Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Asaf Savaş Akat dostumuz da, son haftalarda, farklı profile sahip gruplara yaptığı konuşmalarda edindiği izlenimi şöyle aktarıyordu dünkü yazısında: "İnsanları daha karamsar buldum. Bugünkü konjonktürün sürdürülebilirliği konusundaki tereddütler artmış, olumsuz beklentiler yaygınlaşmış. Ekonomide bir kopma ya da kırılma korkusu güçlenmiş." (Vatan, 21 Kasım 2006) Geçen gün önemli bir yabancı bankanın Türkiye temsilcisiyle sohbet ederken söz 2007'den açılınca, Türkiye'deki müşterilerinin sıkça dile getirmeye başladığı bir özlemi aktardı bana. Görüştüğü yatırımcı ve işadamlarının birçoğu "mümkün olsa da uzun bir uykuya dalsak ve 2008 başında uyansak, 2007'de yaşanacak olanları hiç görmesek", diyormuş. Benim kişisel gözlemim de aynı doğrultuda. Türkiye'ye dışarıdan bol miktarda sermaye girişi ve bol keseden dış borçlanma sayesinde ekonomide yaşanmakta olan 'mutluluğa' ansızın gölge düşebileceğini ve 2007'nin tatsız gelişmelere sahne olabileceğini düşünenler bir hayli fazla. Türkiye'nin üst üste beş - altı yılı krizsiz geçirmeyi unutmuş olmasının da payı var bu ruh halinin yaygınlaşmasında ama olay bundan ibaret değil. Gerek Türkiye'nin önündeki engellerle dolu yol haritası, gerekse dış dünyadan gelebilecek olan şoklar, 2007 yılını rahat geçirmenin hiç de kolay olmayacağını düşündürüyor.Bu kaygının ardında şu soru yatıyor aslında: 2002 - 2006 dönemini kazasız - belasız atlatmamızı ve ekonominin kesintisiz büyümesini sağlayan süreçlerde bir kırılma olur mu 2007'de? Son beş yılda yaşananları düşünerek bu soruyu şöyle açabiliriz: Avrupa Birliği (AB) ile ilişkilerde olumsuz bir noktaya gelinir mi? Türkiye'de siyasi istikrar bozulur ve iktidar kavgası başlar mı? IMF ile ilişkilerde sorun çıkar mı? Türkiye gibi ülkelere dışardan para akışında bir yavaşlama olur mu? Irak'taki kargaşa Türkiye için sorun yaratacak boyutlar kazanır mı? Türkiye'nin koşulları dışardan sermaye girişini caydırır mı? Dış kaynak girişinin yavaşlaması halinde yeni bir döviz şoku yaşanır mı? Özel sektörün dış borcu sorun yaratmaya başlar mı? Korkuya gerek var mı? Bu sorular bir süreden beri zaten gündemde. Şu ana kadar bu sorulara yol açan süreçlerin hiç birinde kırılma noktasına gelinmiş değil. O halde önümüzdeki dönemde bu sorulara verilecek olan cevaplar önemli. 2007 yılı içinde bu soruların hepsine "hayır" diye cevap verebilirsek gelecek yılı da kazasız - belasız atlatabiliriz ama bu mümkün mü acaba?Türkiye'nin iç ve dış politikasındaki olası gelişmelere hiç değinmeden, uluslararası piyasalarda yaşanmakta olan çılgınlığa bakmak bile yeterli aslında, korkulu rüya görmek için. Pazartesi günü, 24 saat içinde 75 milyar dolarlık şirket satın alma işlemi açıklandı dünyada. Paranın çıldırdığı dönemlerin büyük çöküşlerle bittiğini de gayet iyi biliyoruz.2007'yi uykuda geçirme fikri hiç de fena bir fikir değil galiba. oulagay@milliyet.com.tr Kırılma yaşanır mı?