'Fetih 1453' Hollywood'un oscarlı yapımlarının etkisinde kalarak Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u fethetmesini beyaz perdeye taşıyor...
Yapımı yılan hikâyesine dönen Türkiye'nin en pahalı filmi nihayet vizyona girdi. Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u almasını konu alan 'Fetih 1453' efektlerinden dekorlarına kadar birçok ilke imza attı ve daha çekim aşamasında büyük sükse yaptı. Ancak, yapılan reklamların ne kadar boş olduğunu filmi izleyince anlıyorsunuz. Meğerse 'Fetih 1453' koca bir reklam balonuymuş.
Haftanın yeni filmleri için tıklayınız!
Kopya bir mantık izleniyor
İş tarihi bir film için ortaya milyon dolarları dökerek digital efektlerle izleyiciyi etkileriz, 'Hollywood'la yarışmak için yola çıkıyoruz' demek değilmiş. İş bakmakla görmek arasındaki farkı anlamakmış. Fetih 1453, oscar almış Hollywood filmlerinden "copy paste" sahneleriyle kendi tarihimizi kopya bir mantıkla anlatmaya çalıştığı için hayal kırıklığı yaratıyor.
('Fetih 1453'deki savaş sahneleri özellikle 'Yüzüklerin Efendisi', 'Cesur Yürek', 'Troy' ve 'Ben-hur' filmlerinden bire bir kopyalar içeriyor.)
İstediğin kadar savaşın içine Fatih'in karada gemileri yürütmesini, dev topların dökülmesini ve
"Hepimizin içinde iyilik ve kötülük vardır. Önemli olan doğru olanı seçebilmektir."
Ghost Rider 2- Hayalet Sürücü
Hayalet sürücü Johnny Blaze(Nicolas Cage), Doğu Avrupa'nın ıssız bir bölgesinde inzivaya çekilir. Sessiz ve sakin bir hayat sürerken gizli bir mezhebe bağlı kilise, ondan genç bir çocuğu şeytanın elinden kurtarmasını ister. Çünkü çocuk Deccal olacak ve dünyanın sonunu getirecektir. Yardıma sıcak bakmayan hayalet sürücü, yapılacak hiç bir şeyin kalmaması üzerine harekete geçer.
Hayalet sürücüyü 3D izle
Oğlunu şeytana kaptıran bir anneye yardım etmek için tekrar hayalet sürücü olmayı kabul eden Johnny Blaze'in hikâyesini anlatan 'Ghost Rider 2', üç boyutlu olarak sinemaseverlerle buluşuyor. Ancak, filmin konusu pek iç açıcı değil. Neler olacağını ve nasıl sonuçlanacağını hemen kestirebiliyorsunuz! Zaten filmin iki yönetmeni Mark Neveldine, Brian Taylor da öyle düşünmüş olacak ki serinin ikincisini aksiyona boğmuş. Varsa yoksa 3D'li görüntüler. Böyle olunca da ortaya heyecandan yoksun bir film çıkmış.
Bir basketbol maçında gördüğü kızla tanışmak için dev sosisli sandoviçin içine telefon numarasını
yazarak taciz eden Al Pacino, 'Jack and Jill' filminde azgın bir tekeyi başarıyla canlandırıyor...
Jack And Jill
Los Angeles'ta başarılı bir reklam ajansı yöneticisi olan Jack(Adam Sandler)eşi ve çocuklarıyla mutlu bir hayat sürmektedir. Ancak, her yıl kız kardeşi Jill'in şükran günü ziyaretiyle bu mutluluk yerini içinden çıkılamayacak bir kâbusa bırakır. Çünkü sakar kız kardeşi her hareketiyle Jack'i deli etmektedir. Bir yandan Jill ile uğraşan Jack, diğer yandan da dünya starı Al Pacino'yu reklam filminde oynatabilmek için kara kara düşünür. Bu sırada imdadına kız kardeşi yetişir. Çünkü Al Pacino, erkeksi görünümlü, iri cüsseli Jill'den hoşlanır. Jack'in bir anda aklına ilginç bir fikir gelir...
