Adınızı sponsorlu işte görünce Ateş Hoca...
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın koronavirüs hasta sayısının son 1.5 ayın zirvesine yükseldiğini,
Okulların açılması için yapılan çalışmalar olduğunu söylediği basın toplantısının üzerinden bir gün bile geçmeden bir basın bülteni düştü posta kutuma.
Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu Üyesi, Prof. Dr. Ateş Kara Bursa’da bir etkinliğe katılmış, arı sütü, bal ve türevi ürünlerin faydalarından bahsetmiş.
Arıcılık ürünleri üreten bir firmanın sponsorluğunda düzenlenmiş sözünü ettiğim bu etkinlik.
Aman Hocam, özellikle de çocukları ve okula dönüşü konuştuğumuz bir ortamda, sponsorlu etkinliklerde ne işiniz var?
Konuşmanızda sponsor markanın reklamını yapmamışsınız, aksine, son derece bilimsel bir sunum yapmışsınız ama doğru zaman mı bu?
Ve Hocam, Profesör Dr. Ateş Kara adı, mart ayından beri güven endeksinin en üst sıralarında dolaşıyor, lütfen öyle kalın, orada kalın.
Etkiniz ve bu dönemde sizden beklenti, düşündüğünüzden çok daha fazla...
‘Yaşasın zengin olduk, vergi de olmayacak’
Karadeniz’de doğal gaz bulunduğu haberleri çıkar çıkmaz, toplu zenginlik hayalleri kurmaya başladık hepimiz.
Rüya kurmak iyi de Türkiye’de devletin ve özel şirketlerin gaz tedariki sorunu yaşamamak adına yaptıkları “Al ya da öde” anlaşmaları var.
Gaz ithalatı 2019 yılında düştüğü için, almadığımız gaza rağmen, Rusya 2.6 milyar dolar alacaklı gözüküyor.
Dünya üzerinde faaliyet gösteren tüm enerji kuruluşları “Dünyada doğal gaz kaynağı çok ama önemli olan taşınabilir ve satılabilir doğal gaz rezervi bulmak” diyor.
Hidrojen sülfat ve karbondioksit içerikli gaz da var, metan-hidrat içerikli kum taşından çıkarılan gaz da, burada önemli olan maliyet unsuru.
Ama asıl mesele nakliye.
Mesela boru hatlarında metreküp başına taşıma maliyeti, arazi yapısına ya da ihtiyaç duyulan basınç terminali sayısına göre değişiyor ve kilometre başına bir doları aşan rakamlar ortaya çıkıyor.
Sıvılaştırılmış doğal gaz satmak istediğinizde depolama ve taşıyacak gemi filosu maliyeti var.
Bulunduğu söylenen gazın Karadeniz’in Batı kıyılarında olduğunu düşünecek olursak, elbette sevinmek için ciddi bir sebebimiz olur.
Ancak toplu zenginlik hayalleri kurmanın, “Tüm devlet hizmetleri ücretsiz olacak, vergi almaya bile gerek kalmayacak” gibi ayağı yere basmayan düşler kurmanın hiç manası yok.
Cumhurbaşkanı’nın açıklamalarını dinlerken bu bilgilerin aklımızda bulunmasında büyük fayda var...
Hani kadının beyanı esastı?..
18 yaşında, gencecik bir kız, cinsel saldırıya uğradıktan sonra intihar etti, günlerce yoğun bakımda kaldı, yaşama asılmadı, öldü.
Cinsel saldırının faili Musa Orhan ancak o mağdur genç kız hayatını kaybettikten ve sosyal medyada tepkiler çığ gibi büyüdükten sonra tutuklandı.
Siirt Cumhuriyet Başsavcılığı açıklama yapıp dedi ki, “Adli Tıp bulgularına göre iddianame düzenlendi, 27 Temmuz’da tutuklama istedik”.
Arkadaş, geçin İstanbul Sözleşmesi’ni, Yargıtay’ın içtihadı ne diyor?
“Bir kadın ya da çocuk, kendi şerefini ve namusunu da ortaya koyarak, kendisine cinsel istismarda bulunulduğuna dair bir iddiada bulunmaz. O nedenle, somut olayın özelliklerine göre değerlendirme yapılır.”
Bu adamı serbest bırakma kararı nasıl alındı?
Bir dava dosyasında cinsel istismara uğradığını söyleyen mağdura değil de sanığa neden güvendi sistem?
Kadının beyanına değil Adli Tıp bulgularına güvenmek demek, Yargıtay içtihadına aykırı karar vermek değil mi?
Kadın lehine olan içtihadı bile uygulamıyor mu bizim mahkemelerimiz?
Okullar kapalı, kalanı açık
Okullar kapalı lise ve üniversiteye hazırlık kursları açık.
Okullar kapalı, spikerlik ve diksiyon kursları açık.
Okullar kapalı, şiş ve tığ ile oyuncak yapımı kursları açık.
Bu kurslar açık diye okulların da açılması gerekmiyor.
Ama okulları kapalı tutacak kadar bir salgın yaşıyorsak, bu kurslar nasıl açık olabiliyor?