Vücut kitle indeks ölçümüne göre fazla kiloya sahip insanlarda sıklıkla diz rahatsızlıklarına rastlamaktayız ve bu rahatsızlıklardan en yaygın olanı Gonartroz yani Kireçlenme olarak karşımıza çıkmaktadır.
Diz eklemlerine sürekli uygulanmakta olan vücut ağırlığı, bir müddet sonra eklemlerde kıkırdak kaybı oluşturur. Aslında “Kireçlenme” kelimesi akıllarda eklemde meydana gelen bir tür birikme algısı yaratıyor olsa da, tam aksine bir kayıp söz konusudur.
Fazla kilosu olan bir Gonartroz hastası, kiloları nedeniyle olduğu kadar, diz ağrıları sebebiyle de hareket kısıtlılığı yaşar. Bu iki sebeple yeterince fiziksel aktivite yapamadığı için kilo artışı da devam eder. Kilosu arttıkça, dizlerine binen yük de artar, dolayısıyla kireçlenme de hızla ilerler. Kireçlenme ilerledikçe ağrılar şiddetlenir ve hastanın hareket kabiliyeti büyük ölçüde azalır. Dolayısıyla bu bir kısır döngüye dönüşür; yani kilo arttıkça kireçlenme artar, kireçlenme arttıkça hareket kabiliyeti bütünüyle kısıtlanacağından kilo daha da fazlalaşır.
Peki Bu Döngü Nasıl Sonlandırılır?
Eskiden kilolu hastalara “ önce zayıflamalısınız, sonra gelin ameliyat edelim” şeklinde bir yaklaşım vardı, fakat yeni nesil
Günümüzde Gonartroz (Kireçlenme) hastalığının tedavisinde ilaçların yanı sıra, doğal besin katkıları da önemli rol oynamaktadır ve ağız yoluyla alınan glikozamin ve kondroitin sülfat bunların başında gelir.
Bu iki madde, sağlıklı bir eklem kıkırdağının temel yapı taşıdır. Kıkırdağın yaşamını sürdürmesi ve kıkırdak hücrelerinin çoğalmasında etkendir.
Bu maddelerin ağrı kesici etkileri yoktur; ancak ilacın içine doğal bir anti inflamatuar olan MSM eklenir ve bu sayede kireçlenme ağrılarında bir miktar azalma olabilir. Kullanılma süreleri 6 aydır ve bir süre ara verilip tekrar kullanılabilir.
Eczanelerde, glikozamin, kondritin sülfat ve MSM içeren ve vitamin adıyla satışa sunulan birçok ürün vardır ve günlük ihtiyaç yetişkin bir birey için 1500 mg.dır. Aç veya tok olarak alınabilir.
Eğer ayak tabanınızda tanısı konulamamış şikayetleriniz varsa, muhtemelen Morton Nöroması'na sahip olabilirsiniz.
Morton Nöroması hastalığı, en basit tanımıyla ayaktaki üçüncü ve dördüncü parmak arasında oluşan sinir kalınlaşması ve sinirin kalınlaşarak bir kitle haline gelmesidir. İki tarak kemiği arasında sıkışarak kalınlaşan sinir, o bölgede tahriş oluşturur.
Eğer Morton Nöroması'na sahipseniz, sinirin zarar gördüğü yerde, yani ayağınızın altında, 3. ve 4. parmaklarının arasına denk gelen kısımda, aşağıdaki belirtilerden bir ya da daha fazlasına sahip olabilirsiniz:
• Karıncalanma, yanma, elektriklenme hissi veya hissizlik
• Ağrı
• Ayağın topunda (ön-alt kısmında) bir şeyin varlığı hissi
• Ayakkabının içinde bir şeyin varlığı veya çorabın kat kat olması hissi
Bebeklerin büyük bir kısmı doğduklarında düztabandırlar ve büyüdükçe ayak içi kemerleri oluşmaya başlar. Yani 2 yaşındaki bir çocuğun düztaban olması ortopedik açıdan normal bir bulgudur.
Ancak bazı çocuklarda ayak tabanı kemeri tam olarak oluşmaz. Aileler, çocuklarının ayak bileklerinde içe dönme ve taban düşüklüğü olduğunu ifade ederler. Bu şikâyetlerin 3-4 yaşlarına kadar devam etmesi bize düztabanlığın kalıcı olabileceğini düşündürür. Bu aşamada bir Pediyatrik Ortopedi uzmanı tarafından yapılacak muayene ile düztabanlığın sebebi belirlenerek uygun tedavi düzenlenmelidir.
Düz tabanlık, Flexible (esnek tip) veya Rijit (katı tip) olarak iki şekilde görülür;
Tipik olarak Flexible düztabanlık her hangi bir şikâyet oluşturmaz. Aileler çoğunlukla ayağın görüntüsünden endişe ederek doktora başvurular ve genellikle aile üyelerinden birinde de düztabanlık olması bu endişelerini artırır.