Klişe sahnelerden kurtulduk
Kadın kılığına giren Hollywood ünlüleri kervanına yumurta kafa Adam Sandler da katıldı. Filmde hem Jack'i hem de ikiz kız kardeşi Jill'i canlandırarak. Ancak Sandler 'Bazıları Sıcak Sever' filmindeki Tony Curtis ve Jack Lemmon'un, Tootsie'deki Dustin Hoffman'ın, Mrs. Doubtfire'daki Robin Willams'ın ve Şabaniye'deki Kemal Sunal'ın oynadığı
Safe House-Düşmanı Korurken
Kendini kanıtlamak için fırsat kollayan çaylak ajan Matt Weston(Ryan Reynolds) karşısına çıkan ilk ciddi işinde CIA'in gelmiş geçmiş en iyi casuslarından Tobin Frost'un(Denzel Washington)sorgulanmasına katılır. Frost, kıdemli istihbarat üyesi olarak birliğine ihanet etmiş ve çok önemli askeri bilgileri devlet düşmanlarına satmıştır. Ancak, sorgu evi paralı askerler tarafından basılır ve diğer ajanlar tek tek öldürülür. Bir anda patlayan bombalar ve havaya sıkılan kurşunlar arasında kalan Weston, Frost'u da yanına alarak bulundukları yerden kaçar. Aynı kaderi paylaşmak zorunda kalan ikili, peşlerine kimin düştüğünü öğrenmek için işbirliği yapmaya karar verir.
Bir filmde üç karakter birden
Baştan sona sıkı bir macera filmi olan 'Düşmanı Korurken' heyecanla izlenebilen bir yapım. Esasında bir yol filmi. Baskına uğrayan bir güvenli evden diğerine yapılan yolculuk bol aksiyonla anlatılıyor. Bu yolculukta ideolojisinden vazgeçmiş menfaatini düşünen Frost ile dürüstlük ve şereften ayrılmayan çaylak ajan Weston'un hayata bakış açıları filmin temelini oluşturuyor. Savaşmadan sisteme boyun eğen Frost ile Weston'un ikilemi çarpıcı bir şekilde beyaz
Kurt adamlarla vampirlerin yüzyıllardır süren gizli savaşını konu alan 'Karanlıklar Ülkesi: Evrim'i
eğer gözleriniz çok keskin değilse büyük bir zevkle izliyorsunuz!
Karanlıklar Ülkesi: Evrim
Vampirlerin atası Marcus'un öldürülmesinin üzerinden 15 yıl geçmiştir. Aradan geçen zamanda, insanoğlu gerek Vampir gerek Lycan klanlarından haberdar olmuş ve her iki türü de ortadan kaldırmak için seferberlik ilan etmiştir. Bu soykırım sürecinde ele geçirilen Selene(Kate Beckinsale) on yıldan fazla bir süredir dondurulmuş bir şekilde uyumaktadır. Antigen'deki gizli bir laboratuvarda kendine gelen Selene tutsak olduğunu anlar. Buradan kaçan Selene hem kendi türünü hem de Michael'dan olan kızı Eve'nin (India Eisley) hayatını kurtarmak için Antigen'e karşı bir intikam savaşına girer. Bu mücadelede
Lycanlar da yer alır.
Üçüncü boyut filmi kurtarıyor
Sessiz filmlerden seslilere, renksizden renklilere ve iki boyuttan üç boyuta geçiş sinema tarihini kökten değiştirdi. Bu dönüşümde teknolojik gelişmelerin yeri tabii ki inkar edilemez bir gerçek. Sinemadaki bilim kurgu ve fantastik öğelerin teknoloji olmadan hiçbir şey ifade etmediği de ortada.
Bir atı sevgiyle büyüten genç Albert'in hikâyesini destansı bir şekilde anlatan "War Horse-Savaş Atı", görkemli savaş sahneleriyle izleyenleri büyülüyor...
