“Tutarlı bir terbiye için Robinson Crusoe romanı, tüm çocukların kitaplığında bulunması gereken bir kitaptır. Çünkü bu kitap tüm ilimlerin açıklayıcısı ve okuma zevki bozulmayan herkesin okuyacağı bir kitaptır.”
Bana değil, 10 yaşındaki Atakan’ın, çocuklar için yazmadığı kitaplarını okuduğu için övgüler düzdüğümüz Jean-Jacques Rousseau’ya ait bu cümle.
Rousseau, hayali olarak evlat edindiği Emile üzerinden, anne ve babalara çocuk yetiştirme sürecine dair öğütler verir o kitapta.
O kitabın en güzel cümlelerinden biri de “Çocukların kendileri için gerekli olmayan kuvvetlere sahip olmaları onları güçlü kılmak yerine, zayıflatır” cümlesidir.
Atakan’ı çok övdük, çok okuması hoşumuza gitti ama çocuğunuz Atakan ile arkadaş olsun ister misiniz? Yaşıtlarının Atakan’ın yanında kendini yetersiz hissetmesi önce çocuğunuza zarar verir, sonra yaşıtlarıyla arkadaşlık yapamayacak olan Atakan’a. Koyu bir yalnızlık duygusuna itiyoruz bir çocuğu överek, farkında mıyız? Bakın tek kişilik sınıf istiyormuş Atakan, ne kötü... Soruyu “Atakan’ın daha az felsefe bilimi okumuş öğretmeni?”,” Atakan’ın büyüdüğünde kızınızın flörtü olmasını ister misiniz?” diye çeşitlendirebiliriz de...
Çocuklara felsefe öğretilmez mi derseniz, öğretilir elbette hatta P4C diye bir öğretim metodu olarak da uygulanıyor. ABD’de 1960’larda, zayıf olan tartışma kültürünü kuvvetlendirmek için Profesör Lipman tarafından geliştirildi. Çember halinde toplanan çocukların, bir uzman tarafından anlatılan bir hikâyeyi yorumlaması, sorular sorması ve üzerine tartışması diye özetlenebilir uygulama. Atakan, felsefe bilimine dair şeyler öğrenmiş, asıl ihtiyacı olan felsefe sorgulamasını değil. Arada dağlar kadar fark var.
Piaget’in bilişsel gelişim dönemlerine baktığınızda çocuklara soyut konuları anlatmaya en erken 12 yaşında başlanması gerektiğini görürsünüz. Kaldı ki Küçük Kara Balık, Pal Sokağı Çocukları, Şeker Portakalı gibi tüm dünyada bilinen ya da Ömer Seyfettin hikâyeleri gibi daha yerel olan kitapları da okuması gerekir bir çocuğun. “İçimdeki çocuk iyi ki ölmedi” diye cümleler kuranlar, şimdi gerçek bir çocuk Atakan’ın, çocuk olmasını engelleyecek kadar ağır bilgilerle donatılmasını alkışlıyor.
Atakan üstün zekâlı bir çocuk olabilir. Üstün zekâlı çocukların eğitimi tüm dünyada halen tartışılan bir konu. Akranlarından 2 yaş ileride olan bir çocukla, 4 ve daha üzeri yaş ileri olan çocukların eğitimleri için farklı modeller var. Atakan’ı okuması için seçilen kitaplardan aldığı bilgilerle değerlendirmek, sonsuz bir övgüye boğmak ilk başta Atakan’a ve Atakan’ın her çocuk kadar gelişmesi gereken duygusal zekâsını da haksızlık, farkında mıyız acaba?
Koral girdi, hava değişti
Çarşamba gecesi Suriye’ye en ağır sevkiyatlardan birini yaptı Türk Silahlı Kuvvetleri, yaklaşık 8-9 saat sürdü faaliyet.
Bugüne kadar Türkiye’nin harekât yapamayacağını düşünen Rus medyasında havayı değiştirdi o sevkiyat.
Sevkiyat sırasında giren silahların sayısı ya da ağırlığı değil tek biri değiştirdi aslında havayı.
O silahın adı Koral.
Aselsan tarafından üretilen Koral’ın en büyük özelliklerinden biri, hedef radarları karıştırıp, aldatması ve hava savunma sisteminde zafiyet yaratması.
Bir süredir “İdlib üzerindeki hava sahası Moskova’nın elindeyken Türkiye zor harekât yapar” tezi çöken Rus medyası şimdi başka bir havaya büründü.
Acı biber Maraş’ın mı, Antep’in mi?
Türkiye’nin en tatlı siyasi tartışması acı biber üzerinden yaşanıyor.
Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin ile CHP Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunç arasında uzun zamandır sürüyor bu tartışma.
Bir ara kapanır gibi olmuştu ama Antarktika Bilim Seferi sırasında Fatma Şahin, “Allah’tan yanımıza kırmızı Antep biberi almıştık” deyince, yeniden alevlendi.
Türk Patent Enstitüsü, Maraş biberini coğrafi işaret olarak resmen tescilledi ama aradan 18 yıl geçti halen sokakta farklı farklı isimler kullanılıyor.
Bu tartışmada Kahramanmaraşlı Ak Partililer ile Gaziantepli CHP’liler ne düşünüyor, en çok onu merak ediyorum...
“Zorbalığı engelle”
Sosyal medya zorbalık havasını herkes biliyor, herkes şikâyet ediyor. Çarşamba akşamı, “Zorbalığı Engelle” etkinliğinde sosyal medya kullanıcılarının çok yakından tanıdığı bir isim, dostum, Yüce Zerey’i dinlerken fark ettim ki zorbalık sandığımızdan çok yaygın ve herkes zorbalık mağduru adayı. Ev sahibi konumundaki Türkiye Gençlik ve Eğitime Hizmet Vakfı Başkanı Fatmanur Altun’un özellikle anne ve babalara uyarıları, yaptırdıkları araştırmaların sonuçlarından yola çıkarak çevrimiçi zorbalığın, gerçek hayattaki zorbalıktan farklılıklarına dair anlattıkları oldukça önemliydi.
Çevrimiçi Zorbalık kavramını gelecekte çok duyacağımız kesin.
Bugün mücadele etmezsek, mağdur, zorbalık yapana engel olmamanın da bir zorbalık olduğunu fark edersek, önüne geçenler olarak konuşacağız. Tek ve en önemli fark bu...