Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Ak Parti Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı’nda yaptığı konuşmada köşe yazarları ve gazete patronlarıyla ilgili olarak söyledikleri, Türkiye’yi yöneten kişinin demokrasi anlayışını ve fikir özgürlüğü standartlarını çarpıcı biçimde ortaya koyduğu için önemli. Cumhurbaşkanı Gül’ün kendisini ve Genelkurmay Başkanı’nı çağırarak düzenlemiş olduğu toplantıyla ilgili olarak bazı köşe yazarlarınca yapılan yorumlara sinirlendiği anlaşılan Sayın Başbakan şöyle diyor:
“Ben şimdi o gazetelerin patronlarına sesleniyorum, ‘Ne yapayım köşe yazarı, hâkim olamıyorum’ diyemezsin. ‘Sen bunun sorumlususun arkadaş’ diyeceksin. Niye çünkü bu ülkeyi germeye, bu ülkede ekonomiyi germeye kimsenin hakkı yok. Buna biz de müsaade etmeyiz. Çünkü bir anda dengelerin ekonomik olarak ne hale geldiği ortaya çıkıyor. O zaman köşende yazı yazanın maaşını sen veriyorsun. Yarın feryat etmeye geldiği zaman da feryat etmeye hakkın yok... Bir taraftan geleceksin hükümete vuracaksın, ‘Niye ücretler böyle’ diyeceksin. Öbür taraftan ekonominin çökmesi için de köşe yazarlarınla her şeyinle elinden geleni yapacaksın. Eğer şurada yüzde 6.5 puan piyasalar düşüyorsa bunun sebebinin kimler olduğu ortadadır... O insanlara kalemleri teslim edenler der ki ‘Kusura bakma kardeşim, bizim dükkânda sana yer yok’. Çünkü herkes vitrinine layık olanını koyar. Çünkü her zamankinden daha çok birliğe, beraberliğe ihtiyacımız var...”
Özlenen köşe yazarı Türkiye’yi fena halde “demokratikleştirdiğini” iddia eden Sayın Başbakan’a göre ideal köşe yazarının, iktidarın yalakalığını ve patronunun hizmetkârlığını yapan biri olması gerekiyor. Bu kurala uymayan köşe yazarını kulağından tutup kapının önüne koymak da patronun görevi. Patron görevini yapmazsa iş ‘demokrat’ Başbakan’a kalacak herhalde.
Kimilerine göre bunları düşünebilen ve söyleyebilen kişi, Türkiye’de “birinci sınıf demokrasi”yi gerçekleştirecekmiş. Türkiye “normalleşme” yolundaymış.
Dükkân gibi mi kışla gibi mi?