İçişleri Bakanı bazı şehirlerde “hendek” operasyonlarının bittiğini, sokakların temizlendiğini ilan etti. Bu “fiziki” temizlik boyunca çok sayıda “terörist”in etkisiz hale getirildiğini öğrendik. Şehirler harabeye dönerken sırasını bekleyenlerde endişe, korku ve kasvetli bir hava hâkim.
Açıklama yapan PKK’nın lider kadroları ise önümüzdeki günlerde saldırı ve çatışmaların artacağını, eylemlere yeni boyut kazandıracaklarını söylüyorlar. Bir yandan da insanları sokaklara çağırıyorlar. Hikâyelerini, İçişleri Bakanı’nın tersine, “fiziki” mekânlar yerine “insanlar” üzerine kurdukları görülüyor.
Şehirlerde hendekler kazan, patlayıcılarla tahkim eden ve silahlı militanlarla korumaya alan PKK bunun kesin sonuçlu “askeri” bir hamle olmadığını biliyor. Buna rağmen Sur’da, Silopi’de, İdil’de olduğu gibi yüzlerce kayıp ve yaralıya mal olacak eylemlerde ısrar ediyor. İnsanları evlerinden barklarından ederken uzun vadede kazanacağını düşünüyor.
PKK’nın “hendek” stratejisinin dört temel hedefi var. İlki, şehirlerin “savaşmak” için sağladığı fiziki avantajları kullanmak. Sokakların, düzensiz yerleşimin sağladığı sürprizler sayesinde taktik avantajlar elde etmek.
İkincisi, şehirlerde yaşayan halkı devlete karşı harekete geçirecek, ayaklandıracak psikolojik ve fiziki ortamı hazırlamak. Bu sayede kitleler üzerinde “sosyal kontrol” sağlamak. Sivil halkı çatışmanın parçası haline getirerek “mağdur” kitleler yaratmak.
Üçüncüsü, her aileden en az bir kişiyi, tercihen çocukları, “hendek” operasyonun silahlı parçası olarak devşirmek, eylemlere dâhil etmek. Bu sayede geleceğe yatırım yapmak ve örgütün “suç ortaklarının” sayısını artırmak. Ölümü halinde ise, ailelerin nefret duygularını, intikam alma arzularını körüklemek. Devletle kan davası başlatmak.
Son olarak, “şehir savaşının” sağlayacağı propaganda malzemesiyle uzun yıllar anlatılacak “efsaneler” üretmek.
Kitabın yazdığı gibi, PKK’nın hikâyeyi “sokak temizliği” gibi kısa süreli fiziki başarı üzerine kurmadığı anlaşılıyor. Uzun vadeli bir hesapla “insan” üzerine çalışıyor, özellikle de “çocuk askerler” üzerine.
İnternette oldukça öğretici, bir o kadar da ürpertici videolar var. Sıraya girmiş yüzü örtülü kız ve erkek çocuklar, ellerinde ne yapacaklarını nasıl tutacaklarını bilmedikleri tüfeklerle şaşkın şaşkın sağa sola bakınıyorlar. “Sivil Savunma Birlikleri” gibi özenle seçilmiş, işe resmiyet kazandırmaya çalışan, organizasyonun yayımladığı bildiriyi dinliyorlar. David Kılcullen’in dediği gibi “tesadüfi gerilla” olmuşlar. Oysa çocukları hendeklerin gerisine sürenler, bunun bir oyun olmadığını, ucunda ölüm olduğunu çok iyi biliyorlar.