Bir atı sevgiyle büyüten genç Albert'in hikâyesini destansı bir şekilde anlatan "War Horse-Savaş Atı", görkemli savaş sahneleriyle izleyenleri büyülüyor...
Bir atı sevgiyle büyüten genç Albert'in hikâyesini destansı bir şekilde anlatan "War Horse-Savaş Atı", görkemli savaş sahneleriyle izleyenleri büyülüyor...
Kızılderililer rüzgâr adını vermişti, dağları ve ormanları hızla aştıkları için...
Kazaklar aslan ismini kullandı üstüne binerek erkekliklerini kazandıkları için...
Persler "yürüyen tanrı" dedi evcilleştirdikleriyle dünyayı istila etmek için...
Dünya üstündeki birçok medeniyet atları ulaşımda, tarımda, yemeklerde, oyunlarda ve eğlencelerde kullandı. Ancak, atlar sadece bu işlere yarayan varlıklar değildi. Onlar insanoğlunun en eski yoldaşlarıydı. Sevgiyle büyütülüp, eğitildiklerinde çok iyi birer arkadaş oluyorlardı. Hisleri çok kuvvetli oldukları için bazen sahiplerini ölümden kurtarıyor bazen de ölen sahibinin başında günlerce yas tutuyorlardı.
Hayvanlara verilen değer
Aynı adlı romandan uyarlanan ve dünyanın en iyi yönetmenlerinden biri olan Steven Spielberg imzalı "War Horse-Savaş Atı", dünya tarihinde önemli bir yere sahip olan atların özellikle dostluklarını ön plana çıkarıyor. Fakir bir ailenin sahip olduğu tek varlığı olan atlarını yokluk nedeniyle İngiliz süvari birliğine satmalarını ve sonrasında yaşadıkları trajediyi çarpıcı bir dilde anlatan "Savaş Atı" duygusal bir yapım. Görkemli savaş sahnelerine sahip filmde, kan neredeyse yok gibi. Spilberg'ün "Er Ryan'ı Kurtarmak" da yaptığı gibi şoke edici ölümler Savaş Atı'nda yer almıyor.
Bir atla onu sevgiyle büyüten sahibinin hikâyesini iki saati aşan destansı bir anlatımla gözler önüne seren Spielberg, yine oscarlık bir filme imza atıyor. Dikenli tellere takılan bir atı kurtarmak isteyen Alman ve İngiliz askerin kısa süreli arkadaşlığı ise Savaş Atı'nın en etkileyici sahnesi.
Ayrıca, tüm film boyunca yaralanan ve ölen atların kılına bile zarar gelmiyor. Çünkü tehlikeli sahnelerde atların yerini bilgisayar efektleri alıyor. Böylece bırakın insana hayvana verilen değer ortaya çıkıyor.
Yeşilçam atları öldürür!
Ama Türkiye'de bu durum tam tersine işliyor. Kendisine yönetmen diyen bir kişi filminde kullandığı ata işkence ediyor ve bunu gerçekçi çekime bağlıyor. Beyaz perdenin önde gelen jönü de katıldığı TV programında bir anısını şöyle anlatıyor:
"Senaryo gereği ben atımla surları yıkıp geçeceğim. Film ekibi köpükten surları yaparken saatler geçti ve gün ışığı gittiği için çekim yarına kaldı. Sabah olunca ilk işimiz o sahneyi çekmek oldu. Ben atla hızlanarak surları vurduğumda "güm" diye bir ses geldi. At bir tarafa ben bir tarafa. Meğer ekip, köpük surları tutturmak için aralarına harç dökmüş. Harç da sabaha kadar beton gibi olunca atın boynu kırıldı ve öldü.