Kızılderililer rüzgâr adını vermişti, dağları ve ormanları hızla aştıkları için...
Kazaklar aslan ismini kullandı üstüne binerek erkekliklerini kazandıkları için...
Persler "yürüyen tanrı" dedi evcilleştirdikleriyle dünyayı istila etmek için...
Dünya üstündeki birçok medeniyet atları ulaşımda, tarımda, yemeklerde, oyunlarda ve eğlencelerde kullandı. Ancak, atlar sadece bu işlere yarayan varlıklar değildi. Onlar insanoğlunun en eski yoldaşlarıydı. Sevgiyle büyütülüp, eğitildiklerinde çok iyi birer arkadaş oluyorlardı. Hisleri çok kuvvetli oldukları için bazen sahiplerini ölümden kurtarıyor bazen de ölen sahibinin başında günlerce yas tutuyorlardı.
Hayvanlara verilen değer
Aynı adlı romandan uyarlanan ve dünyanın en iyi yönetmenlerinden biri olan Steven Spielberg imzalı "War Horse-Savaş Atı", dünya tarihinde önemli bir yere sahip olan atların özellikle dostluklarını ön plana çıkarıyor. Fakir bir ailenin sahip olduğu tek varlığı olan atlarını yokluk nedeniyle İngiliz süvari birliğine satmalarını ve sonrasında
Kelebek gibi uçup, arı gibi sokan boksör Ayhan'ın maceralarının anlatıldığı 'Berlin Kaplanı', Ata Demirer'in 90 dakika boyunca Fatih Terim taklidi yaptığı film olarak Türk sinema tarihine geçebilir.
Berlin Kaplanı
Almanya'da yaşayan boksör Ayhan Kaplan'ın(Ata Demirer) başından geçen komik olayların anlatıldığı 'Berlin Kaplanı', zar zor ilerleyen konusu ve yapıştırma oyunculuklarıyla beklentilerinizi karşılayamayabilir. ‘Eyvah Eyvah’ serisiyle büyük bir başarıya imza atan Demirer, maalesef bu kez şeytanın bacağını kıramıyor çünkü hatalar serisi arka arkaya geliyor.
Senaryo üzerinde çok çalışılmadığı için filmi izlerken sıkılıyorsunuz. Sanki olay örgüsü zayıf kalıyor. Gülmek için sinemaya gittiğiniz filmden hayal kırıklığı ile çıkabilirsiniz. Filmdeki karakterler kimsenin üzerine oturmuyor. Ata Demirer'in canlandırdığı Ayhan karakteri taklidini yaptığı, Galatasaray Teknik Direktörü Fatih Terim'in Almanlaşmış hali gibi.
Çocuk kemiği yiyerek hayatta kalan cehennem perileri, Papa'yla yaptıkları gizli bir anlaşmayla
bu davranışlarından vazgeçerler. Onlar artık çocukların dişleriyle beslenecektir.
Karanlıktan Korkma
Eşini genç sevgilisi Kim(Katie Holmes) için terk eden Alex(Guy Pearce) yeni taşındığı evine kızı Sally'i(Bailee Madison) davet eder. Esasında bu bir davet değil zorunlu bir yer değiştirmedir. Artık Sally babasının yanında kalacaktır. Sorunlu bir çocuk olan ve yüzü hiç gülmeyen Sally, evde bazı fısıltılar duymaya başlar. Merakla fısıltıları takip eden küçük kız, evde gizlenmiş bir bodrum bulur. Fısıltılar üzeri metal kapakla örtülü bir küllükten gelmektedir. Kapağı açan Sally, küllüğün içinden çıkan yaratıkların saldırısına uğrar. Babası yaratıkların hayal ürünü olduğuna inanırken Kim durumdan şüphelenir. Günler geçtikçe evde açıklanamayan olaylar meydana gelir.
Beklentilerinizi karşılıyor