Bedava tuvalet kaldı mı, kalmadı...
Bir bardak su da parayla, bilene adres sormak da...
Çöpün bile parayla satıldığı gerçek dünyada yaşayıp, sanal dünyada bedava yaşadığımızı zannetmek ne büyük çelişki.
Akıllı cihazlarımız, para vermediğimiz uygulamalarla dolu ama bu onların bedava oldukları anlamına gelmiyor.
Bedava hizmet karşılığında, telefon rehberimizi, IP numaramızı ve daha bir sürü bilgiyi veriyoruz karşı tarafa.
WhatsApp 17 ayrı bilgi çekiyor telefonumuzdan, IMessage 9, Telegram 8, Signal 6, Threema 4 bilgi alıyor.
“O zaman, en az bilgi çekeni seçerim” yöntemi de doğru değil; birinin uçtan uca şifrelemesi yok, diğeri açık kaynak kod kullanmıyor.
Her neyse, tüm uygulamalar telefonlardan teker teker bilgileri çekiyor. O bilgileri işleyip anlamlı hale getirenlere “Veri Madencisi” deniyor ve madencilerin hazırladıkları listeleri de isteyenlere satıyorlar.
Hatırlayın, bir zamanlar CIA diye bir uygulama çıkmıştı, “Numaranız bu rehberde var mı?” diye soruyordu.
Rehbere bakmanın tek şartı kendi telefon rehberinizin kopyalanmasıydı, milyonlarca insan kaptırdı rehberini.
“Bedava internet” sunduğunu sandığımız Wi-Fi şebekeleri var ya, onlar da bilgilerimizi alabilirler kolaylıkla.
Sonuç olarak, gerçek hayatta da, sanal dünyada da, bedava diye bir şey yok.
Para vermeden kullandığımız şeyleri bedava sanmak gibi bir hata yapıyoruz, hepsi o...
Beyaz ile 26 yıl sonra
1995 yılında tanıdım Beyaz’ı, Eskişehir’e dönme planları yaptığı bir dönemde.
Şimdiki zamanın Radyo D’si olan, o zamanın Radyo Kulüp’ü adına bir teklif götürdüm Beyaz’a, kabul etti.
Sonra yürüdü gitti Beyazıt, Kanal D’de programı başladı, olması gereken yere çıktı.
Uzaklaştık ama kopmadık, o Turuncu Devrim’e Kiev’de turist olarak yakalandı, ben gazeteci olarak takip ettim.
Olduğu yere gidecek zamanım yoktu, olduğum yere gelme teklifini de güvenli olmadığı için ben kabul etmedim.
Hep çalıştı Beyazıt, durmadı. “Kefenin cebi yok” diye takıldığımız zamanlarda, “Ben çalışmadan duramam” derdi.
Çalıştı, ünlendi, ününü korudu, uğradığı haksızlıkların toplamı, yaptığı haksızlıkların toplamından kat ve kat fazla biri olarak kaldı hayatımızda.
Pazar günü, Milliyet Pazar’daki röportajını okudum Beyazıt’ın.
Pandemi dönemini, “Boş durmak, çalışmaktan daha yorucu” diye özetlemiş Beyazıt, şaşırmadım.
Vestel’in marka yüzü olmak, en çok çekimlerde yeniden heyecan duyduğu için mutlu etmiştir onu.
Bir zamanlar “Her evin oğlu” olan Beyazıt şimdi Z Kuşağı döneminde “Her evin ağabeyi” adayımız oldu.
Z Kuşağı, farklı bir kuşak, yaşamak için Berlin’i Paris’e tercih ediyorlar zira orada hayatı daha kolay yaşıyorlar.
Tasarımda, Z kuşağını da dikkate alarak, hayallerin de peşinde koşma garantisi veren Vestel için, hayallerini gerçekleştirmiş bir “ağabey modeli” çok doğru bir seçim olmuş.
Beyazıt, eğitimini aldığı seramik ve heykele yönelmek için bir atölye kurmuş ya, 1995’te, Eskişehir’e dönmüş olsaydı yine seramikle ilgilenecekti, ilk görüşmelerimizden birinde söylemişti.
Beyazıt, lakabı gibi Beyaz kalmayı becermişti, röportajda “emekliliği düşündüğü” zamandan söz etmiş.
Kimse git artık demeden gitmeyi düşünebilen adamlar hep zor bulunur.
Atı alan TEM’i geçti bile
Atı alan Üsküdar’ı geçti deriz ya, WhatsApp ve bilgilerin paylaşımı söz konusu olduğunda Üsküdar yakın kalıyor.
Aslında Ağustos 2016’dan bu yana Facebook ile WhatsApp arasında veri iletişimi yapılıyormuş zaten.
WhatsApp gelen tepkiler üzerine açıkladı bu bilgiyi, yeni sözleşme fiili durumun hukuki kayıt altına alınması çabası.
Yasal olarak bir şey yapmak mümkün değil zira WhatsApp verileri paylaşmadan önce kullanıcılarına veri paylaşımı dışında kalmak istediğini gösteren “opt out” diye bir seçenek sundu.
O seçeneği işaretlemeyen herkesi de veri paylaşımını onaylamış olarak kabul etti.
Eylül 2016’da bu seçenek kalktı ve o günden sonra uygulamayı kullanan herkes otomatik olarak veri paylaşımını onaylamış oldu.
Hukuken geçerli olan işlemlerin ahlak açısından ne kadar sıkıntılı olduğunu gösteren harika bir örnek bu.
Gündemden nemalanan KVKK
Türkiye’de Kişisel Verileri Koruma Kurulu diye bir kurul var.
Kamuoyunda WhatsApp tartışması başlayınca resen inceleme başlattılar, şubat başında bir karar vereceklermiş.
WhatsApp AB üyesi ülkelerde kişisel veri paylaşımı yapamıyor.
Bu yüzden de WhatsApp İrlanda’da ayrı bir şirket kurdu, farklı bir servis sağlayıcı gibi davranmak zorunda kaldı.
Durduk yere olmadı elbette bu, AB Genel Veri Güvenliği Regülasyonu zoruyla atıldı bu adımlar.
Türkiye’de kişisel verilerin korunması için çıkarılmış bir kanun ve denetleyici kurul, kamuoyu öfkesinden önce, verilerin paylaşımı işini hiç ele aldı mı?
Avrupa Birliği, kendi sınırlarında yaşayanları nasıl korumuş, biz benzerini nasıl yaparız diye hiç kafa yordu mu?
Soruyorum ama aslında hiç sanmıyorum.
Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’na aykırı hareket eden bir işletmeyi şikâyet etmek istediğimde, Mernis adres çekmiyor, şikayet gerçekleşmiyor diye yazdım, gık bile çıkmadı bu Kurul’dan.