Bazen tanık olduğunuz bir olay, okuduğunuz bir yazı hatta duyduğunuz bir söz, düşünce zincirinizdeki eksik halkayı tamamlar, kafanızdaki bir konuyu yazıya dönüştürecek noktaya geliverirsiniz. Dünkü Radikal’de Uğur Gürses’in “10 yılın ezber envanteri” başlıklı yazısını okuyunca aynen böyle oldu ve bu yazı çıktı ortaya.
Uğur Gürses’in de belirttiği gibi, ülkemizdeki ekonomi tartışmalarında belli ezberlerin ne yazık ki çok büyük bir ağırlığı var. Ekonomimizin bünyesel ve yapısal sorunlarının sonucu olan belirtiler, belli ezberler üzerinden yoğun biçimde tartışılıyor, temeldeki sorunlara ise çok az değiniliyor.
Cari açık ve IMF
Örneğin, son krizden önce Türkiye’nin cari açığı yeni rekorlara doğru koşarken yüzlerce yazı yazıldı bu konuda. Bu yazıların birçoğunda cari açıktaki patlamanın aslında ekonomimizdeki yapısal sorunun sonucu olduğu yeterince vurgulanmadığı için, “Cari açık kapanırsa ekonomi kurtulur” izlenimi doğdu. Sonunda ne oldu? Ekonomimiz küresel krizin de etkisiyle büyük bir çöküş yaşayınca cari açık hızla azaldı ama hiçbir şey düzelmedi, ekonomimizdeki yapısal sorunlar olduğu gibi duruyor.
IMF ile ilişkilerin algılanışında da benzer bir durum söz konusu. Bir yanda IMF ile anlaşma yapılması halinde Türkiye ekonomisinin daha hızlı büyüyeceği konusunda görüş birliği içinde olan güçlü bir koro var. Diğer yanda ise IMF ile anlaşma yapılması halinde TL’nin daha da değerleneceğini ve bunun rekabet gücümüzü kırarak ekonomimizi felakete sürükleyeceğini iddia eden daha da güçlü bir koronun sesini yükselttiğini görüyoruz.
Hükümetin IMF ile görüşmeleri neden sürdürdüğü sorgulanmadan, yeterli tasarruf üretemediği için dış kaynağa bağımlı olan Türkiye’nin bu yapısal zafiyeti ve sanayimizin rekabet gücünü sınırlayan yapısal özellikleri tartışılmadan IMF ile anlaşma yanlıları ile karşıtları arasında yoğun bir tartışma yaşanıyor. İşin içine ideolojik boyut da girince bu tartışma daha da içinden çıkılmaz hale geliyor.
Asıl sorun nerede?
Aslında tartışılması gereken Türkiye ekonomisinin yapısal ve davranışsal sorunları.
-Türkiye’nin tasarruf düzeyi yetersiz, ekonominin işsizlik sorununu da hafifletecek hızda büyümesini sağlamaya yetmiyor.
- Dış tasarruf çekme gereği makro politikalarda kısıtlamalar getiriyor, IMF ile ilişki kurulmasını gerekli kılıyor.
- Türk özel sektörünün özellikle cari açığı kapatacak, dış ticarete konu mallara yönelik bir yatırım perspektifi yok. Yatırım denince akla enerji, konut, lojistik gibi alanlar geliyor.
- İşgücünün üretime katılma oranı çok düşük.
- Hükümet yapısal sorunların aşılmasına odaklanmış değil.
Bunları tartışmadan anlamlı bir analiz yapmak olanaksız.