Galiba ilk kez bir AB yetkilisi tarafından dile getirilen bu "tren kazası" lafı yetmiyormuş gibi bir de "şizofrenik ilişki" lafı çıktı şimdi. AB Komisyonu'nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Olli Rehn, Fransa'nın Liberation gazetesine yaptığı açıklamada, AB ile Türkiye arasında "şizofrenik ilişki" bulunduğunu belirterek "müzakereler askıya alınırsa ilişkilerdeki kısır döngüyü kırmak imkansız hale gelir" demiş. (Milliyet, 2 Kasım 2006)AB ile Türkiye, gerçekten de "şizofrenik bir tren kazası"na yol açarak uluslararası ilişkiler literatürüne bir katkıda mı bulunacak acaba? Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) ilişkilerinde bir "tren kazasının" kaçınılmaz göründüğü izlenimi dış basında o kadar sık dile getiriliyor ki, yakın gelecekte böyle bir kazayla karşılaşılmazsa sanki bu onlar için büyük bir sürpriz olacak. Bu "tren kazası" senaryosunu ciddiye alanlar, çarpışması beklenen iki trenin son onda bu çarpışmadan kurtulmak için nasıl bir manevra yapacağını kestirmeye çalışıyor. Türkiye'deki kimi siyasetçi ve yorumculara göre, AB yetkililerinin bu tür beyanlarını ve Batı medyasındaki yayınları fazla ciddiye almaya gerek yok, çünkü bunlar Türkiye'yi Kıbrıs konusunda ve diğer konularda yeni ödünler vermeye zorlamak için söylenen sözler, yazılan yazılar. AB'nin genişleme sürecinde bu tür pazarlıkların sıkça yapıldığı ve AB Komisyonu'nun bu tür taktiklerde deneyimli olduğu da bir gerçek.Ancak, unutulmaması gereken başka gerçekler de var. Bir kere AB, geçen yıldan beri kendi geleceğiyle ilgili ciddi belirsizlikler yaşıyor. İkincisi, Türkiye'nin tam üyeliği Avrupalı için ve AB için çok farklı bir olay, bir 'özel vaka'. AB yetkililerinin Türkiye'ye dönük söylemini değerlendirirken bu iki noktayı göz ardı etmemek gerekiyor.Olli Rehn'in 27 ekim günü kendi ülkesi olan Finlandiya'da, Uluslararası İlişkiler Enstitüsü'nde yaptığı konuşmada söyledikleri bu bakımdan ilginç. Avrupa'da AB'nin genişlemesine karşı gösterilen tepkinin aslında daha yaygın bir hastalığın belirtisi olduğunu ifade eden Rehn, bu tepkiyi başını kuma gömen devekuşunun davranışına benzetiyor. Rehn, AB'nin Türkiye'nin Birliğe katılımıyla ilgili perspektifini sürekli olarak sorgulayanların bir kısır döngü yarattıklarını ve bunun mutlaka aşılması gerektiğini söylüyor. Türkiye 'özel vaka' Olli Rehn'in sözleri, blöf yaparak Türkiye'yi ödüne zorlamaya çalışan bir Komisyon Üyesi'nin sözleri değil bence. Rehn, Türkiye ile bütünleşecek bir AB'nin daha güçlü olacağının farkında. Ayrıca, Türkiye'nin katılım sürecinin kesintiye uğraması halinde treni yeniden raya oturtmanın zor olacağını da biliyor ve bu nedenle kaygı duyuyor.Rehn haksız değil çünkü gerek Avrupa'da, gerekse Türkiye'de bu sürecin kesintiye uğramasını isteyenler hatırı sayılır bir güce sahip ve onların çabasıyla şizofrenik bir tren kazası yaşanması da göz ardı edilemeyecek bir olasılık. oulagay@milliyet.com.tr Blöf mü, kaygı mı?