Ozan Akarı

“Herkes hayatının bir döneminde her şeye sıfırdan başlayabilir eğer yaşama küsmediyse.”

Larry Crowne

Deniz kuvvetlerinden ayrıldığından beri bir süpermarkette çalışan Larry Crowne(Tom Hanks) üniversiteye gitmediği için gelişme gösteremeyeceği gerekçesiyle işten atılır. İşiz kalan Larry, Doğu Vadisi Halk Koleji’ne (Yüksek Okul) yazılarak hayatına yeni bir başlangıç yapmaya karar verir. Larry artık hem okumakta hem de yeni bulduğu bir işte çalışmaktadır. Ancak, hiç ummadığı bir anda yüksek okuldaki hocası Mercedes Tainot’a (Julia Roberts) âşık olan Larry Crowne’nun hayatı baştan aşağıya değişir…

Komik, duygusal ve gerçekçi

Dünya sinemasının oscarlı iki dev ismi Tom Hanks ve Julia Roberts’ı bir araya getiren ‘Larry Crowne’ son haftalarda gerilim ve macera filmlerinden sıkılmaya başlayan sinemasevere ilaç gibi gelecek bir yapım. İlk sahnesinden itibaren izleyenleri içine çeken film hayatın insanlara her zaman adil davranmadığını sade ve basit bir dille anlatıyor. Kalbinize küçük küçük dokunuşlarda bulunarak sıcak yaz günlerinde içinizi biraz daha ısıtıyor. Ancak bu sıcaklık vücudunuzu değil aşka susamış ruhunuzu sarıp sarmalıyor.

Sanal âlem ve gerçek dünyanın harmanlanarak sunulduğu 'Chatroom-Ölüm Odası' bilgisayar ve internetin esiri olmuş bir grup asosyal gencin yaşadıklarını psikolojik bir çözümlemeyle anlatmaya çalışıyor.

Chatroom- Ölüm Odası

Hoşça vakit geçirmek için farklı insanlarla arkadaş olmak isteyen beş genç, internet üzerindeki bir chat odasında tanışır. Gerçek hayatlarında sorunlarla boğuşan bu gençler, hep hayalini kurdukları insanlarmış gibi davranarak sanal alemde boy gösterirler. Yüzlerine taktıkları maskelerle konuştukları insanları kandırırlar. Ancak internette başlayan masum chatroom buluşmaları zamanla farklı bir boyut kazanır.

Asosyal gençlerin hazin sonu

İnternet ve sanal âlem üzerine çekilen başarılı bir filmle karşı karşıyayız. Zekice yazılmış bir senaryoya sahip olan 'Ölüm Odası' sanal âlemi şimdiye kadar düşünülmemiş bir özgünlükte anlatıyor. Özellikle chatroomlar ve ortak koridorlar bir evin holü ve odaları şeklinde gösteriliyor. Böylece sinemaseverler internetin içine girebiliyor. Sanal dünya ile gerçek dünya arasındaki farklılıklar da gözler önüne seriliyor.

Ailesinden miras kalan Christine(Hadewych Minis), kocası(Barry Atsma) ve dokuz yaşındaki kızı Lisa(Isabelle Stokkel) ile birlikte doğup büyüdüğü eve taşınmaya karar verir. Bir süre sonra Lisa evin karanlık köşelerinde annesinin ölen kız kardeşi olduğunu söyleyen bir kız görmeye başlar. Onunla arkadaş olur oyunlar oynar. Zamanla babası da, karısının kendisinden korkunç bir sır gizlediğini anlayacak ve bu sır ölümcül sonuçlar doğuracaktır.

Baştan aşağıya klişe!

Hollanda yapımı olan 'Dehşetin Gözleri' baştan aşağıya klişelere boğulmuş bir film. Ani çıkışlar ve müziğin sonuna kadar açılmasıyla yapay bir gerilim yaratılmış. (İzleyenler basit bir teknikle korkutulmaya çalışılmış.) Çünkü filmi izlerken boş bulunduğunuz için bir ürperme ya da titreme yaşıyorsunuz.

