Pazar günü Ankara’da gerçekleşen terör saldırısı yine çok sayıda yurttaşımızın hayatına mal oldu. Yeni haftaya şaşkın, üzgün, endişeli ve bir o kadar da öfkeli başladık. Kendince “ulvi” bir amaçla hareket eden terörist ve onu motive edenler hamlelerini duygularımızı şekillendirme üzerine kurdular.
Stratejilerin çalışması, başrolünde oynadıkları tiyatronun mümkün olduğunca büyük kitleler tarafından izlenmesine bağlı. Özellikle de siyasi amaçlarının yayılması, yaratılan dehşetin sürekli üretilmesiyle. Aslında, internet ve televizyondaki tekrarlarla ideolojilerini, yarattıkları dehşeti ve vahşeti satmak için basit bir pazarlama tekniği kullanıyorlar.
Bu çerçevede medya ve sosyal medya, hükümetler kadar teröristler için de stratejik bir araç. Terörü önlemekle sorumlu hükümetler, halkın haber alma hakkını sağlamak ve işini yapmak isteyen medya ve kitlelere ulaşmak isteyen terör örgütleri sürekli rekabet ve çatışma halindeler.
Bu nedenle terörizm çalışmalarında medyanın önemli bir yeri vardır. Geleneksel medyanın (gazete, televizyon) hâkim olduğu günlerde, hükümetler terör olaylarıyla ilgili haberlerde “medyanın profesyonellerinden” sorumluluk üstlenmelerini ister, bazen de onları zorlardı.
BBC gibi kurumlar, teröristlerin işlerin kolaylaştıracak yayın yapmamakla ünlüydüler. Bunu ahlaki bir tutum olarak gördüklerini ileri sürerlerdi. Ancak bu tutumların da çifte standart olduğu gözden kaçmıyor. Nitekim BBC internet sitesine koyduğu Ankara terör saldırısı videosunun benzerlerini hiçbir zaman ne IRA ne de El Kaide’nin Londra saldırısı için kullanmadı/kullanamadı.
İnternetin yaygınlaşması terör medya ilişkilerine yeni bir boyut kazandırdı. Erişim kolaylığı, herkes tarafından ses ve görüntünün üretilebilmesi, az maliyetle izlenmesi, anında etki ve tepki üretmesi konuyu daha karmaşık hale getirdi.
Geleneksel medya yaratıldıktan sonra değiştirilemez iken, sosyal medya yorumlarla sürekli yeniden düzenlenebilmekte ve anında değiştirilebilmekte. Üstelik sosyal medya, ne reklam verenlerin ne de hükümetlerin baskısı altında değil.
Hükümetler medyadan terörün suç olduğunu işlemesini bekler. Güvenliği sağlamak için yaptıklarının masumların hayatını korumaya yönelik olduğu fikrinin işlenmesini isterler. Teröristlerin bu platformda propaganda yapmasına izin verilmemesini hedefler.
Bazen bu düşünceler ve beklentiler, demokrasilerde dördüncü kuvvet olan medyanın denetleme rolü, düşünceyi açıklama ve yayma hakkı, basın hürriyetiyle çatışabilir. Yapılması gereken ise, işlevsel bir medya stratejisine sahip olmak, sağlıklı bir denge kurmak ve sosyal medyanın gücünün farkında olmak şeklinde sıralanabilir.