Ancak bilimsel çalışmalar göstermiştir ki, çocukluk çağında Flexible düztabanlığı olanların %80'i, yetişkinlik çağlarında düztabanlıkla ilgili şikayetler yaşamazlar. Fakat Marfan sendromu veya Down sendromu gibi bazı genetik hastalıklarda, bağlarda aşırı elastikiyet söz konusu olduğundan
Aileler tarafından fark edilmesi zor olan doğumsal kalça çıkığı teşhisinde son yıllarda yaygın olarak kullanılmaya başlanan kalça ultrasonografisinin yeri tartışılmazdır. Bu nedenle günümüzde her yeni doğan bebeğe ultrason ile kalça taraması yapılmasını öneriyoruz.
Ortopedi uzmanları tarafından değerlendirilmesi gereken bu tetkik, ortopedik muayene ile beraber %90'ların üzerinde doğru teşhis sağlayabilmektedir.
Kalça çıkığının tespitinde kalça ultrasonografisi iki ayrı yöntemle yapılıyor; statik ve dinamik yöntem.Normal bebekte rutin tarama yapılıyorsa statik yöntem yeterliyken, şüpheli kalçalarda dinamik metotla kombine edilmelidir ve bu işlem bir pediatrik ortopedi uzmanı denetiminde yapılmalıdır. Bu sayede erken teşhis edilebilen kalça çıkıkları, ameliyata gerek kalmadan, ortezle, büyük oranda tedavi edilebilmektedir.
Peki Ya Teşhiste Geç Kalınmışsa?
İçe basmak ; ayakların, basarken düz karşıya bakması gerekirken, içe bakması durumudur. İçe basmanın bir çok nedeni olabilir. Küçük çocuklarda ve bebeklerde görülme olasılığı sıktır. Aynı zamanda “pigeon toes” (güvercin yürüyüşü) olarak da adlandırılır.
2 yaşından küçük çocuklarda sebebi genellikle kaval kemiğinin içe dönük olmasıdır ve bu durum bebeğin rahim içindeki pozisyonundan ileri gelir.
2 yaşından büyük çocuklarda ise en sık sebep; uyluk kemiğinin içe dönüklüğüdür. Uyluk kemiği kalça seviyesinden içe dönüktür. Bu durum dizlerin, ayakların ve ayak parmaklarının hep beraber içi göstermesine sebep olur. Bu çocuklarda bacaklarını çaprazlayıp altına alarak oturma sık görülür (“W” oturuşu).
Bir diğer içe basma nedeni ayağın ön kısmının içe dönmesidir. Bu durum genelde doğuşta görülen anomalidir.
Çocuğunuz yürürken veya adım atarken ayaklarının içi göstermesi durumunda bir Pediyatrik Ortopedist'e başvurmanız gerekir. Genellikle muayeneyle bazen de görüntüleme yöntemleri yardımıyla kolaylıkla tanı konabilir.
DOĞUM KONTROL HAPLARI ÖN ÇAPRAZ BAĞ YARALANMA OLASILIĞINI AZALTIYOR
Teksas Üniversitesi'nde 2016 Mart'da yapılan çalışmada, doğum kontrol hapı kullanan genç kadınların kullanmayanlara göre çok daha az oranda diz yaralanmaları yaşadığı tespit edilmiş ve bu çalışma Medicine & Science in Sports & Exercise 'da yayımlanmıştır.
Yapılan çalışmada seçilen hastalar, ulusal sağlık kayıtları ve resmi reçeteleri incelenerek belirlenmiştir.
Yaşları 15-19 arası olan 24.428 genç kadında inceleme yapılmış ve ön çapraz bağ yaralanması nedeniyle ameliyat olma gereksinimleri değerlendirilmiştir.
Teksas Üniversitesi'nde yapılan son araştırmada, özellikle iyonize olmuş radyasyondan kaynaklı kemik kaybını önlemekte (radyoterapi gören kanser hastaları, astronotlar, radyasyonlu alanda çalışmakta olanlar ve nükleer kaza kurbanı olan insanlarda kemik kaybı daha sık görülmektedir) kuru erik yemenin faydalı olduğu ortaya çıkmıştır.
Radyoterapi tedavisi gören hastaların iskeletlerinde bozulma ve kemiklerinde kırılganlık sıklıkla görülür. Kemik kaybı Osteoporoz (kireçlenme) hastalığına yol açar. Osteoporoz'la kemikler daha kırılgan ve travmalara karşı korunmasız ve savunmasız hale gelir, güçsüzleşir. Tüm dünyada her yıl 9 milyondan fazla Osteoporoz'dan kaynaklı kırık vakası söz konusudur.
Araştırmacılar, radyasyon sonucu gelişen Oksidatif Stres gibi, iyonize olmuş radyasyondan kaynaklanan kemik kaybının altında yatan mekanizmayı kontrol edebileceklerine inandıkları sayısız strateji üzerinde araştırma yapmışlardır. (Oksidatif stres bir hastalık değildir ancak hastalığa yol açabilecek veya hızlandırabilecek bir etkendir ve genellikle herhangi bir semptomu yoktur. Radyasyon, UV ıs¸ınları, yagˆ oksidasyonu, immunolojik reaksiyonlar, stres, sigara, alkol ve biyokimyasal redoks