Daha önce böyle bir senaryoya sahip birçok film gördüğünüz için öyle baştan sona büyük bir heyecan duymuyorsunuz. Final az çok kestirebiliyor. Ve sürprizler maalesef yaşanmıyor. Daha çok Hollywood değil de İspanyol sinemasının son dönem korku filmlerinden esinlediği çok belli. Oyunculuklar ise orta derecede. Küçük kız bazı sahnelerde yüzüyle oynuyor gözleriyle değil. Ancak, gerilim filmlerinden hoşlananlar

Julia's Eyes-Julia'nın Gözleri

Julia(Belén Rueda) kendisini kör edebilecek bir göz hastalığla savaşırken aynı hastalığa yakalanan ikiz kız kardeşi intihar eder. Ancak, Julia kardeşinin intihar ettiğine bir türlü inanmayarak olayın iç yüzünü araştırmaya karar verir. İp uçlarını tek tek toplamaya başladığında ise tanımadığı birisi ya da birileri tarafından izlenildiğini fark eder. Bu arada gözündeki hastalığı ilerleyen Julia, cerrahi bir operasyon geçirir ve gözünde bir sargı beziyle iki hafta geçirmek zorunda kalır. Gözleri olmadan her türlü işini halletmeye çalışırken evinde yanlız olmadığını hisseder. Acaba, kendisini izleyenler kardeşinin katili midir yoksa bedensiz varlıklar mıdır?

Sürprizlerle dolu bir gerilim

Yapımcılığını Guillermo del Toro'nun, yönetmenliğini Guillem Morales'in üstlendiği "Julia'nın Gözleri" sonuna kadar gizemini koruyan başarılı bir gerilim filmi. Öyle sürprizlerle dolu ki yaptığınız tahminler her seferinde sizi yanıltabilir. Sonuna kadar sıkılmadan izleyebilirsiniz.

Çizgi film olarak yıllarca çocukların hayallerini süsleyen 'Transformers' serisi 2007 yılında beyaz perdeye aynı adla taşındı. Ve daha ilk bölümde birçok Amerikalının Birleşik Devletler Hava Kuvvetleri'nin uçak ve düşman silahları inceleme, analiz etme ve araştırma merkezi olarak gördüğü '51.Bölge'yi tartışmaya açtı. Çünkü UFO teorisyenleri yıllardan beri bölgede uzaylıların incelendiğini iddia ediyordu. Ve Transformers daha ilk sinema macerasında bu gizemi çözerek '51. Bölge'de uzaylıların bulunduğunu cümle aleme gösterdi.

Piramidi uzaylılar yapmış

İkinci film 'Transformers-Revenge Of The Fallen'da bu sefer tüm dünyanın tartıştığı 'Keops Piramidi'ni kimler inşa etti?' sorusunun cevabı verildi. Keops Piramidi'ni uzaylılar yapmış ve hatta içine çok büyük bir güç saklamışlardı.
Şimdi ise sıra yine hakkında birçok teorinin ortaya atıldığı dünyanın uydusu 'AY'a çevrildi. Ay acaba uzaylılara mı aitti? İşte yıllardan beri sorulan bu sorunun cevabı 29 Haziran Çarşamba günü 'Transformers: Dark of the Moon'da cevabını bulacak.

Babasının onurunu kurtarmak için ölümü bile göze alan bir adamın hikâyesinin anlatıldığı 'Eagle-Kartal' abartılı olmayan savaş sahneleri ve başarılı oyunculuklarıyla seyirlik bir tarihi macera...

Eagle-Kartal

Askerlik eğitimini tamamlayan Marcus Aquila (Channing Tatum), Roma İmparatorluğu'nun Britanya sınır bölgesine tayinini ister. Amacı, yıllar önce çıktığı seferden dönmeyen babasını bulmaktır. Aquila'nın babası 5000 kişilik 9'uncu Lejyonu temsil eden ve kaybedilmesi bir asker için büyük bir utanç olarak kabul edilen altın kartal heykeli ile ortadan kaybolmuştur.

