolar vermeyi kabul ettiği gün çok sevinmiştik.
Sadece 10.4 milyar dolara bağımsızlığını gölgeleyen maddelere sevinen biz en kötü ihtimalle yılda 5 milyar dolar getirecek ek kaynağı mı beğenmiyoruz şimdi?
Kimse adli sicil istemesin benden
Tecavüz suçlamasıyla yargılanıp, hüküm giymiş, eski bir milli güreşçiye unutulma hakkı tanıdı bir mahkememiz.
Madem öyle, devlet daireleri de adli sicil istemesin bizden, unutulma hakkına saygı duysun.
Madem öyle, bankalar, 10 yıl önce olsa bile kredi ya da kredi kartı sorunu yaşamış insanların sicilini tutmasın.
Madem öyle, askerlikten sonra yoklamaya yaptırmayanlara da aynı hak tanınsın, yoklama kaçağı diye bir suç olmasın.
Madem öyle, bir daha kimse 17 Ağustos depreminde kâğıt kule gibi yıkılan evlerin müteahhidine laf etmesin.
Unutulma hakkı diye tecavüzden hüküm giymiş birine dair tüm haberlere erişim yasağı koyan mahkeme,
Almanya, pedofili suçlularını cezaevinden çıktıktan sonrada damgalı tutuyor, siz ne yapıyorsunuz?
Verdiğiniz kararın neresinde kamu yararı var, yoksa nasıl böyle bir karar veriyorsunuz?..
Aklımda deli sorular
Son 20 yılda, üniversite sınavlarında birinci olanlar arasından acaba kaçı zengin oldu, müthiş bir işte çalışıyor? Çocuklarımızın, çocukluklarını çalan sınavlar ne kadar işe yaradı, merak eden kimse var mı acaba?
Türkiye’de satılan arabalarda neden sinyal çubuğu var acaba?
Aynı para birimini, aynı dili, aynı coğrafyayı kullanan insanlar, ortak sevinç ve ortak hüzün duygusunu kaybederse, o insanlara hâlâ millet denilebilir mi acaba?
Kendi tuttuğun takımı sevmekten çok, rakip takımdan nefret ederek taraftar olunabilir mi? Bu kadar çok nefret, nefret edileni değil, nefret edeni yormaz mı acaba?
Kediseverler ile köpekseverler arasındaki hangisi daha iyi kavgası bir gün biter mi acaba?
Dünyada baba-kız ilişkisi kadar kuvvetli bir başka ilişki daha var mıdır acaba?
Ebru Şallı meselesine dair
Yıllar önce belediyenin açtığı çukura düşüp ölen bir çocuk vardı.
Ailesi tazminatı kabul ettiği için “Çocuklarını paraya sattılar” vs. saçma sapan bir sürü yorum yapılmıştı.
O zaman şiddetle itiraz etmiş ve ailenin diğer çocuklarının eğitimi ve hayatı adına doğru bir karar verdiğini yazmıştım.
Ebru Şallı ile meselenin ne alakası var diyeceksiniz, çok alakası var...
Evladını kaybetmiş bir anne olarak ne bekliyoruz Ebru Şallı’dan, hayata küsmesini mi?
Hem nedir hayata küsmekten anladığımız bizim?
Her gün gözyaşı dökmesi mi, dökmediğini nereden biliyoruz?
Bir eve kapanıp, sadece oğlunun mezarına gitmek için evden çıkması mı istediğimiz?
Birileri öyle düşünebilir, bir başkası, oğlunun adını yaşatacak bir vakıf kurmak için daha çok çalışmasını önerebilir.
İçinde neler yaşadığını, özlemini bilmeden ne kolay doğruyoruz insanların hayatını?
Kaldı ki Ebru Şallı’nın yetiştirmekte olduğu bir evladı ve ona karşı da sorumlulukları var.
Ebru Şallı tatile gitmiş, yatta poz vermiş, canı yanan sevdiklerimizi alıp başka yerlere götürmüyor muyuz hepimiz?
Derdim Ebru Şallı falan değil, insanların hayatına ya da acılarına karşı bu kadar acımasız olan yanımız.
Gördük, diyelim ki kafamıza uymadı o portre, geçer gidersiniz, takip etmezsiniz.
Evladını kaybetmiş bir anneyi, sevgisizlikle, evladının yasını tutmamakla eleştirmekten çok daha insancıl bir tavır olur bu.