ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Nicolas Granger birkaç gündür bölgede çeşitli temaslarda bulunuyor.
Bu temaslarda bugüne kadar görmediğimiz bir tablo ortaya çıktı.
ABD’li Temsilci, terör örgütünün Suriye’deki siyasi ayağından bölgedeki siyasi hâkimiyetlerini diğer gruplarla paylaşmalarını istedi.
Bu ilginç bir gelişme zira Irak’ın terör örgütü “Özerk Yönetim” adını verdiği alanlarda Kuzey’indeki Kürt siyasi yapılarla çok sayıda gerginlik yaşamış, özellikle Barzani’ye bağlı hareketlerin ofisleri kapatılmış, medya kuruluşları saldırıya uğramıştı.
Terör örgütünün Suriye’deki siyasi ayağı sadece diğer Kürt grupların değil bölgedeki Hıristiyan nüfusun siyasi hareketi Demokratik Asuri Örgütü’nün ofisini de kapatmıştı.
Bugüne kadar bölgede kendisinden başka bir siyasi yapılanmayı silah zoruyla engelleyen PKK bağlantılı PYD’ye göz yuman ABD, şimdi bir başka adım atmaya çalışıyor.
Bu tüm Kürt grupları Türkiye’ye karşı birleştirme çabası mı yoksa Türkiye’ye “Bölgede PKK bağlantılı yapıların etkinliğini azaltıyoruz, operasyon yapmanıza gerek yok” deme çabası mı, bunu zaman gösterecek.
Terör örgütünün Suriye ayağına verilen ağır silahların namluları Türkiye’ye dönük oldukça ABD’nin siyasi mühendisliği bir işe yaramayacak ama Washington’ın masayı yeniden kurmaktaki amacını yakından takip etmemiz şart.
Bir kez daha ahlak dersi
Bir anne, çocuğunun olduğu odada erotik görüntüler açtığı için savcılık talimatıyla gözaltına alındı.
Bu vakaya dair anne olmanın kutsallığı üzerinden yapılmış yüzlerce yorum okudum.
Küçük hediyeler için yapılan bu tür yayınların ardında başka dramlar olduğunu çok gördüm ama o da önemli değil.
Asıl konuşmamız gereken ahlak algımız.
Ahlak kimileri için sadece cinsellikle sınırlandırılsa bile kazın ayağı hiç de öyle değil.
Trafikten vergi ödemeye ya da sigortasız işçi çalıştırmaya kadar tüm hayatımızı etkiliyor ahlak standardımız.
Üstelik erotik yayın açanların kamuya verdiği zarar, vergi kaçıranların verdiği zarardan daha fazla değil.
Bu işe bir çare bulmalı ve ahlak yeniden yükselen değer haline getirilmeli.
Türkiye’de ahlak eğitimi on yıllardır din dersiyle beraber veriliyor.
Ahlak, öğretim değil, bir eğitim meselesi ve süratle yeniden ele alınmalı.
Müfredatta ve gerekirse ders kitaplarında buna göre değişiklikler yapılmalı. Bu mesele artık ötelenemeyecek kadar acil bir hale geldi.
Macron, Batı’nın beyin ölümü mü?
ABD Başkanı Biden’ın Ukrayna’ya F-16 vermeyeceklerini söylediği gün, Fransa Cumhurbaşkanı, Rusya topraklarında kullanılmaması şartıyla Ukrayna’ya Fransız yapımı savaş uçaklarını verebileceklerini söyledi.
Bu açıklama tüm bölge için yeni bir durum yaratacak.
Rusya, Ukrayna’ya tank sevkiyatı kararına zaten tepkili ve “NATO ile savaşıyoruz” açıklamalarını yapıyor.
Böyle bir ortamda Ukrayna’ya bir de savaş uçaklarının yollanmasının yaratacağı etki ne olur acaba?
Daha önemli olan ise şu: Fransa Cumhurbaşkanı, Rusya’nın Ukrayna’da kaybetmesini, Rus ordusunun yıpranmasını ABD Başkanı’ndan daha fazla istemek adına bir gerekçeye sahip değil.
Buna karşılık, Washington’ın atmakta imtina ettiği bir adımı büyük bir iştahla atma kararı vermesinin altında yatan sebepler acaba ne ya da altında gerçekten bir strateji yatıyor mu?
Moskova’nın “Barış güvercini” rolünü oynamasına izin vermediği, Kiev’de Zelenskiy tarafından en soğuk halde karşılanan Fransa Cumhurbaşkanı, kişisel prestijini korumak adına böyle bir karar almış olabilir mi?
Söz konusu Fransa Cumhurbaşkanı olduğunda bu soruya “Olur mu öyle saçma şey” diye yanıt veremiyoruz.
Bir zamanlar NATO’nun beyin ölümünden bahseden Fransa Cumhurbaşkanı, şimdi savaş ateşini tüm Avrupa’ya sıçratacak, ABD’nin bile atmadığı adımları kolaylıkla atıyor.
Belki Batı’nın beyin ölümünü gösteren şey, kişisel prestijini her şeyin önüne koyabilen Macron portresidir.
Siyasetin unuttuğumuz yanı
Tüm Türkiye’nin “Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı kim?” sorusuna kilitlendiği bir dönem yaşıyoruz.
Oysa siyasette bir başka dikkat çekici dönem geliyor.
Partiler milletvekili aday listelerini belirleyecekler ve o süreçte acaba neler yaşanacak?
Mesela CHP tüzüğünde Genel Merkez yoklamasıyla üst üste iki dönem milletvekili olunamayacağı maddesi var.
Bu A Takımı’nı Meclis’e taşımak için Kemal Kılıçdaroğlu’nu bekleyen zorluklardan sadece biri.
Diğeri, masadaki ufak partilere verilecek milletvekili kontenjan sayısı.
“CHP başka partilerden kaç kişiyi Meclis’e taşıyacak? İYİ Parti kendi listelerinde kontenjan ayıracak mı?” gibi sorular var.
Yasama siyasetin en önemli ayaklarından biri ve şu an hiç konuşmuyoruz ama yakında en çok konuşacağımız konulardan biri bu listeler olacak.