Nuray Mert

Nuray Mert

nuray.mert@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Mısır’da olanlar üzerine o kadar çok şey söylendi ve o kadar iddialı çıkışlar yapıldı ki, insan kendini, ‘meğer herkesin Mısır üzerine ne çok fikri varmış’, demekten alamıyor. Denilebilir ki, ‘Mısır’da olanları tartışırken sadece Mısır’dan bahsetmiyoruz, daha geniş kapsamlı bir siyaset tartışması yapıyoruz’. İşte mesele tam da bu, dahası böyle bir tartışma açmak hiç de anlamsız değil.
Ancak, Mısır üzerinden siyasal tartışma açmak için, her şeyden önce, Mısır hakkında biraz da olsun ‘malumat’ sahibi olmak gerekiyor. Bu açıdan, önce yaygın ‘yanlış’lardan söz etmekte fayda var. Yaygın yanlışların başında, Mısır’daki son olaylarda öne çıkmaktan özenle sakınan İhvan (Müslüman Kardeşler) Hareketi’nin ne derece ‘ılımlı’ bir İslami hareket olduğu konusundaki kanaat var.

Muhammed Mehdi Akif
İhvan Hareketi, 2005 seçimlerinde, büyük bir başarı yakalamıştı ve o dönemde, ılımlılaşma yönünde bir gelişme vardı. Ancak, geçen yıl şubat ayında, hareket içinde radikal kanat ileri çıktı ve ılımlı lider Muhammed Mehdi Akif geri çekilmek durumunda kaldı. Diğer taraftan, bu değişimi ‘muhafazakâr eski nesil’ ile ‘ılımlı yeni nesil’ arasındaki çatışma olarak algılamak büyük hata olur. Akif, hareketin liderliğinden çekildiğinde 81 yaşındaydı. İhvan’da öne çıkan eğilim, hareketin kırsal kesimdeki tabanını ve radikalleşmiş gençleri geniş ölçüde temsil ediyor. Aynı şekilde, Ürdün’de de benzer bir gelişme ile İhvan içinde Hamas’a daha yakın, daha radikal kanat öne çıkıyor.
Dahası, hareketin ılımlı kanadı da, bizim burada sandığımız kadar ‘ılımlı’ değil, sadece şiddeti reddettiklerini açıkladılar. ‘Şeriat devleti’ amaçları konusunda herhangi bir değişiklik yok. Aslında olması için ciddi bir neden de yok. Çünkü, yine sanılanın aksine, Mısır hukuken ‘laik’ bir ülke değil. İhvan, Mısır’ın bir İslam ülkesi olduğunu belirleyen, Anayasa’sının ikinci maddesine gönderme yapıyor ve Şeriat’ın doğru dürüst uygulanması gereğine işaret ediyor. İhvan ayrıca, Mısır’ın hakkıyla Müslüman bir ülke olması için toplumun yeniden şekillenmesi, basın ve yayınların bu yönde denetlenmesi gibi değişimleri savunuyor.

Siyasi reform baskısı
Diğer taraftan, Mübarek rejimi, ABD ve Batı dünyası tarafından, laik ve Batılı olduğu için değil, başta ABD ama aynı zamanda Suudi Arabistan tarafından, siyasal manada Batı ittifakı yanında hizalandığı için destekleniyordu. Dahası, Batı dünyası, Mısır’da Mübarek’in daha fazla tutunama-yacağını kavramıştı ve epeyce bir zamandır Mübarek’e siyasi reform konusunda baskı yapıyordu. ABD’de, Camp David Anlaşması’ndan sonra, 2007 yılında, ilk kez Mısır’a yapılacak yardıma ‘siyasal reform şartı’, gündeme geldi. Geçtiğimiz yılın şubat ayında, Baradey’in Mısır’a geri dönmesi de bu çerçevede algılandı. Mübarek, Batı’nın, özellikle de, İsrail’in burnunun dibinde İslami bir iktidar ihtimalini göze alamayacağına fazlaca güvenip, kendisine verilen mesajları anlamazdan gelmekte direndiği için de bu noktaya gelindi.

Demokratik muhalif ittifakı
Mısır’da olanları, ‘asker destekli laik diktatörlükler’e karşı, ‘halkın demokratik muhalif ittifakı’ örneği gibi görmek isteyenlerin çizdiği tablo da, Mısır’daki durumu anlamak açısından son derece sorunlu. Zira, Mübarek rejimi özellikle son yirmi yıldır, askerden ziyade polis ve istihbarat gücüne dayanıyordu. Ayrıca, halihazırda askerlerin göstericilere karşı tavır almaması bir yana, göstericilerin askerlerle olan ‘muhabbeti’, ortada asker-sivil şeklinde bir cepheleşme olmadığının en iyi göstergesi.

Fiziksel ve askeri eğitim
İhvan’ın, Mart 2006 Kahire’de, liberal ‘Kifaya’ hareketiyle birlikte düzenlediği bir toplantıda dağıttığı kitapçıkta (Muslim Brotherhood Initiative, On the General Principles of Reform in Egypt, s. 24), eğitim alanında ‘reform önerileri’ arasında, ‘fiziksel ve askeri eğitime odaklanmak’(‘Focusing on physical and military training’) gibi bir maddenin olması beni hiç şaşırtmamıştı. Çünkü, İsrail karşısında ‘güçlü’ olma ihtiyacı hissedilen, bunu büyük dert etmiş, bir toplum ve hareket için, bu şaşılacak bir durum değil. 1973 savaşı sonunda Sina Yarımadası’nın geri alınmasının ‘zafer’ olarak lanse edilmesine karşın, bu ülkede, 1948 ve özellikle 1967 savaşlarının ‘acı hatıra’sı hiç silinmedi. Dahası, İsrail’in askeri üstünlüğü, tüm Arap dünyasında ama en çok Mısırlıların kafasında bir sorun olmaya devam ediyor. Bu koşullar altında, hele İhvan gibi, İsrail meselesini birincil mesele olarak gören bir hareketin ‘sivillik’ vurgusu yapmasını beklemek saflık olur.
Tüm bunları dikkate almadan ne Mısır’da olanları doğru dürüst anlayabiliriz, ne de Türkiye ile kestirmeden benzetmelerle siyaset tartışması yapmak mümkün olur. Birçoklarının, Mısır üzerinden Türkiye’yi tartışmaya hevesi olduğu belli, bence de bu tartışmayı yapmak lazım, ama bu, kulaktan dolma bilgiler, yalan yanlış kanaatler ve şablonlar ve en önemlisi ucuz siyasi kaygılarla olacak şey değil.