Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök’ün bu görevden ayrılacağını açıklamasının ardından Aydın Doğan’ın da Doğan Holding Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini bırakacağını açıklaması, Türkiye’de İngilizce olarak yayınlanan Today’s Zaman gazetesinde şöyle değerlendirildi: “Medya sektörünü yakından tanıyanlar Aydın Doğan’ın istifasının, hükümetle giriştiği savaşta yenilgiyi kabul ettiği anlamına geldiğini belirtiyorlar. Başbakan Erdoğan çeşitli konuşmalarında, Aydın Doğan’ı basın özgürlüğü kalkanı arkasına saklanarak Ak Parti’ye karşı bir karalama kampanyasını yönetmekle suçlamış ve ona karşı savaş açmıştı.” (31 Aralık 2009)
Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) iktidarını destekleyen bir medya grubunun gazetesinde yer alan bu değerlendirmeye katılmamak olanaksız. Geçen yılın son günlerinde yaşanan gelişmeler gerçekten de, Aydın Doğan’a karşı “savaş açmış” olan Başbakan Erdoğan’ın bu savaşta zafere doğru emin adımlarla ilerlediğini gösteriyor. Financial Times gazetesi de 31 Aralık tarihli sayısında, Doğan’ın istifasının “Başbakan Erdoğan’la girişmiş olduğu, hayli uzun süren çatışmayı yumuşatma girişimi” olarak görülebileceğini belirtiyor.
Başbakan Erdoğan’ın, “Tartışılabilir nitelikteki vergi yolsuzluğu suçlamaları” (Today’s Zaman’ın değerlendirmesi) ile kıskaca aldığı ülkenin en büyük medya patronuna savaş açarak onu pes etme noktasına getirmiş olması, kimilerinin inanmak istediği gibi, demokrasi yolunda atılmış önemli bir adım mı? Yoksa mutlak iktidar olma yolunda atılmış yeni bir
adım mı?

Haberin Devamı

Gerçek iktidarın formülü
AKP, Türkiye’de gerçek anlamda iktidar olmak ve iktidarda kalabilmek için seçim kazanmanın yeterli olmadığını kavramış olan bir kadronun kurduğu bir parti. Seçimle iktidara geldikleri halde askeri müdahalelerle devrilmiş olan iktidarların ve çeşitli gerekçelerle kapatılmış olan İslami kökenli partilerin deneyimlerinden de yararlanarak, Türkiye’de gerçek anlamda iktidar olmak için gerekli koşulları şöyle bir denklemle ifade edebiliriz: O + P + İ + B + S + M + D = Gerçek iktidar. Bu denklemde yer alan değişkenlerin açılımı ise şöyle:
- O (Oy - kitle desteği)
- P ( Para - sermayenin desteği)
- İ ( İdeoloji - fikir ve inanç sistemi hâkimiyeti)
- B (Bürokrasi içinde destek)
- S (Silah - TSK’nın desteği)
- M (Medyanın desteği)
- D (Dış dünyanın desteği)
Türkiye’de demokrasinin kesintiye uğramasıyla sonuçlanan süreçleri bu denklemden yararlanarak açıklamak mümkün görünüyor.
İktidarların şu ya da bu nedenle başarısız olduğu dönemlerde ‘O’ düşmeye başlar. ‘O’ düşerken ‘P’ ve
‘M’ de azalmaya başlarsa, hele ‘D’ de azalırsa iktidar zorlanır. Bu noktada iktidar, başarısızlığını kabul edip gerekli adımları atabilirse ya da seçime giderse durumu toparlayabilir. Ama bunu yapamazsa ayakta kalmak için ‘B’nin ve ‘S’nin desteğine abanmak zorunda kalabilir.
‘B’ ve ‘S’nin ‘İ’ farkı nedeniyle iktidarla sorunu varsa iktidar bu desteği alamaz ve çıkmaza sürüklenir.
Seçilmiş iktidarı devirip yönetime el koymak isteyenler de denklemdeki değişkenleri farklı yöntemlerle manipüle ederek amaçlarına
varmaya çalışır.

Haberin Devamı

Mutlak iktidar özlemi mi?
Son dönemde Türkiye’de yaşanmakta olanlar, AKP iktidarının “başarısız” damgasını yiyip kitle desteğini kaybetme noktasına gelmeden bu denklemin bütün değişkenlerine hâkim olma çabası içine girdiğini düşündürüyor. Eğer bunda başarılı olabilirse AKP denklemdeki “gerçek iktidar”ı “mutlak iktidar”a dönüştürerek yoluna devam edebilir ve böyle bir iktidarı devirmek hiç de kolay olmaz.
Başbakan Erdoğan’ın her şeyi herkesten iyi bildiğini sanan, herkese haddini bildirmeye kalkışan, her eleştiriyi düşmanlık belirtisi olarak algılayan buyurgan tavrı ve otoriter lider tipine yatkınlığı da asıl hedefinin gerçek demokrasi değil mutlak iktidar olduğu kuşkusunu artırıyor.

Haberin Devamı

Komik - kozmik bir anı
Yıllar önce yedek subay olarak Genelkurmay Başkanlığı’nda çalışırken, gizlilik derecesi taşıyan askeri dokümanların çevirisini yapıyor ve mesai bitiminde bunları daire başkanı olan albayın odasındaki kasaya kilitliyorduk.
En yüksek gizlilik derecesi taşıyan “Kozmik Çok Gizli” ibareli dokümanlar ise büyük kasanın içindeki bir iç kasada muhafaza ediliyordu. Bir sabah her zamankinden erken bir saatte büroya geldiğimde bizim yazıcı erlerden birini kozmik belgelerin bulunduğu iç kasayı kapatırken yakaladım. “Ne yapıyorsun?” diye sorduğumda gülerek verdiği cevap şu oldu: “Teğmenim tıraş takımlarımı burada saklıyorum da...”