Hiç kimse ne olduğunu bilmemektedir. Ailesinin üzerinde kara bir leke olarak duran bu olayı çözmeye çalışan Aquila, hayal bile edemeyeceği bir maceraya atılır...

Bol kanlı çarpışmalar yok

'Eagle-Kartal' aman aman savaş sahneleri ve bol kanlı kavgalarla örülü olmayan ancak anlatımındaki sadelikle izleyenleri etkileyen bir film. (Aksiyon sahneleri abartılı değil)

Yönetmen Kevin Macdonald iyi bir tercih yaparak birbirine benzeyen sahneler çekmek yerine özgün olmaya çalışmış ve bunu da başarmış. (Tabii ki yönetmenin bu tercihinde filmin 25 milyon dolar gibi Hollywood için neredeyse çerez parasına yapılmış

Super 8

Amerika'nın küçük bir kasabasında okulların kapanmasıyla yaz tatiline çıkan bir grup öğrenci ellerinde 'Super 8' kameralarıyla zombi filmi çekmek için harekete geçer. Kısıtlı imkânlarla filmi tamamlamaya çalışırlarken büyük bir tren kazasına tanık olurlar. Kazadan ne olduğu anlaşılamayan bir varlık sağ kurtulur. Kısa bir süre sonra da kasabadaki insanlar teker teker kaybolmaya ve açıklanamayan olaylar yaşanmaya başlar. 'Super 8' kamerasındaki zombi filmini izlemek isteyen öğrencileri ise büyük sürpriz beklemektedir...

Gizemi sonuna kadar koruyamıyor

J.J. Abrams'ın senaryosunu yazıp, yönettiği 'Super 8' filminin odağında Las Vegas'ın 153 kilometre kuzeyinde, Groom Irmağı yakınında bulunan '51.Bölge' yer alıyor. Birçok Amerikalı '51.Bölge'yi Amerika Birleşik Devletleri Savunma Bakanlığı ve Amerika Birleşik Devletleri Hava Kuvvetleri'nin uçak ve düşman silahları inceleme, analiz etme ve araştırma merkezi olarak görürken UFO teorisyenleri bölgede uzaylıların incelendiğine inanıyor.

Acımasız Lord Shen(Gary Oldman) elindeki gizli bir silahla Çin'i ve Kung Fu'yu yok etmek için harekete geçer. Ancak karşısına Huzur Vadisi'nin koruyucusu Ejderha Savaşçı-Panda Po(Jack Black) arkadaşları Korkusuz Beşli-Kaplan(Angelina Jolie), Maymun(Jackie Chan), Mantis(Seth Rogen), Engerek (Lucy Liu) ve Turna(David Cross) çıkar. Aralarında büyük bir savaş başlarken Panda Po, evlatlık olduğunu öğrenerek gerçek ailesinin peşine düşer.

Musa peygamberden esinlenmişler
Kung Fu Panda'nın yeni macerası küçük bir hikâye ile başlıyor: "Uzun yıllar önce eski Çin'de Gongmen şehrine tavuzkuşları hükmediyordu. Havai fişeklerin gelişiyle şehir renklendi ve neşelendi. Ancak Lord Shen, havai fişeklerin karanlık gücünü keşfetti. Ailesi durumu fark ettiğinde bir kahine danıştı. Kahin, Shen'in bu karanlık yolda devam etmesi halinde Ying Yang savaşçısı tarafından mağlup edileceğini söyledi. Bunu öğrenen genç lord kaderini değiştirmek için tüm pandaları öldürdü. Ancak bu yaptığı yanlıştan dolayı ülkesinden sürüldü. Shen giderken intikam yemini etti. Bir gün bütün Çin ona boyun eğecekti."

Hikâye biraz tanıdık geliyor. Yahudilerin peygamberi Musa'nın hayatıyla birebir benzerlikler taşıyor:
-